AK Parti neden kaybetti?

  • 31.05.2015 00:00

 Hem Erdoğan hem de Davutoğlu beklenen yenilginin işaretlerini fazlasıyla vererek 7 Haziran’ı karşılamaya hazırlanıyorlar. Erdoğan’ın gözlediği “rehavet”, gazetecilere söylediklerine bakılırsa Davutoğlu için 2009’daki yüzde 38 çıtasına kadar düşmüş.

Sahada koşturan AK Partililerden duyduklarım, zirveden gelen bu işaretleri doğruluyor. Hiçbiri dışarıdan, muhalefet partilerinden gelmiyor, doğrudan içeriden gelen sesler bunlar. “AK Partili kararsızlar” diye yeni bir seçmen kategorisi icat edenler, iktidar hegemonyası altında sosyal yardımlarla yaşayan insanların çekingenliğini anlamalı. Yerin kulağı var. Sosyal yardım almadan aybaşını getirme garantisi olmayanlar, “AK Parti’ye oy vermeme kararı”nı nasıl sağda-solda dile getirebilir ki? Ürkekliğin, ama en önemlisi sokaklarda ve miting meydanlarındaki cansızlığın yansıttığı “suskunluk sarmalı”, sandığa yaklaştıkça eriyen bir seçmen desteğini ifade eder. Bir ay önce AK Parti için yüzde 42-43 bandı telaffuz edilirken herkese tuhaf geliyordu. Bugün yüzde 38’in altına inen öngörüler AK Partililer tarafından bile doğal karşılanıyor. İktidar partisi koşar adım ağır bir seçim yenilgisine doğru doludizgin yaklaşıyor. “AK Parti neden kaybetti?” sorusu şimdiden, seçim sonrası siyasî gelişmelere hazırlıklı olmak adına anlam yüklü; çünkü Türkiye iktidarın hatalarına eklediği yeni halkalarla sağa sola savrulmaya devam edecek.

17/25 Aralık Erdoğan’ın 2011 seçimlerinden sonra, İstanbul’un ucube gökdelenlerine benzeterek inşasına giriştiği otokratik iktidar mimarisini çökertti, çarklarını darmadağın etti. Ak-Saray bugün halkın parasıyla sürdürülen saltanatın sembolü olarak, ayrık otu gibi her daim gözümüzün önünde. Şayet Erdoğan 17/25 engeline takılmadan otokrasisini tamamlayabilseydi, Türkiye’nin her yeri Saray’a uyumlu hale gelecek ve o da bu kadar fazla göze batmayacaktı. Enkazdan saray dışında sağlam çıkan yapı kalmadı; sarayı sağlam tutma adına başta yargı olmak üzere devlet kurumları, toplumsal barış ve  huzur, piyasalardaki güven duygusu bu enkazın altında sıkışıp kaldı.

Saray’ın siyasî tartışmaların merkezine bütün ihtişamı ile yerleşmesi, Türkiye’nin geride bıraktığı otokrasi denemesini unutmamızı engelliyor. Siyası akıl, bir an önce unutulması için sarayı dümdüz edip üzerine botanik bahçesi kurmayı gerektiriyor; ancak tam tersi oluyor ve israf Diyanet gibi kurumlara ihraç edilerek dinî meşruiyet, yani fetva aranıyor. Otokrasinin enkazı arasından sarayı ile birlikte sadece Erdoğan sağ çıkmayı başardı. Seçim yenilgisi, sadece sarayın ayakta kaldığı bu yıkımın eseri.

17/25 Aralık şaibelerinin dışında kalan bir isim olarak Davutoğlu’nun AK Parti’nin başına geçmesi, enkazın temizlenmesi ve yeniden imar faaliyeti çekidüzen verilmesi için alınmış bir karar gibi göründü. Devraldığı liderlik karşısında ödeyeceği diyet, selefinin sarayının güvenliğini sağlamaktan ibaretti. Bu plan yürümedi, çünkü Erdoğan 30 Mart ve akabinde Cumhurbaşkanlığı seçiminden aldığı desteği zamanla yanlış değerlendirmeye başladı ve “Türk tipi otokrasi”yi yeniden talep etti. Demek sarayların duvarları halktan gelen mesajların ulaşmasını da engelliyormuş.

Devlet rantı üzerinden oluşturulan oligarşiyi saray etrafında sürdürme çabası, Davutoğlu’na sağlıklı ekonomik politikalar uygulama ve uçurumdan önceki son çıkışa sapma fırsatı vermedi. Başlangıçta seçim sahasını Davutoğlu’na bırakma kararı vermişken, liderliğin önlenemez psikolojisi baskın geldi. Davutoğlu’na ne hareket alanı, ne de işleri toparlama fırsatı kaldı.

AK Parti seçimi, başka herhangi bir sebepten değil, Erdoğan’ın önlerine düşüp, şehir şehir mitinglerle oy istemesi yüzünden kaybedecek. Toplum bu kadar adaletsizliğe, hukuk ihlaline ve tekebbüre prim veremez. Sonrası daha kötü. Fatura Davutoğlu’na kesilecek ve “tek adam” inisiyatifi elinde tutmak için ülkeyi yangın yerine çevirecek. 17/25 kirlenmesini temizleyecek bir iktidar da kalmayacağı için başka çaresi kalmayacak. Erdoğan’ın 7 Haziran’da alacağı oy ne kadar düşerse, yıkım gücü de o kadar azalacak. Oy yüzdeleri artık sadece bu gücün miktarını gösterecek.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Ali Denizci
    Ali Denizci
    29.09.2013 15:04

    insanin keske biz de ikinci dunya savasina almanyanin yaninda girip yenilseydik diyesi geliyor, belki o zaman biz de demokratik bir devlet olur chp nin fasist uygulamalrindan kurtulurduk.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums