ÇİNKO ÇOCUKLAR

  • 27.12.2018 00:00

 Kitabı kısaca tanıtarak gireyim Kitabın yazarı 2015 Nobel Edebiyat ödüllü Rus Yazar Sevetlana Alaksiyeviç.

Çinko Çocuklar kitabın hikayesi; Sovyetler Birliği ordusunun  1979 yılında Afganistan işgalini konu ediyor; bu savaşta   ölen askerler çinko tabutlar içinde geldiği için halk  “Çinko Tabutlar” diyor yazar da   kitabın adını “Çinko Çocuklar” koymuş.

Afganistan’a savaşa katılan Sovyet gençlerin yaşı 18-20 yaş grubunu oluşturuyor, bu gençlerin yüzde doksanı savaşa gönüllü katıldıklarını ifade ediyorlar.

Yalnız bu kitap bir roman değil, bir “Sözlü Tarih Çalışması..”

Neden roman değil;roman hayal ile gerçeğin sentezidir, bu kitapta geçen kahramanlar gerçek ama adları değiştirilerek yazılmış kurgusu  yok gibi.

Sovyet ordusunda Afganistan’da savaşta bil fiil yer almış,yaralanmış, kolu bacağı kopan,gözlerini kaybeden, sakat kalıp iş göremez duruma düşen,psikolojisi bozulmuş  askerlerle,ölmüş  askerlerin anne ve babalarının ve Afganistan’da görevlendirilmiş kadın memur ve hemşeriler ile bire bir yapılmış  bir sözlü tarih çalışmasıdır .Aynı  zamanda bir belgesel.

Kahramanları yaşayanlardır.

Kahramanlar konuşmaya Sovyet ordusu 1989 yılında Afganistan’dan çekildikten beş yıl sonra ve sosyalist sistem dağıldıktan sonra konuşuyorlar.

Edebiyat çevreleri tarafından Çinko Çocuklar  “Belgesel  Edebiyat” olarak  yorumlanmakta.

Kitabı okurken gerçekten ürpereceksiniz,bunlar gerçek olamaz diye  içiniz daralacak, okumaktan korktuğunuz anlar  olacak,kitabı okumaktan vazgeçebilirsiniz de,buna da hazırlıklı olmalısınız.

Savaşın içinden sağ ve sakat olarak çıkanlardan vahşeti,merhametsizliği  dinleyeceksiniz.

Yazar konuştuğu Afganistan’da ve savaşın bitmesiyle ortaya çıkan insanların, psikolojik travmalar üstüne  örüyor insanların hikayelerini.

Sovyetler Afganistan’a 1979 yılında giriyor  1989 yılında çekiliyor.

Bu on yıl sürecinde 15 bin 51 Sovyet askeri ölürken.

417 asker ve subay kayboluyor veya esir düşüyor,hala esaretten dönmeyen ve bulunamayan 287 kişiden haber yok.

Tam bir milyon’da Afganistanlı ölüyor.

30 Ekim 1982 yılında Kabil’e giderken Salang Tünelinde patlama oluyor  700 Sovyet askeri,300 sivil olmak üzere toplam bir günde bin kişi ölmüş.

Bu kitabı okuyunca savaşları kaybedenle, kazananın aynı duyguyu yaşadığını,savaşlarda insan ruhunun ne kadar  çok zalim olduğunu öğreniyorsunuz.

Nasıl zengin olmak için  sömürmek gerekiyorsa,savaşta galip gelmenin tek yolunun da  öldürmekten geçtiğinin farkına varıyorsunuz..

Savaş içinde savaşanın değişmez ruhu Hayatta kalmak, hayatta kalmak,hayatta kalmak, diyor savaşta sakat kalan asker.

Savaşta öldürmeden nasıl sağ kalınır ki!.Bu cümle tek başına  savaşı özetliyor.

Savaşın insan üzerine ne kadar olumsuz etkilerini öğreniyorsunuz; mesela savaşta bir patlamada yaralanan birisi koku alma duyusunu kaybettiğini söylüyor.

Savaşta korkunun cesaretten daha insani olduğunu;  korkuyorsun ve acıyorsun diyor savaşın içinde yer almış bir Sovyet askeri.

Savaşa gönüllü katılmış genç Sovyet askeri  Afganistan beni özgürleştirdi diyor,gerekçesi de ;Afgan halkının sosyalizm falan istediği yok, bizim yöneticilerin yalan söylediğini, medyanın doğru haber yapmadığını  öğrenmiş oldum, diyor bu savaşta.Bütün savaş yanlı siyasetçiler için geçerli bu söz.

Savaşa katılan ölen askerlerin silahlarını  Afganlılara sattıklarını bu parayla da teyp ve kot pantolon aldıklarını anlatanlar var.

Bu kitapta  47-55 sayfalar arasında geçen   Afganistan’da hastanede görev yapmış kadın hemşirenin anlattıkları tüyler ürpertici, korkunç bir insanlık dramını anlatıyor.Ölen askerlerin son söyledikleri sözün Anne diyerek öldüklerini anlatıyor Hemşire.

Afganistan’da görev yapacak asker ve sivil görev yapacak olanlar iki kat fazla  maaş alacakları için  cazip geliyor.

Savaşın adil olduğunu söylüyor Sovyet yöneticileri, Afganistan’ın feodalizmden kurtulup sosyalizme geçmek istediklerini onlara yardım etmek amacında oldukları için Afganistan’a girdiklerini anlatıyorlar kamuoyuna ve savaşa gidecek olan asker ve sivil insanlara.

Savaşta insan etinin  ağaçta bittiğini gördüm diyeni mi,kolu bacağı kopanın organlarını toplayanı mı,insan okurken inanamıyor ama maalesef bir savaşta olanı anlatıyorlar.Ağaçta asılı kulak görmek nasıl bir ruh hali oluşturur insan da düşünün.

Oğlunu savaşta kaybeden anne yetimhaneden oğluna benzer bir erkek çocuğu evlatlık edinerek hayata tutunmaya çalışıyor.

Savaşta sağ kalan bir erin çarpıcı görüşü:”insan savaşta değişmiyor savaştan sonra değişiyor” demesi.

Afganistan yaralanan subay ve üst düzey sivillerin eşleri ve anneleri ziyaretlerine geliyor ama bu askerlere uygulanmıyor.  

Bu kadar gencin savaşa gönüllü olmasının nedeni Sovyet eğitim müfredatında sürekli Büyük Anayurt savaşının kutsallığına özendirilmesi ve savaşa katılmayan silah tutmayan erkeğin, erkek olmayacağı gibi hatta çocuklar savaşları bir oyuncak gibi görmeye başlıyor.

Afganistan’ın iklim şartları da Sovyet askerleri perişan ediyor hava sıcaklığının 60 dereceye kadar çıkması  ve çok toz bulutlarının olması  ayrı bir zorluk yaratıyor.

Savaşa katılan askerlerden biri:savaşta insanın ensesinde üçüncü bir göz  açıldığını söylüyor.

Savaşın acısı ve insan üzerindeki psikolojik inanılmaz ve çekilmez travmaları çocuklarını savaşta kaybeden,yaralı askerlerin  anneler anlatıyor.

Savaştan yaralı veya yara almadan gelen askerlerin büyük bir çoğunluğu alkolik oluyor rüyalarının etkisinde kalarak uyanıyorlar.

Afganistan’da savaşan bir çok Sovyet askerin boynunda muskalar olduğunu..Ne kadar insanlara sosyalist bir eğitim verseniz de insan görünmeyen bir inanca bağlı yaşadığını savaş gösteriyor.

Sovyet askerine esir düşen bir Afganlı milis “ben öldüğümde Allah beni gökyüzüne alacak” peki sen ölünce nereye  gideceksin demesi?

Savaşa katılan askerlerin sokaklarda dik yürümediği fark ediliyor.

Ordu da görev yapan subayların partili olması parti talimatı gereği  hiç bir eleştiriyi kabul etmiyorlar,eleştirenlerin önce rütbeleri düşürülüyor sonra  sökülüyor daha sonra da ordudan atılarak açlığa mahkum ediliyor. Tabi burada bu subayları partinin vatan  haini ilan etmekte var.

Savaşa katılanların ne kadar savaşı severek yetiştirildiğine dikkat çekiyor:Ben bayrağı bir kadını öper gibi heyecanlanarak öptüm,biz böyle yetiştirildik diyor.

Afganistan’da yaralanan askerin komünist babasının kilise hikayesi:Babama sordum ,baba sen neden böyle yapıyorsun  diye,babam inancımı bir yere oturtmam lazım,senin sağ dönmeni başka kimden isteyebilirim ki demişti.

Savaşın bir başka vahşeti Afganlı milisler öldürdükleri Sovyet askerlerin erkeklik organlarını kesiyorlar ve şöyle bir not bırakıyorlar;”kadınlarınız asla bunlardan erkek çocuklar yapamayacaklar” diye.

Savaşa katılan Sovyet doktorun vicdan azabı çekmesi:ben insanı yaşatmak üzere eğitim aldım ama bugün insan öldürdüm inanamıyorum,diyor.

Savaşa katılanların hepsinin kendi kendine konuşması dikkat çekiyor,savaşa katılan askerleri sivil hayatta  kız arkadaşları terk ediyorlar, bu genç erkekler saldırgan ve alkolik oluyor.

Sovyetlerin yardım amaçlı Afganlı köylülere verilen Traktörler Afganlı köylüler tarafından param parça ediliyor.

Bu kitaptan öğreniyoruz İkinci dünya savaşında Sovyetlerde her aileden bir insanın öldüğü ve kimse bu ölümden şikayet etmez,çünkü bu savaş Büyük Anayurt savaşıdır.

Savaşta gözünü kaybedenler rüyalarında gördüklerini anlatıyor.

Savaşta ölen askerlerin mezar taşlarının hemen hemen aynı yazının yazılması;”Enternasyonalist görevini yerine getirirken kahramanca hayatını kaybetti.”Bu yazının açıkça  parti tarafından belirlendiği gün gibi aşıklar.Ölen askerlerin yaş ortalaması 20 olması da çarpıcı.

Büyük Anayurt savaşına katılmış bir yaşlı Sovyet vatandaşı N.Drujin Tula’ya  kulak verelim:Bütün savaşlarda  pislik vardır diyor..İkinci Dünya savaşında Kızıl Ordu Çekoslovakya ve Macaristan’da kurtarıcı olarak karşılandı ama 1950-1967’de “Babaları kurtarıcı oğulları işgalci”  pankartlarıyla karşılandı Kızılordu diyor.

Hangi savaş olursa olsun günahkar olan askerdir.

Yazara  savaşı anlatan askerlerin maaşlarının kesileceği devlet tarafından haberleri yayılınca,ölen askerlerin yakınları ve sakat kalan askerler yazardan şikayetçi olup  mahkemeye veriyorlar,yazara yaptıkları söyleşileri  inkar ediyorlar.

Ölen askerin yakınları 350 ruble alırken yaralı askerler de 250 ruble maaş alıyorlar.

Yazar hakkında açılan davaya  gerek Rus basın kuruluşları,yazarlar ve akademisyenler tarafından çok sert karşı duruş sergileyip yazarın yanında yer alıyorlar; birde buna yazara uluslararası destek gelince dava beraatla sonuçlanıyor.Burada hakkını da teslim etmeliyiz yazar da savaş mağdurları ve yakınlarını rencide etmeden ,harika bir savunma yaparak mahkeme heyetini ikna ediyor.

Yazarın savunmasından:Nefret ve savaş olmadan yaşamayı beceremiyoruz biz.Elinde silah olan insanı sevmek telkin edildi bizlere çocukluğumuzdan beri genlerimize nakşedildi.Geçmişle hesaplaşmazsak gelecekte geri teper.

Yazarın söyledikleri sadece Rus siyasetçilerini kapsamıyor, bütün silahlı insanları kutsayan, savaşları sevdiren toplumları bundan ayırt edebilir miyiz?

Bu kitap savaşı tekrar güncelleyerek gündemde tutuyor, silah sanayisinde ne kadar bir sermaye döndüğünü,savaşlarda kim ne kazanıyor,işgalci güçler vatana ve toplumuna ne veriyor bunlar siyasi analizlere muhtaç diye düşünüyorum.

Savaşların iç yüzünü insanlık ABD’nin Vietnam’ı ,Sovyetlerin Afganistan işgali her şeyi ortaya koymadı mı?Sıcak bölgemizde  Suriye iç savaşı insanlığın vahşetine tuttuğu ayna her şeyi ortaya koymuyor mu?

Şehitlik mertebesi martavalını köpürterek yoksul halkın çocuklarını savaşta kırdırarak,siyasilerin  iktidar ömürlerini nasıl uzattıklarını bu kitapta yazar resmediyor.

Çinko Çocukları  okuduğunuzda savaşın görünmeyen yüzü ile tanışacaksınız ama ne tanışma hararetle okumanızı öneririm.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums