15 Temmuz ruhu ve o ruhun vücutları

  • 29.09.2016 00:00

15 Temmuz, tarihe altın harflerle yazılacak bir geceydi. Üzerinden 2,5 ay geçtiği için düşüncesine yavaş yavaş alışabildiğimiz o inanılmaz saatlerde, Türk halkı adeta üzerine Çanakkale ruhundan bir parça üflenmiş-çesine sokaklara döküldü, millet İstanbul ve Ankara başta olmak üzere tüm yurtta darbecilere dur dedi.


174'ü sivil 241 kişi o gece ülkesini ve iradesini savunurken şehit oldu. 1500'den fazla insanımız da yaralandı. O gecenin isimli isimsiz, görünen ve gizli yüzbinlerce kahramanı vardı.

Tankların üzerine çıkanlardan tankların üzerinden geçtiklerine, çoluğunu çocuğunu yanına alıp sokağa inerek yaralanan, ölmeyi göze alanlardan, minicik yavrularını geride bırakıp şehit olmaya koşanlara o kadar çok henüz anlatılmamış hikaye, o kadar çok sessiz destan var ki.

Bir süredir çeşitli etkinlikler vesilesiyle gazilerimiz ve kahramanlarımızla vakit geçiriyorum, şehit aileleriyle tanışıyorum. Her yeni 15 Temmuz hikayesini duyduğumda, tüylerim ilk günkü gibi diken diken oluyor, gözlerim doluyor, duygulanıp ağlıyorum. Televizyon ekranları karşısında, gazete röportajlarında, sokaklarda meydanlarda çoğumuzun onlarla karşılaşınca yaşadığı duyguları ben de yaşıyorum.

Ama aynı zamanda bazı üzücü gerçeklere de şahit oluyorum. Bugün işin üzücü olan kısmından bahsedeceğim için kimsenin adını vermeden yazacağım zira onlarla tanıdıkça gördüğünüz vakur duruşlarını incitmek, kaş yapayım derken göz çıkarmak istemiyorum.

15 Temmuz darbe kalkışmasının başarıya ulaşamamasının ardında onlar vardı. 15 Temmuz ruhu onlarda vücut buldu. Biz de o ruhu yaşatmak için onlara sarıldık. Meydanlara çağırdık, televizyonlara çıkardık, belgesellerde röportajlarda konuşturduk, o geceyi ve yaşadıklarını anlattırdık. Medyayı belediyeler takip etti, belediyeleri valilikler, valilikleri devlet, devleti dernekler, dernekleri belgeselciler ve yapımcılar... Biri gitti, öteki geldi; öteki gitti diğeri geldi.

Pek çok yerde çağrıldılar konuşma yapmaları için. Kırmadılar, icabet ettiler. Ardından bir başka yere, ve derken bir başka yere... Anlattıklarını tekrar tekrar anlattılar, o ruhu yaşatmak için o gece verdikleri eforun bir benzerini 2-2,5 aylık süreçte yaşadılar, ciddi bir zaman ayırdılar, yoruldular, kendilerinden bir parça daha verdiler. Peki bu zaman diliminde, onların dertleriyle biz ne kadar ilgilenebildik?

15 Temmuz ruhunu borçlu olduklarımızın arasında bugün kirasını veremeyenler var, işsiz olup işsiz kalıp zor duruma düşenler var, sigortası olmadığı için ilaçlarını almakta zorlanan ve alamayanlar var. O gece meydanlara çıkıp darbeye karşı durduğu için ailesiyle ilişkileri kopanlar var, yaralanmalarının ve o gecenin bir sonucu olarak post-travmatik stres bozuklukları yaşayanlar, uyku, depresyon vb şikayetlerden mustarip olanlar var. Öyle ki, aralarında kendisine hediye edilen cep telefonunu satmak zorunda kalanlar, evsiz duruma düşenler var.

Gazilerin ve kahramanların istisnasız hepsi maddi konularda çok gururlu, konuşmuyorlar; hatta birbirlerine yardım edip destek olmaya çalışarak problemlerini çözmeye çabalıyorlar.

Evet, devlet nezdinde gazi ve şehitlere yardım amacıyla, maaş bağlanması gibi çeşitli girişimler var. Ancak bürokratik zorluklardan mı dersiniz yoksa tek bir koordinasyon merkezinin olmamasından mı, bu konudaki girişimler o kadar yavaş gerçekleşiyor ki, işte yaralanan bazı kardeşlerimizle hala bu konuyla ilgili olarak irtibata geçilmemiş bile henüz. Ya da, bazıları gazi olduklarını, maluliyet derecelerini ispat etmek için heyet önüne çıkmayı bekliyor, heyet için de üç ay sonrasına randevu verilmiş, zaten 15 Temmuz'un üzerinden neredeyse 3 ay geçmişken. Neden, bu kişilerin hastane kaydı varken, onlar heyetlerle, evrak toplamayla, o gece yaşadıklarını ispat etmek için kurum kurum gezip kamera kaydı bulmak ve toplamakla uğraşmak zorunda kalıyor? Neden, “Bizi yorma, madem kaydın var, CD'ye bas getir?” gibi cümleler duymak zorunda kalıyorlar, anlamak mümkün değil.

Gerek Cumhurbaşkanlığı gerek Başbakanlık ve Bakanlıklar nezdinde bu konuya büyük önem verildiğini, ilgi, alaka ve titizlik gösterildiğini biliyorum. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın geceler boyunca saatlerini ayırıp şehit ailelerini ve gazileri bizzat ziyaret ettiğini ya da telefonla aradığını ve hallerini sorup dertlerini dinlediğini biliyorum. Başbakanımız Binali Yıldırım'ın şehit yakınlarının ve gazilerin bürokratik zorluklarla uğraştırılmaması konusunda sıkı talimatları olduğunu biliyorum. Ama buna rağmen, bazen münferit ihmalkarlıklardan bazen başlı başına bu konu ile ilgilenen bir masa kurulmamasından, bazen de maalesef memur mentalitesiyle iş tutmaktan kaynaklanan çokça sıkıntı yaşanıyor ve bu sıkıntılar da, kendi sıkıntılarına rağmen her yere koşup yetişmeye çalışan, 15 temmuz ruhunu diri tutmak için canlarından biraz daha veren bu yüce gönüllü insanları incitiyor. Para istemeyen, hediye beklemeyen, ama 15 Temmuz'da verdikleri mücadele, o günden bugüne harcadıkları emek hatrına, iş bulma konusunda yardım, bürokratik işlerde kolaylık ve verilecek desteği yarına ertelemeyen titiz bir yaklaşım onların hakkı değil midir? Yoksa kanal kanal dolaştırıp meydan meydan konuşturunca, üstüne bir de fotoğraf çektirince görevimizi tamamladık mı zannediyoruz?

Hani pamuklara sararak korumaya çalıştığımız, zarar verecekler diye üzerine titrediğimiz 15 Temmuz ruhu var ya, maalesef işte böyle kasıtsız hatalar ve koordinasyonsuzluklar sonucu, biz hiç fark etmeden yavaş yavaş ölüyor.

Bu meselelerle ilgilenmek adına 15 Temmuz adıyla bir dernek kuruldu. Kurucu arkadaşlarımızın yoğun çalıştıklarını ve durumun farkında olduklarını biliyorum. Umuyorum ki bu sıkıntıların çözümüne tez elden katkıda bulunabilirler.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums