Ethem Sarısülük Cinayeti ve Kadıköy Eylemi

  • 27.06.2013 00:00

 Ethem Sarısülük adındaki silahsız protesto eylemcisi Ankara’da polis memuru Ahmet Şahbaz tarafından yakın mesafeden kafasına ateş edilerek öldürüldü.

Yargıçlar katil polisi serbest bıraktılar.

Binlerce insan 24 Haziran 2013’te İstanbul-Kadıköy’de sokağa çıkarak söz konusu cinayeti lanetledi ve katil polisin cezalandırılmasını talep etti.

Bu eylem toplumun ilerici-solcu kesiminde ciddi bir ilerlemenin olduğunu, daha doğrusu demokrasi, insan hakları ve hukuk devletini savunan ciddi bir gücün oluştuğunu ortaya koyuyor.

Radikal sol grupların ağırlığını koyduğu bu tip protesto eylemleri sırasında yapılan konuşmalarda daha düne kadar katillerin cezalandırılmasını istemek yerine, öldürülenin ölmezliği,  onun aslında hiç ölmediği, güneşe gömüleceği, mücadele saflarında olduğu, herkesi mücadeleye katılmaya çağırdığı, hangi gruba mensup olduğu, yiğitliği, devrime olan inancı, devrimci ideolojisinin mahiyeti, bilgeliği vb. öne çıkarılıyordu.

Hunharca öldürülen insanlara yazık oluyordu; kimse onlara acımıyormuş gibi bir intiba oluşuyordu. Faşistler tarafından işlenen cinayetler devrimi güçlendirme çabalarının birer araçlarına dönüştürülmeye çalışılıyordu. Hunharca işlenen cinayetler böylece romantize, idealize ediliyordu. Faşistlerin ellerinden gelen ölüm bir yücelik, bir kutsallık, bir mistiklik kazanıyordu. Ölü devrim şehidi olurken ölünün nereye gittiği konusunda herhangi bir açıklama yapılmıyordu.

Güneşe gömülen ölünün yolumuzu aydınlatmaya devam edeceği iddiasının figüratif bir konuşma olduğunu herkes biliyordu şüphesiz. Müslümanların şehitleri cennette giderken bizimkilerin nereye gideceklerini bilmiyorduk. Şehitler kervanına katılma olayını izah etmekte müthiş bir kimsesizlik, müthiş bir yalnızlık, müthiş bir utanç yahut utandırıcı bir şüphe içindeydik.

Ölüm çoğu kez faşistlerin, işkenceci katillerin ellerinden geldi. Her zaman değil. Öyle bir dönem geldi ki ölüm kendi başına varılabilecek yüce mekan oldu. Ölüm insan olmanın, erdemin, haysiyetin, namusun, yiğitliğin ta kendisi oldu. Ağır ağır gelen ölüm ölümlerin en soylusuydu. Lime lime olmuş, iğne ipliğe dönüşmüş aç bedenler üzerinde ne şiirler, ne romanlar yazıldı!

Radikal sol gruplarla polemik yapmak gibi bir niyetim yoktur. Sadece düşüncelerimi, hislerimi ifade ediyorum. “Bakın ne doğru düşüncelere sahibim ve sizin düşünceleriniz ne kadar tutarsız, ne kadar ilkel, ne kadar hümanizmden uzak?” saikıyla da yazmıyorum. Nitekim bir süre önce Ethem Sarısülük cinayetini protesto etmek amacıyla Ankara’da bir araya gelen bir grup insana son derce “klasik” bir devrimci konuşma yapan arkadaşa aşağıdaki mektubu gönderdim:

Sayın …,

Ethem Sarısülük adlı gencecik, masum, haklı, silahsız protestocunun bir polis tarafından kafasına bir kurşun sıkılmak suretiyle Ankara’da sokak ortasında öldürülmesi üzerine yaptığınız kısa konuşmayı izleyince bir an kendimi 1970’li yılların Türkiye’sinde buldum. MHP, Ülkü Ocakları ve polis tarafından her gün onlarca masum insan öldürülüyordu, biz devrimcilik adına ölünün tabutu üzerinde yaptığımız konuşmalarda ölenin aslında ölmediğini, bizi devrimciliği sürdürmeye çağırdığını, çok yetenekli, cesur, bilinçli vb. biri olduğunu söylüyorduk.

Hunharca işlenen faşist cinayetleri protesto etmiyorduk, öldürülene acımıyorduk, öldürülenin ailesine acımıyorduk, acılarını paylaşmıyorduk, katillerin cezalandırılmasını istemek gibi bir talebimiz yoktu, sadece ölünün maksimal düzeyde devrime hizmet etmesini, devrim saflarına daha çok insanın katılmasına hizmet etmesini istiyorduk. “Sayılmayız parmak ile, tükenmeyiz kırmak ile!” felsefemiz faşist katillerin hoşuna gidiyordu. “Hiç sorun çıkarmayan insanlar” diyorlardı ve rahat rahat cinayetleri işlemeye devam ediyorlardı.

Zamanla bu tip insanlık dışı ve ritüelistik konuşmalarımız nedeniyle tüm insani hassasiyetlerimizi yitirdik, faşistlerin terörünü internalize ettik, sonuçta onlara benzedik. Cinayet işlemekle değil, yapılanı normal görmek anlamında.
O yıllarda hem biz çocuk sayılırdık hem de “belki devrim olur” diye cahilce de olsa bir umudumuz vardı. Sene olmuş 2013, sizde yaş kemale ermiş, Marksizm-Leninizm kimin umurunda? Dünyanın yüzde yüzü tarafından reddedilen bir ideoloji adına, sırf siz bu ideolojiye inanmaya devam ediyorsunuz diye Tayyip tarafından güpegündüz sokak ortasında hunharca katledilen genç bir adamın ölü bedeni üzerinde bu kadar “theatrical” Marksist-Leninist ve mistik bir konuşma yapmanız beni çok üzdü. Ethem’in Marksist-Leninistliğini vurgulayacağınıza Tayyip’in eli kanlı bir katil olduğunu ilan etseydiniz size saygı duyardım.


Bahis konusu arkadaş 
mektubuma verdiği cevapta benim haddimi aşan öznel düşüncelerimin kendisi için hiçbir önem taşımadığını belirtmekle yetinmiş.

Sanki ben kendi önemsizliğimin farkında değilmişim gibi beni önemsizliğime ikna etmek için çok enerji harcamış. Halbuki ben bütün önemsizliğim içinde sadece insani bir tepki göstermek istemiştim.

Bütün umudum Kadıköylülerde. Daha sonraki bir tarihte sokağa çıkan Kadıköylüler tüm yaptıklarıyla düşüncelerimin doğru olduğunu gösterdiler.

Devrimcilik adına çalım satan insanlardan bir şey olmaz. Gözüm Kadıköylülerde yahut Taksim’de duvarlara “Mustafa Keser’in askerleriyiz”  diye yazan gençlerde. 







Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums