HERŞEYİN TEORİSİ‘NİN ÖZETİ!..

  • 13.11.2022 11:38

„BİR BEN VARDIR BENDE BENDEN İÇERİ“ ANLAYIŞIYLA „KENDİ VARLIĞINDA YOK OLARAK YAŞAMANIN“ HİKAYESİ!..

(http://www.aktolga.de/z6.pdf)

 

 

 

 

“Herşeyin Teorisi”ne doğru yola çıkarken, şöyle demiştik:

„Bütün varlıkların, kendi kimliklerini, varlıklarını oluşturma süreci içinde her an yaptık-ları işe  dikkat ettiniz mi; nedir bunların özü? Çevreyle etkileşmek değil midir? Daha başka bir deyişle, çevreden gelen etkilerin -enformasyonların- daha önceden sahip olunan bilgilerle -“bilgi temeliyle”- değerlendirilip işlenilerek, etkileşme süreci içinde  bozulan dengenin yeniden inşası için çaba sarfetmek -çevreyi etkilemek- değil midir?..

İşte, “şol cennetin ırmakları akar Allah deyu deyu” derken bir Yunus’un anlatmak istediği de bundan başka bir şey değildir! Çünkü, çevreyle etkileşme süreci içinde kendi varlığını yaratma ve onu koruma çabası, son tahlilde, her durumda  sistem merkezinde oluşan  sıfır noktasına -yani Hak’ka- tutunarak kendi varlığını  devam ettirme mücadelesidir!..  „Her şey-her an kendince bir  dua ve namaz halindedir“ derken anlatılmak istenen de  bundan başka bir şey değildir!..

Bütün bunları,   şöyle de ifade edebilirdik:

Madem ki her şey, her an Hak’ka -sıfır haline- yani belirli bir denge durumuna ulaşabilme çabası içindedir, o halde, bizim “varolmak” adını verdiğimiz iki denge durumu arasındaki izafi varoluş çabası -tasavvuf bilgini atalarımızın terminolojisiyle- her durumda, Hak’kın adıyla (sıfır noktasından-Hak’tan)  başlayarak,   başka bir sıfır noktasına (denge haline, yani gene Hak’ka) ulaşabilme çabası oluyor! Her durumda, Hak’kı -bir sıfır noktasını-  referans alarak başlayan her  izafi varoluş insiyatifi, daha sonra eskinin içinden çıkıp gelen yeni bir sistemin merkezinde oluşan bir sıfır noktasında  “Hak’kın varlığında yok olarak” son buluyor. “Her şey, her an, Hak’tan yola çıkıp gene ona dönüş halindedir”in, yani, “her şey her an yeniden yaratılmaktadır”ın diyalektiği bundan ibarettir... 

Bu tablo içinde “Hak”, yani “Tanrı-Allah”,  her durumda,  varlıkların sistem merkezini temsil eden  sıfır denge noktasındadır.  “O, her yerde, ama hiçbir yerdedir”in anlamı bundan ibarettir. O “her yerde hazır ve nazır olandır” denir, neden? Çünkü  bu evrende yer alan bütün varlıklar kendi sistem merkezlerinde bulunan bir sıfır noktasıyla temsil olunurlar da ondan; “ondan gayrı hiçbir şey yoktur”un anlamı budur!..[1]  

Peki, uzay zaman içinde  böyle, bütün sistemlerin -varlıkların- sistem merkezini temsil eden “sıfır noktası” diye metafizik bir nokta var mıdır gerçekte? Yoktur tabi!! Bu, sıfıra maddi bir varlık atfetmek olurdu!  Böyle bir şey “Hak’ka-Tanrı’ya”  “eş koşmak” anlamına gelirdi!! (İşte bu nedenledir ki, aslında bütün o materyalist ve idealist dünya görüşlerinin  hepsi,  “kendinde şey-mutlak gerçeklik” anlayışından yola çıktıkları için, “Tanrı’ya şirk koşmayı” temel alırlar!..) Onun -sıfır noktasının- “varlığı” yokluğundadır!.. Söyleyin bana, “ne yerdedir, ne gökte, ne adı vardır, ne tadı, ne rengi”... nedir bu tanımlamaya çalıştığınız şey?.. 

Şimdi, bir anda,  Tasavvuftan  bilişsel bilime dönüyoruz ve aynı gerçekliği  bilişsel bilimin diliyle ifade ediyoruz!..  

Bu evrende varolan her şey bir sistem değil midir? “Evet”! Peki bütün sistemler de kendi içlerindeki sistem merkezinde bulunan bir “sıfır noktasında” temsil edilmiyorlar mı? (“benden içeri olan Ben”) Gene  “evet” mi dediniz!..  İşte, atalarımızın, “bu evrende ondan gayrı hiçbir şey yoktur”  diyerek ifade etmeye çalıştıkları gerçekliğin sırrı budur! “Kaf dağının arkasında saklı olan hazinenin” sırrı budur!..  

Atalarımız bu gerçeği,  kendi dinsel terminolojileriyle, yüzlerce yıl önce şöyle ifade etmişlerdi: “Tanrı insanı kendini bilmesi için yaratmıştır”!..

Peki insan ne yapıyor bunun için? Aynaya bakıyor ve diyor ki “En El Hak”! Örneğin, kendi içindeki “kendisinden içeri” olan o “Ben’i” hissettiği an Hallacı Mansur “En El Hak” demişti! Ve o an da yok edilmişti tabi! Neden? Çünkü Hak, yani sıfır hali -kendisi olarak- konuşamaz ki!.. Bu nedenle,  yani Hallacı Mansur, “En El Hak” diyerek, kendini -kendi nefsini-  kendi içindeki sıfır halinin -Hak’kın- yerine koyma hatasına düşüyordu!...

Peki “Hak’ka ermek” nedir, “Erenler” denilen atalarımız kimlerdir?..  

Onlar, gerçekte ağzı var dili yok olanlardır! Çünkü, “hakikate erdiğin” an onu duygusal düzeyde “susmaktan” başka türlü ifade edemezsin!.. “Erenlerin”,  diğer insanlarla ilişkileri içinde gerçekliği ifade biçimleri ise,  insanların ihtiyacı olduğu kadarını onların  anlayabileceği bir  dille onlara aktarmak şeklinde  olur!..  

Peki “ben” ne yapıyorum şu an?..  

“Ben”, “O” değilim ki! “O” olmadığımın bilincindeyim! “Ben” insanım ve bilişsel bir ifadeyle[2] “onun” gerçekliğini dile getirmeye çalışıyorum! Niye mi? “Doğa insanla kendi bilincini yaratıyor” denmişti ya!..[3] O, yani doğa,  evrim sürecinin her aşamasında, bu aşamanın diliyle kendini ifade ederek  kendi kendisiyle konuşuyor aslında! Benim yaptığım da bunun dışında-ötesinde bir şey değil!..   

Ne ki o “doğa”? “Herşey” denilen  nedir ki? “Her şeyin” özü o “sıfır noktası” değil midir!.. İnsan olarak varoluş gerekçemiz, aradığımız şey de işte “onun”  bilgisi, bilinci oluyor!.. Lafı uzatmayalım, hani bir söz var ya, “öküz nerede dağa kaçtı, dağ nerede yandı bitti kül oldu” diye, aynen öyle işte!.. Yani boşuna aramayın “onu”, “o” size sizden daha yakındır aslında!.. 

Son bir nokta daha! Peki, madem ki her şeyin gerçekliği “o” dur, yani bütün sistemler sistem merkezinde bulunan bir “sıfır noktasıyla” temsil edilmektedir; bu durumda, “bu evrende ondan başka bir şey yoktur” diyerek sıfıra mutlak-metafizik bir gerçeklik atfetmiş  olmuyor muyuz?..

Hayır! Neden mi? Çünkü, her şeyin özünü oluşturan o “sıfırın” kendisi de izafi bir gerçekliktir!.. Yani öyle “sıfır” diye “her şeyin” dışında -bütün varlıkların ötesinde- “mutlak  gerçeklik”  bir şey  yoktur!!. Her varlıkla birlikte ona göre gerçekleşen, onun sistem-varoluş merkezini oluşturan izafi bir oluşumdur o. Atalarımız, “Allah varlıkları, tıpkı birer ayna gibi, onlara bakarak  kendini seyretmek için yarattı” demiyor muydu!.. 

İşte, her an bu anlayışla varolanın içinden onun diyalektik anlamda inkârı olarak çıkmaya çalışarak hayat yollarında yolumuza devam ediyoruz…


[1] Bak, “Herşeyin Teorisi-Sistem Teorisi’nin Esasları, Varoluşun Genel İzafiyet Teorisi ve Tasavvuf” http://www.aktolga.de/z6.pdf

[2] Dikkat! Bilişsel bir ifadeyle diyorum; yani, duygusal bir deyişle, Hallac-ı Mansur gibi kendi nefsimi “onun” yerine koymuyorum!!

[3] Bu ifade de Marx’a aittir…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums