- 12.11.2019 00:00
Tutuklulukları üç yılı aşmış Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın 4 Kasım 2019 Tarihinde tahliye edilmemesi, Mehmet Altan’ın beratına hükmedilmesi; temel hak ve özgürlükleri evrensel bağlamından kopararak kendilerine göre eğip büken darbeci, dinci,ırkçı, ulusalcı ve Avrasyacı güçleri rahatsız etti.
Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak nasıl tahliye edilir diye kendi çaplarında ufak bir kıyamet kopardılar ve koparmaya da devam etmek istiyorlar..
Altan Kardeşlerin davası medya tarafından ülke gündeminin en önemli olaylarından biri haline getirildi.
Derin devletin ittifak içindeki görünmez güçleri,birden ortaya çıkarak organize bir şekilde aynı kulvarda yol aldılar. Farklı düşünce de olduklarını iddia edenler aynı maskelerle hep birlikte arzı endam ettiler. İttifak içinde de etmeye de devam ediyorlar.Belli ki de görevleri bu.
Altan Kardeşlerin davası sonrasındaki medya korosu ;Avrasyacı güçlerin Cumhur ittifakı’na dönüştüğünün gösteriyor. Halbuki 17/25 Aralık’ta karşı karşıya gelen birbirlerine hakaret eden de bunlardı.
Ulusalcı,ırkçı,Türkçü, Avrasyacı ve dinci kesimin yayın yapan televizyon kanalları ..Ve bu kesimin gazeteleri internet siteleri,sosyal medyada örgütlenen Trolleri.. Tam bir ağız birliği yapıp,düşman saydıkları insanları yargının tahliye etmesine ve beraat vermesine tahammül edemediler. Bunlar sözde demokrasi ve yargı bağımsızlığından yanalar ama amigoluk yaptıkları için..
Özellikle Ahmet Altan’ı yargılandığı davadan değil de,bir dönem genel yayın yönetmenliğini yaptığı Taraf Gazetesi üzerinden Ortaçağ kafasıyla yargılamaya kalkıyorlar.Tek sorunları var,Balyoz ve Ergenekon davasından hareket ederek örgütlü saldırılarını sürdürme peşindeler.
Özellikle Ahmet Altan’ı yargılandığı davadan değil de, bir dönem genel yayın yönetmenliğini yaptığı Taraf Gazetesinde ki haber ve yazılarından Balyoz ve Ergenkon davasından hareket ederek, örgütlü saldırılarını sürdürme peşindeler.
Saldırıya geçen organize güçlere şöyle bir bakın;FOX tv,Halk tv, CHP’nin bir kesimi Akp’e İyi parti,MHP,Perinçek grubu .
Televizyonlardaki tetikçi sözde gazeteci tayfası , Besleme basının kadrolu amigoları, hiç bir edep ve ahlak sınırı tanımadan akıllarına ne geldiyse ağızlarından salya saçarak kusuyorlar. Bu tür tartışma tartışma programlarına şahit olduğumu hatırlamıyorum.
İşin garip yanı anlı şanlı moderatörlerden hakaret eden ve iftira atan tetikçilere hiç bir uyarı gelmiyor.Hedefledikleri insanlara da söz hakkı vermiyorlar,tek kale maç oynuyorlar.
Peki bu kadar saldırı karşısında hiç mi olması gerekir türden sağduyulu ve demokrat şeyler yazılıp çizilmedi mi?
Elbette Demokrasi ve hukuktan yana olan güçler sosyal medya hespalarından olumlu tepkilerini dile getirirken, Artı Gerçek ve T24 sitesi gibi internet gazeteciliği yapanların Youtube üzerinden yapılan demokratik yayınları ve baskıya duran yazıları yok sayamayız.
Tahliye ve berat kararına HDP’den çok büyük destek gelirken, Ahmet Altan için her yazar ve gazeteci nasip olmayacak övgü dolu onore edici açıklamaları da takdire şayandı,Ahmet Altan’ı Fransız düşünür Sartre’ye benzetiyorlardı.
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’da partisinin Avrasyacı, ulusalcı takımının tersine tahliye ve berat kararına sevindiğini belirtirken,Sadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu bu tahliye ve berat kararının geç kalındığına dikkat çekerek, yüksek sesle dile getiriyordu.
Kaçırdıysam bu benim eksikliğim; kendilerini Marksist tanımlayan ve bu konuda yayın yapan AB karşıtı olan Birgün ve Evrensel gazetelerinin, bu dava hakkında haber yapmalarının dışında, bir görüş belirtmemeleri bana çok manidar geldi.
Altan Kardeşlerin davasının bir dönem Avukatlığını yapan Ergin Cinmen ilk duruşmada bana şöyle demişti: ”Bunlar tutuklu değiller bir güç tarafından tutuluyorlar. Mehmet Altan’ın tutuklu kalmasını kimseye anlatamazlar tamamen talimatla içeride tutuluyor, iddianamenin hukuki hiç bir inandırıcılığı yok .”
Anayasa Mahkemesinin Mehmet Altan için tutuklanması şöyle dursun ‘göz altına alınmaz’ diyerek anayasanın üç maddesinin ihlal edildiğini tespit eden kararı ve AHİM’inde AYM’yi teyit etmesi Ergin Cinmen gibi deneyimli bir avukatı doğruluyordu.
AYM’in Mehmet Altan için tahliye kararı vermesine rağmen dönemin başbakanı Binali Yıldırım’ın AYM dosyaya hakim değil demesi, Cumhurbaşkanının Hukuk danışmanı Mehmet Ata Uçum’un AYM yerel mahkemeleri boğuyor diye açıklamalar yapması ve ardından yerel mahkemenin bu karara direnmesi ve altı ay sonra Mehmet Altan’ı tahliye vermesi de, yargının bağımsız olmadığını talimatla karar verdiğini tüm Çıplaklı ile ortaya koyuyordu.
Bir kişiyi sevmeye bilirsiniz hatta nefret te edebilirsiniz ama, onu temel hak ve özgürlüklerden savunma hakkından mahrum edemezsiniz.
Kim ne derse desin :”Altan Kardeşlerin davası tarihe bir demokrasi ve hukuk mücadelesi olarak geçerken, gün gelecek hukuk fakültelerinde tüm tezatlarıyla ders olarak öğrencilere okutulacaktır.”
Altan Kardeşlerin davası Kürt sorunu gibi ülkede ve uluslararası arenada hukuksuzluğun, haksızlığın ve zulmün sembolü haline geldi. Ülkede de vicdan ve sağduyu sahibi olanlar bu davaya sahip çıktılar.
Bunun en somut örneği Ahmet Altan’ın kitaplarının 17 dile çevrilmesi ve cezaevinden yazdığı kitaplarının ABD’de, Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere gibi ülkelerde çok büyük ilgi çekmesidir.
Yazıyı Ahmet Altan’ın savunmasından bir cümlesi ile noktalayalım:
”Hukuk bazen uyur ama asla ölmez ata sözüne inanırım. Ben yargılanmaya değil yargılamaya geldim”
Yorum Yap