Başörtüsü ve LGBTQIA+

  • 10.10.2022 16:00

Kılıçdaroğlu’nun bu şık golü, kendi takım arkadaşlarının oluşturduğu bariyerin üzerinden aşırtarak AK Parti filelerine gönderdiği anlaşılıyor. AK Parti cephesi bu başörtü hamlesine dağınık ve uyumsuz tepkiler verirken CHP içinden gelen yankılar tek bir ağızdan çıkar gibi uyumlu. Demek Kılıçdaroğlu kendi takım arkadaşlarına çalım atarak kalenin önüne ulaşmayı başarmış.

 

 

İktidar cenahından gelen tepkilerin her biri yekdiğerinden farklı argümanlara dayanıyor. Erdoğan’ın anayasal düzenleme önerisi, CHP’den gelen hamleye destek vermek anlamına geliyor. Zira Kılıçdaroğlu’nun telaffuz ettiği formül, bir özgürlük çerçevesi sunuyor, özel bir kıyafeti koruma altına alan istisnai bir düzenleme değil. Bu düzenlemeyi anayasaya taşımanın hiçbir sakıncası yok. Şayet başörtü sorunu, siyasetin kavga konusu olmaktan çıkıp buharlaşacaksa kanuni çerçevenin düzeyinin fazla bir anlamı olmayacak. Sonuçta bu anayasa değişikliği ile Muhafazakâr siyaset, elindeki en güçlü savaş baltasını muhalefetin açtığı çukura onlarla birlikte gömmüş olacak.

 

 

Asıl muhalefetten, sol kesimden gelen tepkiler, Kılıçdaroğlu’nun hamlesinin ne kadar isabetli olduğunu tersinden gösteriyor. Bu tepkiler doğrudan, bir iktidar değişikliği vuku bulursa başörtüsü tartışmasının yeniden gündeme geleceğini haber veriyor. Sembollerle düşünüp karar veren muhalefet mensupları için başörtü hala bir kesimin iktidar hakkını sınırlamanın bir aracı olarak görülüyor. Sıralanan argümanların hiçbiri önümüzde duran gerçekliğe ait değil. Evet doğru: “Başörtü sorunu çözülmüş durumda, bunu gündeme getirmenin anlamı ne?” Cevabı golü çıkarmaya çalışan, hakeme itiraz eden iktidar kanadı veremiyor; ancak Kılıçdaroğlu’nun safından sesini yükseltenler durumu gayet net dile getiriyor. 25 sene önceki gibi.

 

 

Asıl sihirli kutu şu “Aileyi Koruma” meselesi.

 

 

Kılıçdaroğlu’nun önerisine Erdoğan’ın verdiği “aileyi koruma”yı da anayasa değişikliğine dahil etme karşılığı, üzerinde çok çalışılmış ve planlaması yapılmış bir taarruz hamlesinin taktik hamlesi olarak görülmeli. Başörtüsü iktidar açısından da gündemden düşmüştü; zira kabak tadı vermiş ve anlamını kaybetmiş bir silah olarak artık iş görmüyordu. “Aileyi koruma” başlığı doğrudan LGBTQIA+'yı hedef alan, seçim kampanyasında popülerleştirmeye daha müsait bir konu. Başörtüsü sorunu, ele geçirilmiş, geçmişte kalmış ve sadece zafer kutlamalarına veya o bölgeyi yeniden işgal niyetiyle suçlanan muhalefete saldırmak için bayatlamış bir vesileden ibaret. “Aileyi koruma” başlığı ise Muhafazakâr politikayı, özel hayatın kapılarından içeri sokup eşcinsellere savaş açarak genel bir taarruza girişmek anlamına geliyor.

 

 

İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasının gerçek sebebi, örgütlü dinî yapıların önderlerinin, yani muhafazakâr seçkinlerin kadın haklarına yönelik itirazlarıydı. Görünürdeki sebep ise aile değerlerine karşı farklı cinsel tercihlerin bu sözleşme ile koruma altına alınmasıydı. Erdoğan’ın “aileyi koruma” başlığı altında “kadın ve erkeklerin birlikteliği”ne vurgu yapması bu yüzden. Muhafazakâr değerler sadece heteroseksüel ilişkiyi, evlilik kurumu içinde meşru sayıyor.

 

 

LGBTQIA+ Hareketi her gündemi kendilerini gösterme fırsatı olarak görse de, muhafazakâr siyaset bu gündemleri belden aşağı vuruşlar için geniş bir propaganda vesilesi olarak değerlendiriyor. Medyanın her türünde edep sınırlarını aşmamak şart, ama seçim kampanyalarında, dar kahve toplantılarında, ikili propagandalarda nasıl bir dilin egemen olacağını tahmin edebilmelisiniz.

 

 

Demokrasi sayılar rejimi. Kimin sayısı daha çok?

 

 

Bir giyim firmasının bir bakandan gelen baskıyla ürünlerinde gökkuşağı renklerinden vazgeçmesi basit bir tesadüf değil; geniş kapsamlı bir kampanyanın işaretlerinden sadece biri.

 

 

Başörtüsü savunma alanında kaldı, “Aileyi koruma” adı altında farklı cinsel tercihlere karşı açılan savaş en az birincisi kadar geniş bir özel alanı, politik rekabetin konusu haline getiriyor. Üstelik başörtüsü kadar verimli ve oya tahvil edilebilecek bir alan.

 

 

Muhalefet şu meşhur sayılar meselesi yüzünden bu alanda sıkışacaktı. Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü hamlesi özel hayatın ve bireysel tercihlerin korunması ve bütün özgürlükler adına bütün kesimlere biraz da olsa  nefes alma alanı açmış oldu.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.