- 28.04.2023 13:50
ÖNSÖZ
Pek çok bilim insanı „ChatGPT“ tartışmalarının öncülük ettiği yapay zekâ alanındaki hızlı ilerlemelerin teknoloji ve insanlık için yeni bir altın çağ başlatacağına inanıyor. Ancak farklı düşünenler de var! Sanal dünyanın beyinleri bu teknoloji konusunda ikiye bölünmüş durumdalar: İçlerinde Elon Musk’ın da bulunduğu bu alanda tanınmış binden fazla kişi yapay zekanın insanlığı yok edebileceği uyarısında bulunarak bu alandaki çalışmaların durdurulmasını istiyor! Diğer tarafta ise Bill Gates gibi yapay zekanın hayatımızı iyileştireceğine inanan uzmanlar var…[1]
Konu çok önemli! Bu nedenle, daha önce (2009) yayınlanan bir çalışmamı konuya adapte ederek yeniden yayınlıyorum:
Önce kısa bir giriş:
Hep şunun altını çizdim: İnsanlık kabuk değiştiriyor ve kendi diyalektik inkarını yaratıyor! 21. Yüzyıl‘ın ilerleyen dönemlerinde artık bugünkü anlamda „insan“a yer kalmayacak; benim „bilinçli doğa“ adını verdiğim insan computer -yapay zeka- karışımı yeni bir tür ortaya çıkacak-çıkıyor! Ama tabi bu öyle tek yanlı bir süreç değil! Bu arada, eski dünyayı temsil eden dinozorların her alanda direnişlerine de şahit oluyoruz!..
„Direniş“ deyince bundan sadece siyaset alanında bilinen o 20. Yüzyıl kalıntılarını, onların direnişlerini anlamayın; aynı dinozorlar hayatın her alanında faaliyette. En başta da doğa bilimlerinde!.. Öyle ki, iş bu noktaya gelince, mekanik dünyaya ilişkin olarak ortaya çıkmış bulunan bütün o eski felsefi akımları, ideolojileri, teorileri, bunların hepsini elele görüyorsunuz!.. İş 21. Yüzyıl süreçlerine direnmeye gelince maşallah bunların hepsi aralarındaki “görüş ayrılıklarını” bir yana bırakarak ağız birliğiyle hareket etmeye başlıyorlar!.. Yoksa, söyler misiniz bana bir Trump, Putin, Elon Musk ve bizdeki “küreselleşme karşıtı” dinozorlar arasında kurulan o zihinsel köprüler nasıl inşa ediliyor!..
Yapay zeka çalışmalarının durdurulmasını, engellenmesini öneren bütün o “ünlülerin” söylediklerine bakın, neymiş, “yapay zeka insanlığı tehdit ediyormuş, işte şöyle kötüye kullanılabilirmiş de vb..” Sanki bizzat internetin kendisi kötü amaçlar için de kullanılmıyormuş gibi!.. Sanki, her türlü olumsuzluğa o sosyal medyada da raslamıyormuşuz gibi!! E, hadi o zaman bunları da yasaklayın bakalım!!. Tamam, her alanda kötüye kullanmalara karşı gerekli önlemler alınsın, ama iyiyle kötüyü birbirine karıştırmadan, gelişmenin, ilerlemenin yolunu tıkamadan…
Önce şunun bir altını çizelim: Hiçbir şekilde yapay zeka insanın yerini alamaz!! Bu konudaki bütün safsatalar beyinleri -beyinlerindeki nöronal ağlar- 20. Yüzyıl kalıntısı dünya görüşleriyle programlanmış olan bilim alanındaki dinozorlara aittir… Yukarda da belirttiğim gibi bu artık eski dünyaya ilişkin nöronal bir hastalık haline geldi!.. İnsan nedir, evrim sürecinin diyalektiği nasıl işliyor, bu konularda eski dünyanın paradigmalarını aşamayanlar kendilerini -aynen o Frankeştayn örneğinde olduğu gibi- varoluşsal bir korku duvarının içine hapsederek avutmaya çalışıyorlar!! Sahip oldukları mekanik dünyaya ilişkin bilgi temellerinin sınırına gelince basıyorlar yaygarayı!! Çünkü bilim, öğrenme süreci dur durak tanımıyor. Evrim süreci tarafından varoluş gerekçesi “doğanın kendi bilincine varması” olarak tanımlanan insan, bu yolda ilerlerken öyle bir yol ayrımı ortaya çıkıyor ki, artık ondan sonra daha ilerilere gidebilmek için insanın adeta kabuk değiştirmesi gerekiyor! Nöronal ağların nasıl çalıştığını öğrenerek onları taklit etme çabasıyla yola çıkan insan, bir noktadan sonra, yapay zeka ile insan beynindeki nöronal ağların entegre hale geldiği kritik bir noktaya doğru gidiyor. Öyle ki, bu andan itibaren “insan” artık o ana kadar tanıdığımız, bildiğimiz insan olmaktan çıkıyor, kendi diyalektik inkarı olarak anlam kazanan BİLİNÇLİ DOĞA haline geliyor… Olayın özü budur…
Evrim sürecinin diyalektiği, hiçbir şekilde, insanın yerini yapay zekanın alması yönünde gelişmiyor, gelişemez!! 20. Yüzyıl kalıntısı bazı dinozorlar bizi korkutmaya çalışsalar da böyle bir şey mümkün değildir!! Değildir, çünkü bu çalışma boyunca altını çizmeye çalışacağımız gibi öğrenme ve yeni bilgiler üretme süreci öyle sadece bir yapay zeka mühendislik faaliyeti olarak ele alınamaz!! Onun altında yatan, çevreyle etkileşim sürecine bağlı olarak anlam kazanan YAŞAMI DEVAM ETTİREBİLME DİNAMİĞİDİR… Ne kadar gelişmiş bir yapay zekaya sahip olursa olsun bir robotla insan arasındaki yaşamı devam ettirebilme süreci karşısında anlam kazanan duruş farkı hep kalacaktır. Çünkü, hiçbir robotun yaşamı devam ettirme sürecine bağlı olarak ortaya çıkan bir kimliği ve her an bunu yeniden üretmek gibi hedefi-varoluş gerekçesi olamaz!..
Evet, biz şimdi işin özüne inerek, insanın yaşamı devam ettirebilme mücadelesinde çevreyle etkileşim süreci içinde bir anlama sahip olan ÖĞRENME SÜRECİNDEN başlayalım. Siz kafanızda, her aşamada, insanla yapay zekayı karşılaştırarak öğrenme sürecinin neden bunlardan birinin diğerine galip gelerek onu yok etmesi şeklinde değil de, tersine, bunların bir üst düzeyde entegre hale gelmeleri yönünde geliştiğini- gelişebileceğini görmeye çalışın…[2]
BÜYÜK TABLOYA VE SÜRECİN DİYALEKTİĞİNE İLİŞKİN OLARAK ŞÖYLE DÜŞÜNELİM:
1-Her şey, yaşamı devam ettirebilme mücadelesinde ayakta kalabilmek için insanın çevreyle etkileşimi içinde anlam kazanıyor. Bütün o öğrenme-bilme süreçleri, yeni teknolojilerin, üretim araçlarının ortaya çıkması vb. bunların hepsi bu sürecin ürünü ve de son tahlilde bir sistem olarak insanın uzuvlarının uzantıları…
2-Bu süreç, aynı zamanda, öğrenilenlerden-bilinenlerden yola çıkarak, onları geliştirmeye çalışırken yeni bilgilerin de üretilmesi eskilerinin yerini bunların alması sürecidir.
3-ANCAK DİKKAT EDİN, bu öğrenme-bilme süreci bir yerde bir annenin ana rahminde yavrusunu büyüterek kendi diyalektik inkarını yaratması sürecidir de! Çünkü, öğrenilen her yeni bilgiyle birlikte insanın kimliğinin oluştuğu nöronal ağlara bir tuğla daha ilave edilmiş oluyor! Yani ortaya, her seferinde yeni bir kimlikle birlikte (“self”-“selbst”) YENİ BİR İNSAN çıkmış oluyor…Düşünün, digital devrim öncesi insanla bugünkü insan aynı mıdır?.. Yarın, insan beyniyle yapay zeka arasında bir köprü kurulduğu zaman ortaya çıkacak sentez-ürün bugünkü insanla aynı mı olacaktır…İŞTE, “BİLİNÇLİ DOĞA”NIN ortaya çıkış süreci ve diyalektiği budur… İnsan kendi dışındaki doğayı bilirken kendini de bilmiş oluyor ve bu yolda atılan her adımla birlikte DOĞANIN BİLGİSİNİ-BİLİNCİNİ temsil eden yeni bir varlık ortaya çıkıyor…
EVET, BU SÜREÇ BİR “EN EL HAK” sürecidir; ama o, aynı zamanda, sıfır noktasının bilincini temsil eden yeni bir varoluş biçiminin ortaya çıkış sürecidir de!.. Yani, hani öyle “oldu da bitti” diyerek noktanın konacağı, her şeyin buharlaşacağı bir süreç değildir!.. ”BİLİNÇLİ DOĞA”, bir yerde, evrensel oluşum sürecinin, kendi aynasında kendini seyredebilen dile gelmiş meyvası olacaktır!..
(Çalışmanın tamamı için: https://www.aktolga.de/m51.pdf
[1] https://tr.mashable.com/yapay-zeka/9501/yapay-zeka-teknoloji-dunyasini-ikiye-boldu-insanligin-sonu-mu-yoksa-gelecegin-ta-kendisi-mi
[2] “Öğrenmek Nedir, Neden Öğreniyoruz, Nasıl Öğreniyoruz…” https://www.aktolga.de/z5.pdf
Yorum Yap