- 13.06.2020 00:00
“Konfüçyüs,Öğrencileriyle Birlikte Thai Dağının Eteklerinde Gezinirken Ağlayan Bir Kadın Görür.Öğrencilerinden Biri(Tze-Lu) Kadına Neden Ağladığını Sorar.Kadın:Çok Acı Çekiyorum,Bu Çevrede Bir KAPLAN var.Önce Kaynatamı Parçalayıp Yedi,Sonra Kocamı,Şimdi de Oğlumu Öldürdü der.Konfüçyüs Söze Karışır ve Öyleyse Niçin Bir Başka yere Gitmiyorsun,diye Sorar.Kadın Şu İlginç Yanıtı Verir: Çünkü Burada Baskı Yapan bir Devlet yok der.Konvüçyüs Kadıncağız haklı çocuklarım, Baskı yapan Devletler Kaplanlardan daha Korkunçtur Unutmayın” der.
Türkiye bugün toplumsal sorunlarını çözemiyor ve içe kapanıyorsa bunun tek bir nedeni ‘Hukuktan’ uzaklaşmış olmasıdır, gerisi teferruat.
Akp’e 2002 yılında iktidara geldiğinde toplumun en önemli sorunu olarak gördüğü ve toplumdan da büyük destek aldığı ve ‘3 Y’ diye adlandırdığı;” Yolsuzluk,Yoksulluk ve Yasakları” yok edeceğiz diyerek iktidar koltuğuna oturdu..
Ama bugün ülkenin geldiği yer itibarı ile geçmişini arar duruma düştü.
Böylesi bir hukuksuzluğu toplum olarak askeri darbelerde bile yaşamadık.
Erdoğan yolsuzluklar üzerine ne diyordu bugün ne diyor:
-Hortumları keseceğiz diyordu.
-Şimdi hortumların yerini değiştirip yakınlarını ve kendi zenginini yaratıyor.
-Bir ülkede bir kişi özgür değilse o toplum özgür değildir diyordu.
-Şimdi kendine muhalif olan toplumun yarısını terörist, darbeci,dış güçlerin uşağı ve vatan hainliği ile suçluyor.
-Sandık demokrasinin namusu diyordu, milli iradenin üstünde hiç bir şeyi tanımayız diye yeri göğü inletirken.
-Şimdi Sandıktan çıkan muhalefeti tanımayarak seçim iptal ettirdi İstanbul Büyük Şehir Belediye başkanlık seçimi iki defa yapıldı..Kürtlerin seçtiği üçü Büyük Şehir olmak üzer 45 belediye başkanını görevden alarak yerlerine Vali ve Kaymakamları kayyım olarak atadı. Kürtleri şeytanlaştırırken, Kürtlerin seçme ve seçilme hakları ellerinden alınmış durumda.
-Demokrasi hukukun çeşmesinden beslenir diyordu.
-Şimdi yargı kararlarını yok sayıp Anayasa Mahkemesinin kendisinin beğenmediği bir kararı alırsa, AYM’nin kararlarını tanımıyor, saygı da duymuyor ve yargıyı muhaliflerine karşı bir sopa olarak kullanıyor.
-Üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü olacak diyordu.
-Beğenmediği yargı kararlarını veren hakimlerin yerlerini değiştirmekle kalmıyor; hatta daha da ileri giderek oturduğu sarayının yargı kaçak olduğuna karar verince, yargıya gücün yetiyorsa gel yık diye düelloya çağırıyor.
Anayasa Mahkemesi beğenmediği bir karar verse hem tanımıyor hem de uygulatmıyor.
Mehmet Altan İçin Anayasa Mahkemesi tutuklanması şöyle dursun; göz altına bile alınmayacağına karar verdi, kararın uygulanması Anayasa’nın 153.Maddesi gereğince zorunlu iken, İstanbul 26.Ağır Ceza Mahkemesi Mehmet Altan’ı bu karardan tam beş buçuk ay sonra tahliye etti.. Bu Cumhuriyet Tarihinde ilk defa oldu. Anayasa Mahkemesi ’hak ihlalini yok sayan bir hak ihlali’ yolunda bir karar verdi. Bu da Cumhuriyet Tarihinde bir ilk oluyordu.Kararlarbilgibankası.anayasa.gov.tr/BB/2018/2620
-Erdoğan AİHM’in kararları Türkiye’de ki kanunların üstünde diyordu.
-Şimdi AİHM kararları bizi bağlamaz demeye başladı.
-AB üyeliği bizim olmazsa olmazımız diyordu.
-Şimdi AB bizi bölmeye çalışıyor diyor.
-Uluslararası hukuk devleti endeksinde Türkiye 117 ülke arasında 107’ci sırada, insani gelişmişlik endeksinde ise 64. Sırada yer alıyor.
-Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay yargıya güvenin yüzde 38,Adalet bakanı ve Yargıtay Başkanı yargıya güvenin yüzde 25’lerde olduğunu..
10 Haziran 2020 Tarihinde bir toplantıda Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan: ”yargı kararlarının yüzde 52’sinin adil olmadığını, Hukuksuz kalan devlet yaşam destek ünitesine bağlı bir hasta gibidir” diyor. Bu sözleri Zühtü Aslan partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı bir toplantıda gözlerinin içine bakarak söyledi.
-Hukukun bay pas edildiğinin bir başka vahim örneği; İstanbul, Ankara ve Mersin gibi muhalefet Belediyelere Sarayın talimatı ile Kamu Bankaları kredi vermiyor, inanılır gibi değil. Bu hukuksuzluğun ne boyutlarda olduğunu ve keyfiyeti ortaya koyuyor.
-Ülkenin üçüncü büyük partisi 6 milyon seçmenin oyunu almış HDP’li siyasetçilere yapılan gözaltı ve tutuklamaların hukuki hiç bir gerekçesi olmadan rutin hale gelirken..HDP’lilerin birinci adresi cezaevleri oldu . HDP’nin seçim başarısı terör örgütü ile ilişkilendirilerek potansiyel suçlu ilan ediliyor. HDP’yi PKK’nın uzantısı gören muktedir 31 Mart yerel seçimlerde PKK lideri Abdullah Öcalan’a bir akademisyeni göndererek Öcalan’ın el yazılı mektubunu Anadolu Ajansı aracılığı ile medyaya servis ettiriyor; Kırmızı bültenle DEVLET TARAFINDAN aranan eski PKK yöneticisi Osman Öcalan’ı TRT KüRDİ’ye çıkartıyordu. Sormazlar mı adama nerede görülmüş bir devlet terörist ilan ettiği ve kırmızı bültenle aradığı insanı, devletin televizyonunda konuşma yaptıracak ve onun mektubunu yayınlatacak.!
-Yasaklardan medyada nasibini aldı; basın özgürlüğünde Tükiye 180 ülke sıralamasında 155’ci sıraya kadar düşerken,Çin’den sonra en fazla cezaevlerinde tutuklu gazeteci Türkiye’de bulunuyor.
-Türkiye Gazeteciler sendikasının 26 Kasım 2019 Tarihli açıklamasına göre şuan cezaevlerinde 118 gazeteci tutuklu ve hükümlü olarka tutuluyor.Ahmet Altan’ın üç yılı aşkın tutuklu kaldıktan sonra hüküm verilerek tahliye edildi, mahkeme başkanı değişti ve bir hafta sonra bir gün önce atanan İstanbul 27.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tekrar tutuklanmasına karar vermesi, yargının talimatla karar aldığını göstermiyor mu?
Ayrıca hükümle tahliye sonrasında yan bir mahkeme tutuklama veremez çünkü dosya Yargıtay’a gitmiştir,bu Türk Yargı Sisteminde görülen bir büyük rezalettir.
-Akp toplumu özgürleştireceğine ülkeyi açık cezaevine çevirdi 381 cezaevinin 139’u Akp’nin son on yıllık iktidarında devreye sokuldu.
-Akp’e iktidara geldiğinde toplam cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü sayısı 52 bin iken,2019 yılı itibarı ile cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü sayısı 264 bin kişiye çıkmış durumda ve son bir yılda tutuklu sayısı yüzde 14 artmış.TÜİK’in bir başka çarpıcı açıklaması ülkede her 100 bin kişiden 323’nün cezaevinde olduğu.
-Hukuksuzluk ekonomiyi de çok ciddi bir şekilde çarptı. Devletin iki bacağından biri hukuk ise diğeri ekonomidir.Hukuka ihanet ekonomiyi de öldürür. Nitekim 83 milyon insanın 20 milyonu açlık sınırında yaşarken,65 milyon insanda yoksullukla boğuşuyor.
Patronlar kulübü olarak bilinen TÜSİAD bile gelir dağılımı adaletsizliğinden ve yoksulluktan şikayetçi olmaya başladı, düşünebiliyor musunuz?
-2002 yılında toplumun en varlıklı kesimi Milli Gelirin yüzde 39’nu alırken,2019 yılında aynı varlıklı kesim Milli Gelirin yüzde 54’nün alıyor.Ülkede bir paylaşım faciası yaşanıyor.
-Erdoğan 1994 yılında İstanbul Büyük Şehir Belediye başkanı seçildikten sonra basına yaptığı açıklamada;eğer bir gün Recep Tayyip Erdoğan zengin olursa bilin ki haram yemiştir diyordu,şimdi dolar milyarderleri listesinde yer alıyor.
-İşsizlik tarihi rekor kırdı yüzde 15’lere çıkarak 4 milyon 563 bine yükselirken , genç nüfusta ki işsizlik ise rekor tazeleyerek yüzde 27.4 çıkmış durumda.
-OHAL ile yaptığı sivil darbeden sonra parti devleti sistemini uygulamaya başladı ve OHAL ne kadar kaldırıldı dense de fiilen uygulanıyor.
-Çıkarttığı KHK’lerle Valiler ve Kaymakamlar askeri darbelerde bile verilmemiş yetkilerle donattı:, vatandaşlar anayasal demokratik haklarını arayamaz oldu.
-Yolsuzluk ise almış başını gidiyor: kamu ihaleleri, ihaleye çıkartılmadan Akp’ye yakın iş adamlarına veriliyor kaça ihale edildiğini de öğrenemiyoruz. Kamu ihaleleri üzerinden Erdoğan kendi zenginini ve medyasını yaratmaya devam ediyor.
-Bir başka karanlık konu ise hazineyi soyan hazine garantili Yap-İşlet-Devret modeli.Bu ihalelerin kaça yapıldığını öğrenemiyorsunuz? Sorduğunuzda “TİCARİ SIR” diye geçiştiriyorlar.
-Hazine garantili yapılan ihale hakkında dava açamıyorsunuz; anlaşma gereği bu firmalar hakkında davaların Londra Mahkemelerinde görülmesi gerekiyor.Bu sözleşme Türkiye’de Yargının bağımsız olmadığını,güvenin sıfırlandığını teyit ediyor.
Hukuksuzluğun olduğu yerde 3Y’nin hiç birini bertaraf edemezsiniz, ortaya çıkan tablo da bunu göstermiyor mu?
Bir devletten hukuku çıkartırsanız o ülke çeteler yönetir ve kimsenin can ve mal güvenliği kalmaz.
Ortaya çıkan manzara bunu fazlasıyla gösteriyor.
Diktatörler toplumsal sorunları çözemedikçe iç ve dış düşman yaratırlar ve ülkenin beka sorununa sığınırlar.
Yazıya tarihten bir hukuk dersi ile son verelim.
Irak’ın devrik diktatörü Saddam Hüseyin mahkeme heyetine bağırır beni adil yargılayın diye. Mahkeme başkanı:” biz seni senin çıkarttığın kanunlarla yargılıyoruz” der.
Kimse aklından çıkartmasın er geç bir gün hukuk mutlaka herkese lazım olacak.
Hukuk başlıca iki işlevi yerine getirir:
1.Düzeni sağlar.
2.Adaleti Tesisi eder.
Devletin dini Adalettir, adaletin olmadığı yerde de kaos olur.
Yorum Yap