- 24.10.2018 00:00
Bundan 3 yıl önce 22 Ekim 2015 yılında aramızdan ayrılan 87 yıllık ömrünün 68 yılını yazı ile hayatını idame eden ve kendini yazı işçisi olarak tanımlayan, büyük düşünür unutulmaz yazarın 1967 yılında ilk baskısı yapılan “onlar uyanırken” kitabının 50 yıl sonra tekrar baskısının yapılması üzerine, çeyrek asır yazılarını takip etmiş bir okuru olarak Çetin Altan’ın kitabını ölüm yıl dönümünde yazı konusu etmek istedim.Demokrasi ve hukuktan yana olanlara “Onlar Uyanırken” adlı bu kitabı hararetle okumalarını öneririm.
Yazıya konu ettiğim “Onlar Uyanırken” kısa açılımını yazının altında başlığının içine paranteze alınan (sosyalistlerin el kitabı) Çetin Altan’ın 1967 yılında yayınlanan kitabının adı.
Onlar Uyanırken kitabın ilk baskısı 1 Temmuz 1967 yılında Ararat yayınları tarafından 13 bin adet basılır ve 13 bin adet basılan kitap bir günde tükenir ve 24 saatte 13 bin satışıyla en hızlı satılan kitap rekorunu kırar;ve bir hafta sonra 8 Temmuz 1967 Tarihinde ikinci baskısı yapılır kitap yine hızla tükenir ve daha bir ay geçmeden üçüncü baskısını yapar..Onlar Uyanırken,kitabın dördüncü baskısı 1974 yılında Bilgi Yayınları tarafından basılır .Yalnız kitabın ikinci baskısı,üçüncü baskısı ve Bilgi yayınlarının 1974 yılında baskısının kaç tane basıldığının sayısı bilinmemektedir..
1965 yılında ülke nüfusu 32 milyon ve 20 milyon insanın okuma –yazması yok nüfusun yüzde 65’i kırsal kesimde yaşıyor..
1967 yılında Çetin Altan Onlar Uyanırken adlı kitabını yayınlıyor ve inanılması güç kitabın 13 bin adet baskısı 24 saatte tükeniyor , tarihte o dönemde 13 bin basılan bir kitabın 24 saatte tükenmesinin başka bir örneği var mı onu bilemiyoruz ama inanılır gibi değil.
İnanılır gibi değil derken ülke nüfusunun okur-yazarlığı ve kentte yaşanan nüfus oranı ve sosyalizmi anlatan bir kitabın bu kadar ilgi görmesi ve okunması düşündürücü değil mi?
Bu gün ortalama yayın evlerinin istisnalar hariç bir yazarın en baba kitabının ortalama baskısı bin adetten fazla değil.
Onlar Uyanırken kitabının beşinci baskısı 50 yıl sonra 217 yılında Yordam Kitap tarafından orjinaline dokunmadan tekrar basılarak piyasa sürülüyor.
Çetin Altan, TİP’te milletvekilliği ve siyaset yaptığı süreçte, Akşam Gazetesinde yazdığı köşe yazılarından, sosyalizm üzerine görüşlerine kitapta yer verirken;ayrıca yazar kendine ülkenin değişik bölgelerinden il,ilçe, köylerden ve okurlarından gelen binlerce mektup içinden, kurayla çekerek 80 mektuba yer veriyor.Altan yayınladığı 80 mektubun hiç birinin noktasına virgülüne,imla kuralına dokunmadan,düzenleme yapmadan yazıldığı şekliyle yani aksanıyla yayınlıyor.
“Bu küçük kitabı işçisi,köylüsü,zanaatçısı,küçük esnafı,arkasız memur ile sömürülen,ezilen,horlanan Türk emekçi sınıfına armağan ediyorum” diyor Çetin Altan.
Sosyalistlerin el kitabı Onlar uyanırken 16 bölümden 80 mektuptan ve 293 sayfadan oluşuyor.
16 bölümün ana başlıkları şunlar:
Sınıf ayrımı ve kapitalizm,Kapitalizmin yalanları,Kapitalizmin tutuculuğu,Kapitalizmin ayakta durma çabaları,değişen mutluluk anlayışı,Türkiye’nin durumu,Türkiye’deki devletçiliğin iç yüzü,İlericilik-Gericilik tartışmasındaki oyun,Şartlandırma,Komprador neden çıkmaz bir yoldadır,Türk sosyalizminin yeri ve amacı,Neden ille emekçi halkın ağırlığı,Aydın- kapitaliz çatışması da Sosyalizm değildir,Antiemperyalist cephe,Bir tek sosyalizm vardır ve Felsefe açısından sosyalizm gibi başlıklar adı altında şartları içinde düşüncelerini dile getiriyor ve çok ta ses getiriyor bu düşünceleri Çetin Altan’ın.
Kitabı yayına hazırlayanlardan Metin Çulhaoğlu SUNUŞ bölümünün girişinde Birlikte uyanışın 1967 yılında çekilmiş fotoğrafı olarak görüyor ve şöyle diyor:
”Türkiye’de sosyalist düşüncenin,hareketin ve örgütlenmenin kendine özgü,saymakla bitmeyecek sorunları vardır.Bunlardan biri de genel olarak kuşaklar arası kopuklu şeklinde tanımlayabileceğimiz sorundur..
Bu genel sorunun özel yüzlerinden biri,sosyalist düşüncenin ve hareketin gelişiminde önemli yerleri olan kişilerin daha sonra yalnızca adlarıyla bilinmeleri,zamanında ne yazıp söylediklerinin ise neredeyse hiç bilinmemesi,dahası buna pek ilgi de duyulmamasıdır” diye uzun bir önsöz yazıyor Metin Çulhaoğlu biz kısaltarak veriyoruz.
Altan,Halka sürekli gösterilen o ünlü ‘öcüyü’,Komünizmi şöyle tanımlamaktadır:” Komünizmin ne olduğu konusunda ise ciddi bir tarif yapmaya bilimsel bir açıklamada bulunmaya asla yanaşmazlar..Komünizm Rus casusluğu ,Allahsızlık ,Aile düşmanlığı ve hatta ve hatta Pezevenklik olarak analatılır halk kütlelerine,diyor..
Komünizm üzerine devan ediyor Komünizm ithamlarının da suyu çıkmaya başlamıştı.Komünizmin emekçilerin burjuva sınıfını ihtilalı ile yok edip bir proletarya diktasını kurmak demek olduğu açıklanmıştı.Kompradorlar Rusya’ya Rusya’da emekçi sınıfı böyle bir ihtilal yaparak burjuva sınıfını alaşağı ettiği için kızıyorlardı.
Bu düşüncelerini Çetin Altan meclis kürsüsünde,meydanlarda, köşe yazılarında anlatır ve işler..
Komprodar burjuvazi tam bir burjuvazi değildir.Büyük endüstri kuracak ve tam bir bir kapitalizm uygulayacak kadar sermayesi yoktur komprador burjuvazisinin..Sonuçta Türkiye burjuvazisi,büyük emperyalist ülkelerin işbirlikçisi,”komisyoncusu” olmaktan öteye gitmez. Altan Türkiye’de ki kapitalizmin Batı düzeyinde gelişmiş bir kapitalizm olmadığını da belirtir.Bu tez bugün için de geçerli değil mi?
Altan’ın düşünceleri o günün şartları içinde ele alınmalıdır.
Bu kitaptan öğrenmiş olduk;1965 yılında yapılan genel seçimlerde TİP’in İstanbul’dan sonra yüzde 5.3 ile en fazla oyu Yozgat’tan aldığını öğreniyoruz.
Ülkenin nüfusunun 32 milyon olup 20 milyonun okur-yazarı olmadığı bir dönemde Çetin Altan’ın 13 bin satılan kitabının bir günde tükenmesini öğreniyoruz.
İşte bu dünyadan ve bu ülkeden böyle büyük bir yazarlığın ötesinde bir filozof geçti ama ömrü de hep baskılarla geçti.300 davadan ağır ceza da yargılandı,12 Mart darbesinde tutuklanarak iki yıl hapis yattı.Devlet Hukukun üstüne otursun çete gibi davranmasın dediği için hakkında dava açıldı...
Altan,Türkiye’de yaşayan toplum kesimlerini ayırt etmeksizin burası mesleksiz kul yığınları derdi.
Yaşamının son aylarında, yazılarında şöyle diyordu;her halde demokrasiyi göremeyeceğim öyle gözüküyor demişti ve dediği gibi de oldu.
Kendine ölümünden 7 yıl önce 2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü veren, Başbakan Erdoğan’ın gözlerinin içine bakarak Altan;dilerim bu ödülü bana vermekle pişman olmazsınız,demişti..
Erdoğan pişman olduğunu Oğulları Ahmet ve Mehmet Altan’ı 2016 yılının Eylül ayında darbecilikle suçlayarak hapishaneye attırdı,Mehmet Altan 21 ay sonra tahliye olurken Ahmet Altan hala Silivri cezaevinde yatıyor,İstanbul Bölge İstinaf mahkemesi Altan kardeşlere ağırlaştırılmış müebbet cezası verdi ve son kararı Yargıtay verecek.
Çetin Altan böylesi ileriyi gören de bir Fütürologdu.
Üç yıl önce bu topraklardan böyle bir filozof geçti kendisini saygı ve sevgiyle anıyorum.
Yorum Yap