ABD’nin seçimi: Türkiye mi Fethullah Gülen mi?

  • 14.08.2016 00:00

 ABD Fethullah Gülen'in iadesi konusunda topu taca atmaya, Türkiye ise bu konudaki net tavrını sürdürmeye devam ediyor.


15 Temmuz'a kadar Washington güdümündeki Amerikan medyası, kendi kamuoyuna Gülen'in iadesinin sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından istendiğini iddia etmekteydi. ABD medyasında sıklıkla iade talebi ardında yatan nedenin 'Batı müttefiki iyi Gülen' ve 'Batı düşmanı kötü Erdoğan' arasındaki siyasi motivasyonlu bir çekişme olduğu resmediliyordu. Hatta NY Times gibi gazetelerde çok kez bu konuda baş yazılar yazıldı ve ABD yönetimine Gülen'in asla iade edilmemesi telkininde bulunuldu.

Darbe girişimi sonrası aynı medya, toplumda Gülen'in iadesi yönünde dışa vuran ısrarı yok sayıp, bu talebin 'Erdoğan'a yaranmaya çalışan siyaset ve medya çevrelerinden' geldiğini savunmaya çalıştı. Türk halkının söz konusu darbenin ardında Gülen'in olduğuna ve geri iade edilmesi gerektiğine dair kesin kanaati dil bariyerlerini de aşıp dünyaya ulaştığında, bazıları bu kez 'Türkiye'de yükselen anti-Amerikancılık' vurgularıyla Türkiye toplumunu da karşılarına almaya cüret edebildi.

Washington ise, Gülen'in iadesi konusunda 'yeterli delil' ısrarını sürdürürken, son olarak Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin ayrı bir konu, iade meselesininse ayrı bir konu olduğunu dile getirdi. Ancak Ankara'nın bu konudaki tavrı net. Başbakan Binali Yıldırım da dün “ABD ile Gülen'in teslim edilmesinden başka bir uzlaşmamız olamaz. ABD bunu geçiştiremez,” diyerek devletin pozisyonunu bir kez daha ortaya koydu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da, Gülen'in tedbiren tutuklanması için ABD'ye bir yazı gönderdi. Yani Gülen meselesi topyekûn Türkiye'nin kırmızı çizgisi.

TC hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs, Cumhurbaşkanına suikast, Meclis'i ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs, anayasayı ortadan kaldırmaya teşebbüs, kamu malına zarar verme, yaralama, kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle planlayarak öldürme, infialle öldürme, cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma gibi suçlardan soruşturulan Gülen'e 15 Temmuz öncesinde de suç örgütü kurma, devlet mekanizmasını etkisiz hale getirme, nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, iftira, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama, zimmet, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kaydedilmesi, kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetme gibi suçlar yöneltilmişti. Türkiye ve ABD arasındaki 1979 Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Yardım Anlaşması, bu denli ciddi suçların yöneltildiği kişilerin iadesini, bu anlaşmanın 10. Maddesi de iadeyi gerçekleştirecek ülkenin söz konusu kişiyi geçici olarak tutuklamasını gerektiriyor. Suç, zanlı tarafından iadeyi talep eden ülkenin sınırları dışında işlenmiş olsa bile, iadeyi gerçekleştirecek tarafın yasaları benzer koşullarda işlenmiş aynı suçun cezalandırılmasını öngörüyorsa, bu iade gerçekleştirilmek durumunda. Gülen'in işlediği suçların biri bile, ABD'de işlenmesi durumunda cezalandırılacak nitelikteyken, topu taca atmak ABD'yi, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü değil, salt suçluyu koruyormuş gibi gösteriyor.

Aynı anlaşmaya göre, eğer suç, siyasi nitelikte bir suç sayılırsa veya iade talebinin iletildiği tarafta, kişinin siyasi görüşleri nedeniyle cezalandırılmak istendiği kanaati oluşursa, iade talebi reddedilebilir. Ki zaten, 'Gülen'in muhalif fikirleri dolayısıyla iadesinin istendiği, Erdoğan'ın Gülen'e karşı tavrının otoriterliğinden kaynaklandığı, Türkiye'nin giderek demokrasiden uzaklaştığı' şeklindeki yalan yanlış çeşitli iddiaların bir sepete konarak uzun zamandır köpürtülmesinin nedenlerinden biri de bu mesele. Ancak... Bir Devlet Başkanına veya Hükümet Başkanına, veya aile üyelerinden birine karşı işlenmiş ya da işlenmeye teşebbüs edilmiş suçlar, bu anlaşmaya göre bile, siyasi nitelikte suç sayılmıyor. Gülen'in kurduğu ve yönettiği örgütün Erdoğan'ın canına kast ettiği, darbecilerin 15 Temmuz gecesi Erdoğan'ın yanı sıra Binali Yıldırım'ın içinde bulunduğu araca da silahlı saldırı düzenlediği ortada. Anlaşma metninde açıkça belirtilen bu durum, değil Türkiye ve ABD, herhangi iki ülke arasında ilişkileri ciddi anlamda zedeleyebilecek nitelikte.

Lakin daha da ötesi, yine aynı anlaşmaya göre, son karar mercii, ne yargıçlar ne de Adalet Bakanlıkları; nihai kararı veren Dış İşleri Bakanlığı. Yani her iki ülke açısından da iade konusu, hukuki değil dış politikayı ilgilendiren bir mesele; ve ABD, Gülen'i iade edip etmeme kararını hukuka göre değil, her şeyin üstünde tuttuğu, hatta asla toz kondurmadığı hukukun bile üzerine yerleştirdiği ulusal çıkarlarına göre verecek. Bu ulusal çıkarlar, ABD için Guantanamo gibi hapishaneleri, CIA'e verilen işkenceyle sorgulama yetkilerini bile meşrulaştırmışken, Gülen'in iadesi konusunda koparılan insan hakları ve demokrasi yaygarası, işkence ihtimali iftiraları ve meseleyi siyasi bir çekişme imiş gibi gösterme çabaları, kimse kusura bakmasın, komik oluyor.

Amerikan yönetimi, müttefikinin Gülen mi yoksa Türkiye Cumhuriyeti mi olduğuna bir an önce karar vermek zorunda. Bu işi geçiştirdiği veya Gülen'i iade etmediği müddetçe Türk halkının darbe girişiminin ardında ABD'nin olduğu ve FETÖ'yü ABD'nin kurduğu yönündeki kanaati perçinlenecek. Gülen tutuklanmayıp orada serbestçe yaşamını ve faaliyetlerini sürdürdüğü müddetçe bu kanaat daha da güçlenecek. Eğer Gülen ABD sınırları içinde iken ölürse, ölüm her ne şekilde gerçekleşirse gerçekleşsin, onu ABD'nin ortadan kaldırdığı fikri Türkiye'nin kanıksamakta hiç de zorlanmayacağı bir fikir olacak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums