- 21.05.2015 00:00
“Ana akım” medyanın veya doğrudan Aydın Doğan’ın Cumhurbaşkanı’na sorduğu “Neden bize saldırıyorsunuz?” suali, görünürdeki anlamının dışında çok çetrefil ithamlar barındırıyor.
Rivayet o ki İktidar, Doğan Medya grubundan, parti halinde seçime girmesi için HDP’yi yüreklendirmesini ve parlatmasını rica etmiş. Bu partinin barajın altında kalacağı varsayımı ile maksat, Güneydoğu’daki mebuslukları kapmakmış. Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun HDP’yi “dindar Kürtler” üzerinden yıpratma çabası, ilk varsayımın tepetaklak olduğunu kanıtlıyor. Oy oranlarına göre milletvekili sayısı hesabını geçersiz kılan temel parametre HDP’nin baraj karşısındaki oyu. HDP barajı aşarsa, en iyimser tahminde bile AK Parti tek başına iktidar olamıyor. Bu yüzden panik halinde Doğan’a iletilen “rica” değiştirilmiş; ancak bu “yeni rica”nın yerine getirilmesi gazetecilik açısından çok kolay değil. Hürriyet’in Cumhurbaşkanı’na sorduğu soru demek ki; “Her dediğinizi yapmadık mı, daha ne istiyorsunuz.” anlamına geliyor.
Ayrıntıdan patlayan kavga, çekmeceye sıkıştırılan bütün kirli çamaşırların ortaya dökülmesine yol açıyor. Hiç alakasız gibi görünen bir ayrıntıyı, “kesilen külliyetli vergi cezalarını bile sizden geldiğini bile bile size değil ‘Cemaat’e fatura etmeye hazırız” anlamına gelen eklemeyi gözden kaçırmayın. Tek Parti Dönemi’nin “Tahsildar zulmü” son birkaç yılda yeniden hortladı ve vergi cezası özel sektörü İktidar yedeğinde tutacak bir değnek olarak yaygın bir şekilde kullanıldı.
Diyalog aslında çok açık yürüyor. Cumhurbaşkanı, Hürriyet’in mektubuna “Ben Kasımpaşalıyım” cevabını yapıştırıyor, danışmanı bu cevaptaki çok derin anlamın çarpıtılmaması için “iki silahım, yüzlerce mermim var” tavzihini ekliyor. Basın özgürlüğünün söz konusu edildiği yerde kanundan, anayasadan bahseden bir iktidar yetkilisi neden yok?
İktidar yıpratıyor, uzun süreli iktidar liderlerin siyasî sermayesini tüketiyor. Karaman Beyi’nin kırk oyunu varsa, zamanla hepsini ezberliyorsunuz. Ne durumda iktidar koltuğunun önündeki konsolda duran düğmelerden hangisine basacaksınız? Gündem değiştirmek için topu topu 8-10 CD’ye kaydettiğiniz polemikleri muhatabına göre hangi sıra ile kullanacaksınız? Artık hepsini ezberlemedik mi? Cumhurbaşkanı hafta başında Samsun’da, “niçin miting yapıyor, tarafsız kalmıyorsun?” sorusuna cevap olarak, halkın hafızasının zayıflığından dem vurarak, “Bir hafta önce anlattığınızı bir hafta sonra herkes unutuyor.” mazeretine sığınıyor. Bu mazereti tersinden okuduğunuz zaman halktan gelen tepkilerin iktidar katından neden önemsenmediğini daha iyi anlıyorsunuz: “Nasıl olsa büyük skandallar bile bir hafta sonra unutulacak.”
Unutulmuyor, birikiyor ve zamanla sandıkta millî iradeye dönüşüyor. Medyayı “kendini nasıl millî iradenin yerine koyarsın?” diye susturmaya kalktığınız zaman, “haber alma özgürlüğüne millî iradenin yüzde kaçıyla engel oluyorsun?” karşılığını vermek için geri kalanlar seçim gününü bekliyor.
Saltanat kayığı sallanıyor. Sallandıkça kürekçileri bir telaş alıyor. Seçim kampanyalarında savrulan ve kendi kazdığı kuyuya boydan boya uzanan sadece İktidar cephesi var. CHP, MHP ve HDP hep birlikte bu savrulmaları kendileri için avantaja dönüştürüyor. Erdoğan’ın mitingleri çok güçlü bir rüzgâr estiriyor; ancak AK Parti’nin değil muhalefetin yelkenlerini dolduruyor. Havuz medyasının inandırıcılığı tüketmiş, vıcık vıcık yağ kokan fazlaca profesyonel ve itici kampanyası doğrudan muhalefete çalışıyor.
Basın özgürlüğü üzerinden iktidarla muhalefet arasında büyüyen uçurumu dolduracak bir anayasa hükmü veya kanun maddesi kalmadı. Erdoğan’ın “ben Kasımpaşalıyım” hatırlatması rekabetin, her şeyin mubah kabul edildiği fiili bir güç kapışmasına dönüştüğünü gösteriyor. İktidarda olduğu halde hukuku tüketenin, sandığı tüketmesi kaçınılmazdır. 13 yıllık iktidar, elindeki onca aracı bırakıp hükmünü tehditle yürütmeye mecbur kalıyorsa deniz zaten tükenmiş demektir. Geçen 13 yılın şartları hızla değişiyor; Erdoğan’ın yıldızını parlatan rüzgâr tersine çok kuvvetli esiyor. Genelkurmay İstihbarat eski başkanı Korgeneral Pekin’in “Bir komşu ülkeye MİT aracılığıyla terör ihraç ediyoruz” sözü “İti öldürene sürütürler” atasözünü hatırlatarak, bu ters rüzgârın işaretlerinden sadece birini haber veriyor. Yarın bu mevzuya devam edelim.
Yorum Yap