- 24.07.2019 00:00
Yazının başlığını siyasi literatürümüze yeni bir kavram kazandıran dostum Mehmet Altan’dan yürüttüm.
Tahliye olduktan sonra bir yıldır Türk Basın Tarihi üzerine çarpıcı yazılar yazan Mehmet Altan’ın,17 Temmuz 2019 Tarihinde “Devlet Anarşizmi ve DP’nın Affedilmez Günahları” başlıklı harika bir yazısı yayınlandı.
Bu yazı P24,T24 ve benim de yazı yazdığım Marmara Yerel Haber sitelerinde yayınlandı.
Altan’ın yazısını okurlarıma internetten bulup hararetle okumalarını tavsiye ederim.
Altan yazısında, Demokrat Parti(DP) nin tek partiye karşı topluma verdiği özgürlük vaatleriyle iktidar olup;iktidarının son beş yılında vaatlerinin tam tersini yaparak özgürlükleri boğması, basına getirdiği sansür ve 6-7 Eylül olayları ile asker darbeye uzanan yolun kronolojisini çıkartmış.Bu analiz Akp’nin son dokuz yılına ne kadar benziyor diye insan okurken kendini alamıyor.
İşte 1955 yılında gayrimüslim vatandaşlarımıza yönelik olan 6-7 Eylül olaylarından sonra alınan önlemlerle,15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra OHAL ilanıyla Kanun Hükmünde Kararnamelerle(KHK) alınan ve uygulamaya sokulan kararlar nasıl da bire bir örtüşüyor.
Haydi başlayalım.
6-7 Eylül olaylarından üç gün sonra İstanbul sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Nurettin Aknoz bir basın toplantısı düzenler; basına getirdiği evlere şenlik yeni yasakları açıklar.Ama ne yasaklar.
-6-7 Eylül olaylarını Komünistlerden başkalarının yaptığı yolunda yazı ve yorumlar yasaktır.
-NATO devletleriyle ilgili haberler yasaktır.
-Hükümeti tenkit etmek yasaktır.
-Hükümetin çalışmalarını etkileyecek biçimde yazılar yazmak yasaktır.
-Sıkıyönetimin çalışmalarıyla ilgili haberler yasaktır.
-Halkı heyecanlandıracak haberlerin yayınlanması yasaktır.
-Meclis’teki görüşmeler halkı heyecanlandıracak nitelikteyse yazılmayacaktır.
-Darlık,kıtlık,yokluk haberleri yapmak yasaktır.
-İkinci baskı yapmak yasaktır.
-Magazin sayfalarında halkı heyecanlandıracak resim ve yazılar yasaktır.
-Çıplak kadın resmi basmak yasaktır.
Gerçeğin bir gün ortaya çıkma gibi bir pis huyu vardır ve çıkıyor.
Bu yasakların,iftiraların ve olayların hepsinin Komünistlerin yaptığının yalan olduğunu ve bu olayları devletin bizatihi ÖZEL HARP Dairesi’nin planı olduğunun itirafı:
”1991 yılında dönemin Özel Harp Dairesi Başkanı emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun bir dergiye verdiği mülakatta:”6-7 Eylül’de bir Özel Harp işiydi.Ve muhteşem bir örgütlenmeydi.Amaca da ulaştı.Sorarım size,bu muhteşem örgütlenme değil miydi.” diye göğsünü kabartarak ballandıra balandıra bu ifadeleri kullanıyor.
Hani 6-7 Eylül olaylarını Komünistler yapmıştı?
Ve bu general itiraf etmesine rağmen ifadeye bile çağrılmadığını, biliyor musunuz?
6-7 Eylül olaylarında aydınlatılmadı suçu devlet kendisi işlemişti.
Katil aileden birisi bunu herkes biliyor ama, biz katili dışarıda arıyoruz.
