- 26.08.2019 00:00
19 Ağustos 2019 tarihinde İçişleri bakanlığı HDP’e listelerinden seçilen Diyarbakır,Van ve Mardin Büyük şehir Belediye Başkanlarını;PKK ile bağlantıları var gerekçesi ile hukuki hiç bir dayanağı olmayan, siyasi bir kararla görevden uzaklaştırarak yerlerine o ilin valilerini Kayyım olarak atadı.
Akp hükümeti 2016 yılından sonra bu illere ikinci defa kayyım atadı.
Bunun açık tanımı bana biat etmeyenin milli iradesi yok demektir.
Görevden alınan belediye başkanları için iddia edilen belediyenin paralarını dağa gönderdikleri;ama bu zamana kadar hiç böyle bir müfettiş raporunun olmaması ve iddia ile örtüşmemesi garip değil mi?
Bir de bu belediye başkanlarının beş aylık görevleri süresince, haklarında hiç bir dava açılmaması, görevden almaların hukuki değil de, siyasi olduğunu göstermiyor mu?
19 Ağustos 2019 tarihinden bu tarafa her gün 24 saat Besleme basının yazılı ve görsel medyasında görevden alınan belediye başkanlar hakkında saatlerce yandaş kanallarda programlar yapılıyor; gazeteci geçinen tetikçi esnaf takımı görevden alınan Belediye başkanları ve partileri hakkında algıya yönelik koro halinde kara propaganda yapıyorlar,aynı manşetle çıkıp yargısız işnfaz uyguluyorlar.
Canlı yayınlarda isimleri ve partilerinin adı verilerek tartışılan Belediye başkanlarını HDP’li hiç bir kişiyi,ne televizyonlara çıkartıyorlar ne de yayına bağlıyorlar.
Görevden alınan belediye başkanları ancak internet sitelerinin televizyon kanallarında ve sosyal medya hesaplarından, düşüncelerini ifade edebiliyorlar.
Görevden alınan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk:” Kayyımların yolsuzluklarını ortaya çıkarmamızdan rahatsız oldukları için bizleri görevden aldılar” diyor.
Erdoğan’ın terörle mücadele stratejisini anlamak gerçekten tam bir komedi.
Eğer HDP’li üç büyükşehir belediye başkanlarının PKK ile organik bağları var diye görevden alıyorsanız ki,iddianız bu..
O zaman 23 Haziran İstanbul Büyük şehir seçimlerinde devletin resmi aşansı Anadolu Ajansı(aa)nın Abdullah Öcalan’ ın mektubunu bir akademisyene okutarak, kamuoyuna açıklaması terörle mücadeleye zarar vermiyor mu?
Yine PKK’ın eski üst düzey kadrolarında görev almış Abdullah Öcalan’ın kardeşi Kırmızı Bültenle aranan Osman Öcalan’ın devletin TRT-Kürdi de söyleşi yapılmasını nereye koyacaksınız,bunlar terörle mücadeleyi zafiyete uğratmıyor mu?
Çözüm sürecinde yaşananları hatırlatmaya gerek yok.
TRT Genel Müdürlüğüne ve AA’na neden Kayyım atamadınız?Erdoğan’ın Osman Öcalan’ın kırmızı bültenle arandığını bilmemesi İçişleri bakanı Süleyman Soylu’nun sorumluluğunda değil mi,neden içişleri bakanı görevden alınmadı?
Halk-TV Abdullah Öcalan’ın mektubunu canlı yayında kamuoyuna okutsa idi ,Osman Öcalan ile de söyleşi yapsaydı nasıl karşılardınız?
Kıyameti koparırdınız değil mi?
HDP’li üç belediye başkanın görevden alınmalarına en çok besleme basın ve onun tetikçileri çok sevindiler..Yoksa bunlar ne yazacak ve ne konuşacaklardı..Ekonomi felç olmuş durumda mutfakta yangın var,işsizlik tarihi rekor kırıyor 8 milyona çıkmış.
Gelir dağılımındaki uçurum hergün daha gittikçe açılıyor 20 milyon insan açlık sınırında yaşarken, 50 milyon insan yoksullukla boğuşuyor.
Bu sorunların hiç birini medyalarında görmeyenler, haber olarak girmeyenler ve yorum yapmayanlar başka ne yazacaklardı onun için diyoruz,bunlara gün doğdu.
Demokrasilerde muhalefeti yok sayan iktidarlar meşru değildir yüzde kaç oy alırlarsa alsın.
Bir ülke hukuk devleti olmaktan uzaklaştıkça ne sorunlarını çözebilir ne iç barışı sağlar,ne de başını beladan kurtarabilir,toplum olarak yaşadıklarımız da bunun göstermiyor mu?
Yargıya olan güvensizliğin yüzde 38 lerde olduğunu Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay açıklarken, Yargıtay başkanı da yargıya olan güvensizliğin yüzde 70 lerde olduğunun altını çizmesi, vahim bir durum.
Türkiye’nin uluslararası hukuk devleti sıralamasındaki yeri de, bu açıklamaları teyit ediyor.
2019 yılında tam 126 ülke arasında Hukukun üstünlüğü Endeksi’nde, Türkiye kendine 109’ncu sırada yer bulabildi.
Hukuk iktidarın gücünü sınırlayan,adalet dağıtan ve gücü denetleyen bir kavram olduğu gibi, demokrasilerde de kuvvetler ayrılığının olmazsa olmazlarındandır.
Görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarını yasal bir karar diye açıklamalar ve bu kararında anayasanın 127.maddesini göstermeleri doğrudur ama;nedense bu 127.madde hep Kürtlere ve Akp’ye muhalif olan belediye başkanlarına yönelik uygulanması manidar değil mi?
Demokrasi ve hukuku ilke edinmiş demokrat bir kişi bu yasanın objektif uygulandığını,söyleyebilir mi?
Burada belediye başkanlarını görevden alınarak yerlerine kayyım atanmasının terörle hiç bir inanlıcılığının olmadığını söylerken,tam bir kayyım komedisi olduğunu da belirtelim.
Belediye başkanlarının görevden alınmasında okumamız; Cumhur İttifakının siyasi stratejisi İstanbul’da seçimleri iptal ettirerek kazanacakları hesaplarının tutmaması ve hatta; 13 bin farkın 805 bine çıkması ile siyaseten nakavt olmaları; Erdoğan ve ortağını gündemi değiştirmek ve iktidar ömürlerini uzatmak, yeni bir gerginlik arayışına soktu.
Erdoğan hatırlanırsa Ağustos ayında sürprizlerimiz olacak diyordu, meğer Diyarbakır,Van ve Mardin Belediye başkanlarını almakmış,bu sürpriz Ankara ve İstanbul’a uzanır mı,onu da demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi belirleyecek.
Cumhur ittifakının bir başka stratejisi Millet ortağında çatlak yaratmak; görevden alınan belediye başkanlarının üzerinden İyi parti ile HDP’yi karşı karşıya getirerek CHP’yi taraf olmaya zorlaması gibi bir planı var,bu da göz ardı edilmemeli.
Cumhur ittifakının bir başka planı da;Suriye bataklığından çıkamaması ve dış politikada duvara toslaması, ülkenin can alıcı sorunlarının başında gelen işsizlik ve ekonomiyi gündemden düşürmeyi hedefliyor.
Ne plan yaparsanız yapın demokrasi ve hukuka dönmeden,gerçek özgürlüğün sahipleri olan Kürtlerin iradesini ve muhalefeti yok sayarak hiç bir sorunu çözemezsiniz nokta.
Terörle mücadele diye sahneye koyduğunuz KAYYIM komedi oyununuzu, bu toplum önceden seyretti.
Lütfen artık toplumun sinir uçlarıyla oynamayın sandıktan çıkan sonuca katlanın.
Yorum Yap