- 24.05.2021 08:39
“Askeri darbeleri, silahlı ve sivil bürokrasiyi, siyaseti etkisiz hale getiren, devlet kurumlarında yuvalanmış hukukun denetimine girmeyen çeteleri araştırıp yazdığım...”
???????
“Derin Devletin Kara Kutusu” benim 2006 yılında “Hemen Kitap” tarafından yayınlanan üçüncü kitabım..
Susurluk’ta 3 Kasım 1996 yılında bir kamyon ile bir Mercedes çarpışınca toplum olarak ilk defa” Devlet-Siyaset-Mafya” ilişkisini fiilen ve tesadüf görmüş olduk.
Susurluk olayına; ”toplum, medya ve siyasiler” çok büyük tepki göstermişti..
Gerçekten de ortaya çıkan resim hukuk devletinin ölümü sayılabilirdi.
Demokrasiden yana olan güçler “bir dakika karanlık sürekli aydınlık” adı ile bir eylem başlatmış, bu mafyasal yapının peşine düşmüştü...
Her akşam saat 21’de binlerce insan bir dakika boyunca evlerinin ışıklarını yakıp-söndürerek tencere ve tava çalarak protesto etti. Ülkenin dört bir yanında insanlar sokaklarda günlerce gösteriler düzenlemişti.
Bu tepkiler sonucunda dönemin içişleri bakanı Susurluk olayının baş aktörlerinden olan, Mehmet Ağar istifa etti...
TBBM’de “Susurluk komisyonu kuruldu” skandalın çok yönlü araştırması hedeflendi. Siyasiler ve medya da pek sessiz kalmadı.
Örneğin Susurluk Komisyon Başkanı Mehmet Elkakmış:”Susurluk’a bulaşmayan güvenlik kuruluşu yok” gibi diyordu.
Dönemin MHP Genel Başkan yardımcılarından Şevket Bülent Yahnici’nin bir gazeteciye verdiği röportajda da: ”Türkiye’de Yüksekova- Marsilya yolunda, 100 milyar dolarlık uyuşturucu payı vardır ve bu üleşiliyor” diyordu.
Biz “mafya” yı, “devlet ve siyaset” ten oluşan üç ayaklı bir “saç ayağı” olarak bilirdik...
Meğer...
Şimdi öğreniyoruz ki Mafya neredeyse toplumu bir ağ gibi sarıp -sarmış ve bir ‘ahtapot’ a dönüşmüş...
Adeta “Mafya-Medya-Devlet-Siyaset-Ticaret” ile “Beşi Birlik” haline gelmiş.
Siyaset ile böylesine bir içli dışlılık; Mafya Cumhur İttifakın “üçüncü değişmez ortağı” olmuş.
Mafyanın “Beşi Birlik” yapısını; İçişleri bakanının görevlendirdiği polisler tarafından yıllarca korunan ve kollanan, Organize suç örgütü lideri; Sedat Peker’in yayınladığı videolarından öğrendik.
Suç örgütü lideri Sedat Peker iktidar tarafından öyle itibar görüyordu ki!..
Ülkenin değişik illerinde kalabalık mitingler yapıyordu..
İktidara muhalif olanları “kanları ile duş alacağını” söyleyerek, muhalif olan herkesi tehdit ediyordu..
Mitingine katılan insanlara silahlanma çağrısı yapıyor... “Reis için ruhsatlı silah alın, ruhsatlı silah alamıyorsanız pompalı tüfek alın” diye çağrıda bulunuyordu.
Yargının bu çetenin tehditlerini düşünce suçu kapsamında değerlendirmesi de bir başka traji komik konu. Komik dediğime bakmayın ürkütücü bir gelişme...
Yandaş medya tarafından hayır sever iş adamı diye ödüllendirilen ve manşet haberle tanıtılan, övgülerle yere göğe sığdırılamayan biriydi Peker...
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından Peker, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a temiz hayırsever iş adamı diye tanıtılıyor...
Birden bu zat, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından organize suç örgütü lideri olarak ilan edildi.
Soylunun bu açıklamasının hemen ardından...
Peker’in Videoları gündeme bomba gibi düştü...Düşmeye de devam ediyor.
Son videosu kan dondurucu.. Sedat Peker iddialarını tek tek belgeliyor. Özellikle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Mehmet Ağar hakkında yaptığı açıklamlar; yenilir yutulur cinsten değil ve dirhemini yiyen it kudurur misali.. Türkiye Peker’in videoları ile yatıp kalkıyor. İzlenme rekoru kırıyor.
Bu çatışma vesilesiyle mafya lideri ile İçişleri Bakanı Soylu arasında kuryelik yapan “Mafyanın medya ayağını” öğrendik.
Bu konu on yedi gündür ülkede ve siyasette “tusunami” etkisi yaptı.. Dünyanın da bu konuyu büyük bir titizlikle izlediği muhakkak.
Başta şahsım devletin sahibi muktedirin bu iddialar karşısında suskunluğunu koruması, anlaşılır gibi değil...Nereye kadar?
Bu olayı “sahibinin sesi” yandaş medya, Saray’dan talimat gelmeyince haber bile yapmadı...
Sedat Peker’in iddialarına iktidardan bir tek İçişleri Bakanı Soylu açıklama yaptı...Açıklamaları hiç mi hiç inandırıcı değildi.
Soylu’nun en sansasyonel iddiası ise;”Sedat Peker’in bir milletvekiline her ay 10 bin dolar maaş veriyordu” açıklaması oldu. Soylu bu milletvekilinin kim olduğunu söylemedi ama; oklar Akp içinde Sedat Peker’in dostu eski milletvekili Metin Külünk’ü işaret ediyordu.
Sedat Peker’in videolarından neler öğrendik...
Haydi başlayalım:
*Kolombiya’dan İzmir Limanına gönderilmekte olan 5 ton kokain yakalandı...Ancak Türkiye’de bu kokaini kimin alacağı ortaya çıkartılmadı.
*Peker’in açıklamalarından “Medya’nın bir mafya ayağının olduğunu” İçişleri bakanı ile mafya arasında “kuryelik” yaptığını da ilk defa duyduk.
*Medya da mafyanın temsilcilik ayağını “Hadi -Süleyman Özışık kardeşlerin” temsil ettiğini...
Hadi özışık’a Süleyman Soylu’nun çakarlı araba verdiğini, iyi bir maaş bağladığını Özışık’ın ağzından dinledik. Hadi Özışık’ın oğlunun nikahına iktidarın ve Saray kadrosunun takım halinde, nikah şahitliği yaptığını...
*İçişleri bakanı Süleyman Soylu’nun pislik dediği ve kırmızı Bültenle aranan Sedat Peker’e... Yıllarca devletin koruma polisi verdiğini.. Hatta Peker Yurtdışına çıkarken de, korumaların devlet adamı gibi, Peker’e eşlik ettiğini öğrendik.
*Peker’in Susurluk çetesinin aktörlerinden olan Mehmet Ağar ve oğlu Tolga Ağar için ortaya attığı iddialar ise dudak uçuklatan, açıklamaları da çok sarsıcı.
* “ Milyar dolar değerinde olan ve Döviz makinesi olarak bilinen”, “Bodrum Yalı Kavak Marinasının” nasıl el değiştirilerek; Mehmet Ağar’a devredildiğinden haberdar olduk.
Mehmet Ağar bu açıklamayı yalanlamadığı gibi; “biz marinaya sahip olmasaydık, buraya mafya çökerdi” demesi... Mafyanın iktidar içinde gücünün itirafı gibiydi. Hatırlatalım Ağar ve ekibi Bodrum Marinasının önünde Sedat Peker olayı patlak vermeden önce: “Mehmet Ağar, Alattin Çakıcı, Korkut Eken ve Engin Altay” medyaya bir arada fotoğraf servis ettiler “Bu Alemin Kralı Biziz” mesajını veriyorlardı..
*Yine Mehmet Ağar’ın oğlu Akp’e Elazığ Milletvekili Tolga Ağar’ın; Kazakistanlı Elazığ üniveristesinde okuyan ve yerel basında gazetecilik yapan, “genç bir kıza tecavüz edip sonra da öldürttüğü” iddiasını Peker’in yayınladığı videolardan, tüylerimiz ürpererek dinledik.
*Peker Akp’li bir milletvekilinin talebiyle, bir başka milletvekilini nasıl karakolda dövdürdüğünü, kemiklerini kırdırdığını...Hürriyet gazetesine saldırıyı kendi adamlarına yaptırdığını, bunu da bir milletvekili istediği için yaptığını söylüyordu.
Peker’in bu iddiaları karşısında Cumhuriyet Savcılarının harekete geçmemesi; suç örgütünün açıklamaları kadar tehlikeli değil mi?
Deneyimli siyasetçi devlet adamı Cemil Çiçek:” Peker’in bu iddialarının yüzde bir değil, binde biri doğru ise çok vahim bir durum” diyordu.
Ülkenin geldiği yere bakar mısınız, Allah aşkına?
İktidar “hukuktan uzaklaşır, muhalefeti terörist ilan ederse”, bu tablonun ortaya çıkması kadar doğal ne olabilir ki?
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile mafyanın iktidara nasıl ortak olduğunu kısa hatırlatalım;
“Cumhur ittifakının küçük ortağı iktidara ortak olur olmaz, kendisinin ülküdaşı tutuklu suç örgütü mafya lideri Alattin Çakıcı için, özel afla salı verilmesini sağlamadı mı?...Tahliye olan Çakıcı çıkar çıkmaz, CHP genel başkanını sosyal medya hesabından, yayınladığı mektupla tehdit etmedi mi?.. Bu tehdit Bahçeli sahip çıkarken, Muktedir sessiz kalmadı mı? Muhalefetin erken seçim çağrısına küçük ortağın ülküdaşı, Alattin Çakıcı cevap vermiyor mu?. Bu tabloya baktığımız da, Mafyanın iktidarın “üçüncü ortağı olduğunu” ortaya koymuyor mu?”
Dünyanın neresinde görülmüş bir devlet ki; organize suç örgütünün liderini yıllarca koruyup-kollayacak, pasaport verecek.. Özel mitingler yaptıracak, devletin milis gücü gibi kullanacak.. Çeteyi yönlendiremeyince de yakalanması için operasyon yapacak... Yakalayamayınca da “Kırmızı bültenle aranan” suç örgütü lideri olarak ilan edecek...”
Nasıl bir masal ama...Bunlar masal değil gerçeğin ta kendisi.
Biz Cumhuriyeti “demokrasi ile taçlandıramadığımız”, “Batı standartlarında bir demokrasiyi” hayata geçiremediğimiz sürece..
Siyasal iktidarlara yön veren “Devlet- mafya-ticaret-siyaset - medya” dan oluşan, iktidar ortaklığını bozmamız imkansız gibi..
Bu sistem değişmedikçe mafyanın sadece aktörleri değişir. İşin tuhaf yanı o da değişmiyor bizde... Susurluk çetesinin aktörlerinden olan, Mehmet Ağar yine karşımızda.
Bizim “Devlet yapımız”, “Mafyaya ne kadar yakın ise”, “hukuk ve demokrasiye” de o kadar uzak.
Rahmetli Cem Karaca’nın bir şarkısı ile teselli olalım...
“Çete çete içinde/çete çeteye karşı..”Amaneyyy.
Yorum Yap