ÖZGÜRLÜK NEDİR, ÖZGÜR İRADE NEDİR?..(1)

  • 23.04.2023 08:16

Özgürlük, klasik fiziğin (Newton Fiziği’nin) her biri  “objektif-mutlak gerçeklik” olan metafizik nesnelerinin -varlıkların- gene “objektif mutlak bir gerçeklik” olan uzay zaman içinde “kendinde şeyler” olarak “istedikleri gibi” hareket edebilmeleri değildir! Çünkü, ne böyle bir evren vardır, ne de bu türden nesneler ve onların  hareketleri!![1] Ama o, özü itibariyle  “kendinde şey” olan   varlıkların daha sonra kendi aralarında girecekleri karşılıklı ilişki-etkileşme esnasında  birbirleri üzerine uygulayacakları kuvvete  tabi olarak   (Kuvvet=kütle x ivme)  etki=tepki ilişkisi içinde  mekanik anlamda    “hareket etmeleri” de değildir!!.

Özgürlük, her durumda, bir sistemin içinde partneriyle “yaratırken yaratılmak” ilişkisi içinde olan izafi gerçeklik  varlıkların (şekilde A ve B)   sistemin çevreyle etkileşimi sürecinde içerdeki  bağımlılıklarıyla birlikte anlam kazanan diyalektik anlamda fonksiyonel  bağımsızlığıdır...  Özgür irade de zaten, sistem dışı unsurların iradesine tabi olarak sürüklenmeksizin, ne yapacağına sistem ilişkisi içinde bağımlı iken bağımsız bir şekilde   kendin olarak karar verebilmek oluyor…

 


 

-Herhangi bir AB sisteminin içinde yer alan A ve B’nin “özgürlükleri”, onların, etkileşim içinde birbirlerini yaratırken yaratılan izafi gerçeklikler olarak fonksiyonel varoluşlarıyla anlam kazanır…

 -Yukardaki şekilde, aynı ifade  -özgürlük ve varoluş anlayışı-   bir sistem olarak sistem merkezinde (C) ürettiği “çıktı” ile “çevre”yi etkileyerek  yeni bir C-“Çevre” sisteminin ortaya çıkmasına neden olan C  ve   “Çevre” için de   geçerlidir. (Dikkat edilsin, burada söz konusu olan, her etkileşimle birlikte  sistem ilişkisi zemininde farklı  izafi gerçeklikler olarak ortaya çıkan  unsurların  özgürlüğüdür...) Evrensel oluşumun bu sonsuz zincirini istediğiniz kadar uzatabilirsiniz!..

 Burada altı çizilmesi gereken  nokta:

 Ne, bir bütün olarak AB sisteminin ve onun içinde yaratırken yaratılan unsurlar olarak A ve B’nin, ne de,  AB’nin etkileşim halinde olduğu “çevrenin”,  hiçbir şekilde, “herhangi bir dış kuvvetin -iradenin- etkisi altında  sürükleniyor-hareket ediyor durumda olmamaları, yani “tabi olma” anlamında bir bağımlılık ilişkisi içinde olmamalarıdır”! Olaya sistem zemininden bakınca, her aşamada,  izafi gerçeklik olarak varolan unsurların birbirleriyle olan bağımlılık ilişkisi içinde özgürce hareket ettikleri anlaşılır…Yani, her aşamada etkileşime katılan unsurlar  “daha önceden” varolan kimlikleriyle mutlak anlamda  mekanik bir özgürlük içinde davranmıyorlar!.. Tam tersine, her etkileşim o an yeni bir kimlikle birlikte “kendisini” yenilemiş yeni ve özgür kimliklerin ortaya çıkmasına neden oluyor…

 Önce, biraz daha ayrıntılı olarak “herhangi bir “dış kuvvetin etkisi altında sürükleniyor durumda olmamanın, bir dış iradeye tabi olmamanın” ne anlama geldiğini görelim. Sonra da “bağımlı iken bağımsız” olarak   sahip olunan  varoluş şeklinin  ne anlama geldiğini, bu iki varoluş şekli arasındaki  ilişkiyi ele alacağız…

 Doğada, “herhangi bir dış kuvvete tabi olmadan”, bir sistemin içinde “bağımlılık ilişkisiyle birlikte  “özgürce” gerçekleşen hareketler ikiye ayrılırlar…

 -Birincisi; hiçbir dış kuvvetin etkisi altında olmadan -ona tabi olmadan-  yapılan atalet hareketleridir…

 Burada “atalet hareketinden” kasıt sadece Galile’nin mekanik anlamdaki o “düzgün doğrusal hareketi” değildir tabi!! Çünkü aslında doğada  Galile’nin tanımladığı anlamda bir “atalet” ve “atalet hareketi”   yoktur!![2] Sadece, kısa mesafeli mekanik hareketler için günlük hayatımızda kullanım değeri açısından  böyle bir şey söz konusu olabilirdi! Bu konuyu “Herşeyin Teorisi”nde  ele aldığımız için burada ayrıntılara girmiyorum.  Fizik kitaplarında, belirli bir kuantum seviyesinde “düzgün dairesel ivmeli  hareket” yaptığı söylenen bir elektron da (!) pekala kuvvetten arınmış bir ortamda atalet  hareketi yapmaktadır…[3]

 -İkincisi, sistem ilişkisi içinde bir durumdan bir başka duruma geçerken yapılan  (“devrimci”) ivmeli hareketler…  

 Bunların dışında başka bir şey -bir hareket biçimi- yoktur aslında!.. Bir dış kuvvete (K=ma, kütle x ivme)  tabi olarak gerçekleşen  bütün o diğer mekanik   hareketleri daha sonra göreceğiz, şimdilik onları bir yana bırakıyoruz…

 Bir dış kuvvete tabi olmadan  bir durumdan bir başka duruma geçiş aralığında  gerçekleşen ivmeli hareketler (biz bunları “devrimci” hareketler olarak da algılarız[4]) söz konusu sistemin çevreden gelen etkileri (madde-enerji-enformasyon şeklinde)  sahip olunan bilgi temeliyle değerlendirip-işleyerek  gerçekleştirdiği  hareketlerdir. Bu tür hareketler daima, iki durum arasında, birinden diğerine geçiş süreci boyunca meydana gelirler. Öyle ki, bu durumda “kendin olarak” gerçekleşmeyle, “özgür iradeyle” hareket etmek aslında bir ve aynı şey olur. Çünkü, ancak “kendin olarak” gerçekleşirken bu işi “özgürce” yapmış olursun. Yani bunlar, hiçbir şekilde,  objektif-mutlak  gerçeklik olarak önceden varolan varlıkların-nesnelerin daha sonra ortaya çıkan reaksiyona dayalı hareketleri olmaz!.. Burada bütün mesele, dışardan gelen madde-enerji-enformasyonun sistemin içindeki bilgiyle değerlendirilip-işlenilmesi sonucunda,  sistemin diyalektik anlamda kendi inkarı olarak,  belirli bir varoluş biçimiyle -bir hareket şeklinde- ortaya çıkmasına (gerçekleşmesine, yeniden yaradılışına) dayanıyor. Yani, dış kuvvetin iradesine-etkisine tabi olarak -bir reaksiyon şeklinde de olsa- sürüklenilmiyor da,  bu etki değerlendirilip işlenilerek  özgür bir şekilde -kendin olarak-   gerçeleşilmiş oluyor…

 Buradaki, “kendin olarak gerçekleşerek özgürce hareket etmenin”  bilişsel anlamda  bilinçli olmakla  falan alakası yoktur! Hayvanlarda olduğu gibi duygusal anlamda   bir bilince-benliğe sahip olarak   meydana gelen hareketler de özgürce gerçekleşmektedir.[5]    Örneğin, doğada serbest olarak yaşayan bir hayvan duygusal anlamda özgürdür, duygusal bir bilinçle özgürce hareket etmektedir;  ama, hayvanat bahçesinde bir kafeste yaşayan  hayvan özgür değildir! Çünkü o demir kafes onun özgür iradesini engelleyen bir dış kuvveti temsil etmektedir. Doğal denge içinde hayvan, çevreden gelen etkileri sahip olduğu bilişsel olmayan-duygusal bilgilerle işleyerek özgürce  hareket eder. Bu onun varoluş koşuludur  zaten…

 Evet, duygusal anlamda “irade”, çevreden gelen enformasyonların yaşamı devam ettirme süreci içinde  sahip olunan bilgilerle değerlendirilip-işlenilmesi sonucunda çevreye karşı bir cevap şeklinde ortaya çıkar. Bu, daha sonra sadece insanlarda görülen ve “önbeyinin” gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkan bilişsel iradenin de ön şartıdır.  Aslında bu,  bir yerde, varolabilme yeteneği-kabiliyeti anlamına  geliyor. Çünkü, bu işi yaparken-yapabiliyorsan kendin olarak da gerçekleşerek varolabiliyorsun…

 Birinci türden özgürlük, yani atalet haliyle birlikte anlam kazanan özgürlük belirli bir kuantum seviyesinde bulunan  elektronunki gibi, farkında olmadan sahip olunan  “potansiyel gerçeklik varoluş haline” ilişkindir. Yani, “kendimizden” bile bağımsız olarak sahip olduğumuz  “özgürlüğümüzdür”! Çünkü bu durumda (atalet halinde), çevreyle etkileşmede-ilişkilerde bir denge  söz konusu olduğundan, çevreye karşı reaksiyon olarak ortaya çıkan bir benlikten de   bahsedilemez.[6]

 Belirli bir kuantum seviyesinde bulunan bir hidrojen atomunu düşününüz. Bu, elektronla proton arasındaki  bir denge halini ifade etmektedir.[7] Burada elektron ve proton birbirlerini potansiyel-virtüel-kuvvetlerle (fotonlarla)  eşit olarak etkilediklerinden, sonuç olarak her ikisi de, birbirlerine karşı potansiyel bir “bağımlılık” ilişkisi içinde, birbirlerinden “bağımsız” olarak “özgürce” hareket etmektedir! Bu durumda, çevreyle “durum değiştirecek anlamda bir etkileşme (madde-enerji-enformasyon alış verişi) olmadığı için,  dışardan gelen  etkiye karşı bir tepkiden-reaksiyondan da bahsedilemez (bu anlama gelen izafi de olsa  bir “kimlik” oluşmaz).[8] Bu yüzden de zaten, atalet halinin gerçekliği  “potansiyel bir gerçekliktir” diyoruz. Yani, belirli bir kuantum seviyesinde bulunan bir elektronun,  uzay zaman içinde objektif izafi gerçeklik şeklinde de olsa   bir varlığı söz konusu değildir!   Bu haliyle o sadece, belirli bir konfigürasyon uzayına yayılmış “potansiyel bir gerçekliktir” o kadar! Bu nedenle,  artık  onun  “özgür iradesinden”  bahsetmek de mümkün olmaz! Çünkü ortada özgür iradeye sahip  olacak objektif anlamda  bir kimlik yoktur. Olmayan bir kimliğin  özgür iradesinden de bahsedilemezdi! Kısacası, belirli bir kuantum seviyesinde  bulunan “özgür” bir elektron (tıpkı derin uyku, ya da koma halindeki bir insan gibi!) özgür iradeden yoksun bir elektrondur! Ne zaman, nerede, hangi noktada olacağı bilinmeyen-belli olmayan, bunu onun kendinin de bilmediği, bu konuda bir iradesinin oluşmadığı bir elektrondur! Belirli bir andaki enerjisi, momentumu  belirsiz olan- potansiyel bir varlığın ne kadar özgür bir iradeye sahip olduğu söylenilebilir ki; ama gene de  bu süreç içinde o -potansiyel olarak-  özgürdür, bağımsızdır, bundan hiç şüphe yok!  İşte size varoluşun iki biçimi ve iki özgürlük anlayışı… 

 Öte yandan, bir elektron, dışardan gelen bir fotonun-enformasyonun- etkisiyle izafi-objektif bir gerçeklik haline dönüşerek bir durumdan bir başka duruma geçerken  bu kez kelimenin tam anlamıyla  özgürce hareket etmektedir. Bu durumda  onun  özgürlüğü artık dışardan gelen enformasyonun değerlendirilmesi sonucunda oluşan kimliğiyle bağlantılı   bir özgürlüktir. Çünkü artık ortada etkileşme süreci içinde yaratılan objektif izafi gerçeklik  bir elektron vardır…

 Bu iki durumu, özgürlük ve bağımsızlığın bu iki biçimini birbirinden ayırabilmek gerekiyor…

 Dikkat ederseniz   her iki durumda da “mutlak bağımsızlık” diye bir şey yoktur! Söz konusu “bağımsızlık” daima “bağımlılık ilişkisi içindeki bir bağımsızlıktır”![9] 

 Objektif gerçeklik alanına girdiğimiz zaman, atalet halinin potansiyel gerçekliğine ilişkin olarak kullandığımız  “potansiyel-özgürlük” kavramının yerini artık,  objektif izafi gerçeklik bir varlığın  bağımlılık ilişkisi içinde özgürce-özgür iradeyle varolması-davranması kavramı alıyor demiştik, devam ediyoruz…

 (Devamı 2. Bölümde…)


[1] „Herşeyin Teorisi…“  http://www.aktolga.de/z6.pdf

[2] Yoktur, çünkü bütün sistemler “açık sistemlerdir”… Her şey, her an karşılıklı etkileşim sürecinde yaratırken yaratılarak izafi bir gerçeklik olarak anlam kazanır. Bu nedenle, “atalet” ve “ivmeli hareket” kavramları  izafi kavramlardır; yani ne mutlak anlamda bir “atalet”, ne de “ivmeli hareket” söz konusudur!..

[3] “Herşeyin Teorisi…” http://www.aktolga.de/z6.pdf

[4] Dikkat! Buradaki “devrimci hareket” anlayışı mekanik anlamda  bir “reaksiyon”  olmayıp, eskinin içine sığamaz hale gelen potansiyelin bir üst ilişkiler ağına sıçramaya neden olarak gerçekleşmesidir…

[5] Duygusal ve bilişsel bilinç-bilgi konuları için:  http://www.aktolga.de/t2.pdf

[6] İnsan söz konusu olunca, bu hal, derin uyku ve koma halidir. Bu durumda bir benlik -self-  oluşmaz. Bu konuyu da gene daha önce ele almıştık: http://www.aktolga.de/t2.pdf

[7] Bu “denge” tabi  izafi bir dengedir! Bu konuyu da daha önce bütün ayrıntılarıyla ele aldık (“Herşeyin Teorisi”) Kısaca özetlersek; bu evrende yer alan bütün gerçek sistemler açık sistemlerdir; bu nedenle, mutlak  denge-atalet hali-diye bir şeyden bahsedilemez. Her şey,  izafi bir birlik zemininde dış dünyayla etkileşmeye bağlı olarak gerçekleşir...

[8] Tabi her an varolan, ama  durum değiştirme etkisine sahip olmayan “kuantum dalgalanmaları” hariç!

[9] Bu noktada bizim o 20. Yüzyıl kalıntısı eski “tam bağımsızlık” tezleri aklıma geliyor!..

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums