- 5.09.2019 00:00
Muktedirin topluma verdiği sözleriyle başlayalım:
“Seçin bu kardeşinizi zamla ,faizle ve dövizle nasıl baş edilirmiş bir görün diyordu, 2018 yılının Haziran ayında asrın lideri.”
Aradan on dört ay geçti Elektriğe yüzde 42 ,Doğal Gaza yüzde 53.8,şekere yüzde 16 ,çaya yüzde 15 zam yaptı Reis.
Motorine, Benzine ve LPG’ye yapılanı zam saymıyoruz bunun adı zam değil ayarlama oldu.
Temel tüketim olan elektrik, akaryakıt ve Doğal Gaza zam gelince diğer tüm ürünlere zamlar yağmur sağanağına dönüşüyor, zamlar toplu taşımacılıktan nakliyeye ve taksi ücretlerinden tutun, üretimden tüketimin har alanını kapsıyor.
Asrın liderinin elektrik ve doğal gaz zamlarına yaz aylarında yüklenmesinin nedeni; kış mevsimine girmeden vatandaşı alıştırıp, kışın yapacağı zamdan doğacak kitlesel tepkileri düşünerek yapmış olmalı.
Çalışan işçi-memur ve emeklilere yüzde ortalama 5 zam yaparken, elektriğe ve doğal gaza yapılan zamlar, insanın aklı ile alay etmekten başka bir şey değil.
Türk-iş Ağustos ayı 4 kişilik açlık ve yoksulluk raporunu açıkladı:
“Açlık sınırı 2.078 ,Yoksulluk sınırı ise ise 6 bin 705 TL’ye çıkmış.”
Bildiğiniz gibi asgari ücret 2.020 TL bozdur bozdur harca.
Bir de buna gelir dağılımındaki adaletsizliği ilave edelim;20 Milyon insan açlıkla boğuşurken,50 milyon insan yoksulluk içinde yaşıyor..
Toplumun en varlıklı kesimi Milli Gelirin yüzde 54’nü alıyor.
12 Milyon emeklinin 8 milyonu bin 500 TL maaş alırken,8 milyon kişi de asgari ücretle çalışıyor.
Tuzu biberi olan başka bir acı tablomuz ise resmi işsizlik sayımızın 4.5 milyon olduğu; ama işsiz sayısının 8 milyon olduğu iddiası karşısında muktedir ve tayfası sessiz kalıyor. Her üç üniversite mezunu gencin birinin işsiz olması ise, işsizliğin ne kadar vahim bir durumda olduğunu ortaya koyuyor.
Son bir yılda bir milyon 370 bin işçi işten çıkartılmış.
Ya iş cinayetleri vahşeti ise tüyler ürpertiyor.
İş cinayetlerine Erdoğan bu işin fıtratında var diye hiç umursamıyor bile.
Türkiye’de her gün 5 işçi cinayet ekonomisi sonucu iş kazası altında hayattan koparken,7 işçi de sakat kalarak iş göremez duruma düşüyor..Akp’nin 16 yıllık iktidarında 21 bin işçi cinayet ekonomisi sonucu hayatını kaybetmiş, buna 2019 iş kazaları dahil değil.
Türk-iş ve Hak-iş kongrelerinde Erdoğan nerede biz oradayız diye, sarı sendikaların delegeleri ayakta dakikalarca sloganlı alkış tutuyor.
AB ülkelerinde ve ABD’de 50 yıldır madenlerde ölümlü iş kazaları olmuyor. Bizde olan iş kazaları AB’liği üyesi 28 ülkede olan kazalardan tam 7 kat fazla olduğunu, İş cinayetlerinde AB ülkeleri arasında birinciliği, dünyada da üçüncülüğü kimseye kaptırmadığımız biliyor musunuz?
Peki bu zamlar, yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar, iş cinayetleri ve hukuksuzluk neden ülke gündemini belirlemiyor ve toplum da ki bu sessizlik neyin nesi?
Bu sorunları gündeme taşıyacak, tartıştıracak ve gündemde tutacak olan medya, sivil toplum örgütleri ve muhalefettir..
Basının yüzde 97’si besleme olunca bu sorunlar gündeme bir samyeli gibi esip geçiyor. Muhalif medya ve muhalefetin sesi de ancak sosyal medya üzerinden yol alabliyor. Sivil toplumu hak-iş olan bir ülkede gerisini tartışmaya gerek var mı?
Yukarıda saydıklarımıza bir de hukuk garabet uygulanıp, iktidarın toplumu ayrıştırıcı ve çatışmacı bir dil kullanması toplumda korku hakimiyeti yaratmış durumda.
19 Ağustos’ta Diyarbakır, Mardin ve Van belediye başkanlarına yapılan, millî iradeyi yok sayan, hukuksuz siyasi darbe, bunun en somut işaretidir.
Ekonomik krizi ve hukuksuzluğun gündeme gelmemesi için Erdoğan içeri de toplumu kutuplaştırırken, Suriye ve Orta Doğu politikasında başarısızlığına karşı, dünyada bize karşı bir savaş açıldı diyerek, beka sorununu gündemden düşürmüyor ve savaş rüzgarları estiriyor.
Mesela açlık, yoksulluk, işsizlik ve hayat pahalığı dile getirildiğinde bir mermi kaça mal oluyor diye Erdoğan tepki gösteriyor. Böyle olunca savunma harcamaları konusunda daha bir gün, ne basın ne de muhalefet hiç bir şey yazmıyor ve soramıyor.
Her şeyi beka sorunu ile bastırıyor, böyle olunca zamlar da ülke bekası için yapılmış oluyor.
Yargıya olan güvensizlik toplumun her kesimini tedirgin ediyor.
Mağdur olan toplum kesimlerine düşen; bu korku havasını dağıtıp var olanla yetinmeyip, hukuksuzlukları ve haksızlıkları kabullenmeyerek sandığı beklemeden yapılan zamlara karşı toplumsal tepkimizi göstermeliyiz.
Demokrasi ve hukuk mücadelesini meşru yollardan her alanda yapmalıyız, hukuk bürgün herkese lazım olacak.
Biz duyarsız oldukça ve korkumuzu kendimize danışman seçtikçe, hukuksuzluk ta zamlar da yağmur sağanağı gibi devam edecek.
Yorum Yap