Peki 15 Temmuz darbe kalkışmasının ardından Akp hükümeti 20 Temmuz’da OHAL ilan ederek sivil bir darbe yaptı ve çıkartılan Kanun Hükmünde Kararname(KHK) ile hukuksuz yapılan ve alınan kararlar almasına;demokrasi güçleri Akp’nin bu kararlarını ve uygulamasının hukuken bir sivil darbedir,;15 Temmuz darbe kalkışmasının siyasi ayağı çıkartılmazsa bu da “Kontrollü bir Darbe” diye tepki göstermişti. Hala da 15 Temmuz darbesinin siyasi ayağı çıkartılmış değil,Muhalefet tarafından Meclise verilen önergeler Akp ve MHP oylarıyla reddediliyor.
Gelin bir de OHAL ilanından sonra KHK’larla alınan hukuksuz kararlar ve uygulamalara bir göz atalım:
-Kamudan 150 bin kişi işten uzaklaştırıldı,42 bin kişi tutuklandı..
-Dört bin 500 Akademisyenin düşüncelerini açıkladıklar için işine son verdiler.
-158 Gazeteci sorgusuz sualsiz hapse atıldı,54 Gazetecinin mal varlığına el konuldu.
-715 Gazetecinin sarı basın kartı iptal edildi.
-2 bin 500 Gazeteci işsiz kaldı.
-Akp’ye muhalif olan 6 bin derneğin kapısına kilit vurdular,984 özel okul,104 Vakıf,15 Üniversite,35 Hastane,45 Gazete,115 Dergi,9 Televizyon,23 Radyo,3 Haber ajansı ve sayıları binlerle ifade edilen, internet sitesi kapatıldı.
-Bölgeler Demokratik Partisi(BDP) nin 94 Belediye Başkanları bir kaç günde görevlerinden alınarak tutuklandı ve yerlerine hukuksuz Kayyım atandı,12 HDP milletvekilinin, milletvekilliği düşürülerek tutuklandı.
-OHAL’den sonra grev,direniş,gösteri,yürüyüş ve Miting gibi eylemler yasaklandı.
-KHK ile Valilere ve Kaymakamlara yetki verilerek, güvenlik nedeniyle muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin kapalı salon toplantıları gibi etkinliklerine bile yasaklar getirildi.
-Basın açıklama yapması bile yasaklandı ve izine tabi tutuldu.
-Muhalefet illet-zillet diyerek darbecilikle suçlandı,muhalif olan tüm demokrasi güçleri terörsitlikle suçlanarak, potansiyel suçlu ilan edildi.
-OHAL’den sonra kuvvetler ayrılığı kuvvetler birliğine dönüştürülerek muktedire bağlandı.
-En tehlikesi ise Yargı muktedire bağlandıktan sonra, yargı Muktedirin istediği doğrultu da kararlar aldı.Muktedir beğenmediği yargı kararlarını eleştirdi uygulatmadı.
Basın ve düşünce özgürlüğünden tutuklanan gazeteci ve yazarlar için, bunlar düşüncelerinden dolayı değil terörle ilişkilendirip, gazetecileri sahte delillerle suçladılar.
6-7 Eylül olaylarından sonra getirilen yasaklar ve suçlamalar ile, OHAL’den sonra getirilen yasakların ne kadar benzerliği var değil mi?
Bu topraklarda tarihi değişse de zihniyet hiç değişmiyor.
Nasıl bir insanın beyni darbe yiyince bütün organlar devre dışı kalıyorsa..
Bir devletin beyni de evrensel hukuktur;hukuk devre dışı kalınca da bütün kurumlara çeteler hakim oluyor.
Devletin içinden hukuku çıkartınca o devlet çetelerin yönettiği bir devlet anarşizmine dönüşüyor.
Mehmet Altan’ın türettiği ‘Devlet Anarşizmi’ kavramı; hukukla iplerini koparan,kendini hukukla sınırlandırmayan devleti ve devleti yönetenleri tarif ediyor.
Yorum Yap