- 10.10.2020 00:00
Tiranlık bir sistem ile ülkesini yönetenler liyakati ve bilimi çok ciddiye almazlar.
İktidarlarını liyakat sahibi insanlarla paylaşmazlar.
Halka ve çevrelerine karşı bir güvensizdirler ve toplumun her kesimine kuşku ile bakarlar.
Muhalefeti rejim karşıtı ilan ederler, muhalefette söylediklerinin iktidarlarında tersini yaparlar.
Toplumun ivedi sorunlarından çok ülkenin bekasından bahsederler iç ve dış düşman güçler yaratarak toplumu ayrıştırarak yönetirler.
Tek adam rejimlerinde milli gelirin aslan payı savunmaya ayrılır ve denetlenmez.
Diktatörlerin iktidarına silahlı ve sivil bürokrasi yön verir.
Güvenlik güçleri dokunulmaz bir zırhla görev yaparlar ve kutsanır.
Tek adam rejimlerinde insan değil devlet kutsaldır, devlet insanlara değil insanlar devlete hizmet eder.
Totaliter rejimle ülkesini yönetenler devletin en önemli kurumlarının başına liyakat sahibi olanları değil de, kendilerine kan bağı ile yakın olan sadakat gösteren, kendine biat edenleri getirirler.
Muktedirler Harcamalarını denetlemezler, denetimine girmeyen, biat etmeyen hiç bir meslek kuruluşuna, partiye, örgüte, örgütlenme ve hak arama özgürlüğü vermezler.
Diktatörler sorunları çözemedikçe topluma yasaklar getirir baskıları artırır..
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra bizim ülkemizde de fiilen bunları yaşamıyor muyuz?
Özellikle Erdoğan muhalefette iken “3Y” diye adlandırdıkları ‘yolsuzluğu, yasakları ve yoksulluğu’ yok edeceğim diyerek iktidara gelmişti..
Ama askeri darbeler döneminde bile yaşanmamış ülke tarihinin en büyük yoksulluğunu, yolsuzluğunu ve yasaklarını yaşatıyor halka..
Yoksulluktan başlayalım:
İşsizlik, hayat pahalılığı, gelir dağılımı adaletsizliği ve yoksulluk neredeyse toplumun üstüne kara bulut gibi çökmüş durumda.
Türkiye ekonomisi tarihinde yaşamamış bir buhran içinde.
Erdoğan meydanlarda ve televizyon kanallarında 2010 yılına kadar benim iktidarımda alım gücü zayıflayan bana oy vermesin diyordu..
İktidarından önceki asgari ücretle kendi dönemindeki asgari ücreti temel gıda maddeleri üzerinden karşılaştırma yapıyordu. Şimdi asgari ücreti ağzına bile almıyor.
İktisat bilimini yok sayıp Merkez Bankasının bağımsızlığını kaldırdı. Ekonomide yaşanan bütün olumsuzlukların sebebi olarak ‘faizi’ gördü. Bu anlayışın ortaya çıkarttığı zihniyet ekonomiyi, çökertti.
Döviz ve altındaki önlenemez yükselişin önüne geçilemiyor, an itibarıyla Dolar 7.80 TL Avro 9.20 TL seviyelerinde dolaşıyor ama nerede duracağını da kimse kestiremiyor.
Son sekiz ayda TL dolar karşısında yüzde 30 değer kaybederken, TL dolar ve avro karşısında güneşe yakalanmış kar gibi erimeye devam ediyor.
Milyonlarca çalışan ve emekli insan asgari ücret düzeyinde maaş alıyor, hatta asgari ücret açlık sınırının altında kalırken, insanların açlıktan nefesi kokuyor.
Toplumsal sorunları çözememesinin altında yatan neden, Muktedirin hukuku yok sayması ve liyakat sahibi insanlara görev vermemesi.
Ekonomik tablodan devam edelim.
Akp’e iktidara geldiğinde bir çeyrek altın 32 TL iken..
Şuan bir çeyrek altın 750 TL’den müşteri buluyor.
2002 yılında toplumun en varlıklı kesimi milli gelirin yüzde 39’nu alırken..
2019 yılı itibarı ile aynı kesim milli gelirin yüzde 54’nü alıyor ve gelir dağılımında ki makas gittikçe açılıyor.
Akp’e iktidara geldiğinde 8 milyon insan açlık sınırında yaşıyordu..
Şimdi 20 milyon insan açlık sınırında yaşarken 50 milyon insan da yoksullukla boğuşuyor.
Her diktatör gibi Erdoğan’ da başta kendi ailesini zengin ederek başladı...Ardından kamu ihalesi üzerinden kendine yakın türettiği beşli zengin müteahhit çete ile zenginlerini yarattı.. Kamu bankalarından sağladığı düşük faizli uzun vadeli kredi ile merkez medyayı ele geçirdi ve kendini destekleyen beslemem medyasını oluşturdu. Yargıyı da muhalefete karşı sopa olarak kullanıp gücüne güç katarken bu güç şimdilik nereye kadar gider işte orası muamma!.
Toplumda yaşanan hiç bir olumsuzluğu besleme basın haber yapmazken; kendine biat etmeyen aykırı ses çıkartan Tele-1 ve Halk TV gibi muhalif televizyon kanallarına RTÜK aracı ile beşer gün ekran karartma cezası verdirdi, muktedir.
Toplumda çalışan kesimlerin ve emeklilerin büyük bir oranı açlık sınırının altında yaşıyor ama Cumhur ittifakı enflasyonu TÜİK aracılığıyla düşük gösteriyor. Nedeni ise yıl başında kamu da çalışan milyonlarca memur ve emekli maşlarına yapacağı zammın bütçeye getireceği yükü hesaplıyor.
Ya yolsuzluklar ise dudak uçuklatan cinsten.
İhaleye fesat karıştırma, adam kayırmadan tutun da.. Mülakat devlet kadrolarına yakınlarını yerleştirme komisyonuna dönüştü.
Erdoğan’ın ABD benim vatandaşımı esir aldı diye sahiplendiği ve Akp’li bakanlar tarafından ödüllendirilen güzide iş adamı Rezzan Zarrap’ın; Türkiye’de 800 milyon dolar rüşvet dağıttım ve sadece bir bakana 80 milyon dolar rüşvet verdim açıklaması ise, yolsuzluğun hangi boyutlarda olduğunu özetliyor.
En sonunda RTÜK Sayıştay’ın yolsuzluk ve usulsüzlük raporlarının medya da yayınlanmasına yasak getirdi, güya devlet kurumları yıpranıyormuş.
Yasaklar toplumun muhalif olan her kesiminin ensesinden demokrasinin kılıcı gibi sallanmaya devam ediyor.
Muktedir Her ortam da tek parti zihniyetini yerden yere vuruyordu..
Tek parti döneminde valilerin CHP il başkanları olduğunu dile getirmeden konuşmasını bitirmiyor du.
Şimdi siz Vali ve Kaymakamları partinizin teşkilatı gibi görevlendirmenin daha ötesine geçtiniz ve Kürtlerin seçtiği 60 Belediye Başkanlarını hiç bir hukuki gerekçe göstermeden görevden alıp, yerlerine Vali ve Kaymakamları kayyım atayarak Belediye başkanı yaptınız.
Tek parti döneminde Vali ve kaymakamlar hiç değilse belediye başkanlığı yapmıyorlardı..
Siz 4 milyon Kürt seçmenin iradesini yok saydınız.
Hani sandık demokrasinin namusuydu?
Yasaklar muktedirin değişmez ilkesi oldu.
Basın ve düşünce özgürlüğünü ara ki bulasın gazetecilik yapmak suç oldu.
Türkiye sayenizde dünya da en fazla cezaevlerinde tutuklu gazetecinin olduğu ülke olarak tanınıyor artık.
Aklın yolu bir:
“Liyakat sahibi olan insanlarla çalışmaz, AB’ni pas geçer, yargı bağımsızlığını yok sayar, miras hukukunu da tanımazsanız, bu ülkeye yabancı sermaye de gelmez İşsizlik te patlar.”
Ülke de ortaya çıkan tablo da bunu teyit etmiyor mu?
Yorum Yap