HUKUK BİR GÜN MUTLAKA HERKESE LAZIM OLACAK

  • 28.09.2018 00:00

 Geçtiğimiz hafta Eylül’ün 21’de iki yıldır Silivri Ceza evinde tutuklu olan Ahmet Altan ve 21 ay tutuklu kaldıktan sonra   üç ay önce 27 Haziran’da  tahliye edilen tutuksuz yargılanan Mehmet Altan,26 aydır tutuklu olan  gazeteci Nazlı Ilıcak’ın da içinde bulunduğu toplam 6 sanıklı davada yargılanan dostlarımızın yanında yer almak için, İstanbul Bölge Mahkemesinde duruşmayı takip ettik.

Duruşma sabah saat 11’de başladı  verilen  bir buçuk saat  öğle yemeği  arasının ardından kesintisiz  akşam saat 18.40’a kadar duruşma devam etti,mahkeme heyeti bilinen ama beklentimize karşı  hepimizi hayal kırıklığı yaratarak,savcının sanıkların aldıkları cezaların onaylanmasını istemesi üzerine;mahkeme heyeti  duruşmayı  2 Ekim 2018 Salı gününe erteledi.

Tesellimiz de davanın on bir gün gibi kısa bir tarihe ertelenmesiydi.

İlk savunmasını Nazlı Ilıcak yaptı uzun da bir savunma yaptı, bir saatten fazla konuştu Ilıcak.. Hayatım boyu hiç bir darbeyi desteklemem şöyle dursun darbe olması için ima da  bile bulunmadım,babam Yassıada da yargılandı,ben 12 Eylül’de cezaevinde hapis yattım,Cemaatin hiç bir yayın organında da yazmadım dedikten sonra, cemaati tanıyamamışım ve yanıldığımı tekrar söyleyeyim,74 yaşında olduğunu Cumhuriyet tarihinin en yaşlı gazetecisi olarak tutukluyum,benden önce Gazeteci Cahit Yalçın tutuklu kalmış ama yattı  süresi altı ay.. Yaşı nedeniyle cezaevi koşullarının zor olduğunu ve kendine bakmakta zorlandığını ağlayarak dile getirdi ve tahliyesini istedi.Anayasa Mahkemesinin Mehmet Altan hakkında verdiği kararın emsal teşkil ettiğini de mahkeme heyetine hatırlattı.

Mehmet Altan savunmasını öğleden sonra yaptı ve Anayasa Mahkemesinin kendisi hakkında verdiği kararı okudu, AYM’in kararından tam altı ay sonra tahliye edildiğini,AİHM kararına da vurgu yaptı neyle suçlandığımızı bilmiyorum, AYM’in kararı da bunu gösteriyor.AYM benim tutuklanmam şöyle dursun gözaltına alınmamın bile bir hak gaspı olarak karar verdi diyerek savunmasını tamamladı.

İzleyiciler ve davayı takip eden medyanın dikkati Ahmet Altan’ın savunmasındaydı..

Mahkeme heyeti de duruşmaya ilginin azalmamasını mı hesapladı ki en son savunma yapması için  Ahmet Altan’ı sona bıraktı.

Hakim Ahmet Altan’ı savunmasını yapması için söz verdiğinde oturdukları yerde neredeyse kestiren mahkeme başkanının dışındaki iki hakimin birden kendilerini toparlayarak Altan’ın konuşmalarını pür dikkatle dinlemeye başladığını gözlemledim,avukatlar olmak üzere izleyici ve gazetecilerin bulunduğu salonda da büyük bir sessizlik çöktü Ahmet Altan’da bunun farkındaydı.

Altan sanık kürsüsünde değil de grev ziyaretine gelmiş işçilere hitap eden bir siyasetçi edasıyla konuşmaya başladı ve kendinden çok emindi;eksik olan ise dinleyicilerin Ahmet  Altan’ın konuşmasını  alkışlamamalarıydı.Ahmet Altan tam bir hukuk ve demokrasi resitali verdi dersek abarmamış oluruz. Merak edenler Altan kardeşlerin savunmalarını internet medyasından bulup okuyabilirler biz kısaca özet geçelim.

Ahmet Altan sayın Yargıç:

”Yargılanmaya değil yargılamaya geldim diye söze başladı..

Bu tuhaf macera,bizim bir televizyon programında darbecilere ‘sübliminal mesajı’ verdiğimiz iddiasıyla gözaltına alınmamızla başladı.

Nedir bu subliminal mesaj?

Görünmeyen,duyulmayan,bilinçle algılanmayan,dolaysıyla somut bir kanıtla ortaya konulmayacak bir iddiadır.

Bütün dünyayı güldüren iddiayla başlayan süreç,bizim 15 Temmuz 2016’daki darbeye bizzat iştirak ettiğimiz söyleyen ve bizi ağırlaştırılmış müebbede mahkum eden bir kararla sonuçlandı.

Bizim ceza yasamızda ‘manevi cebir’ diye bir suç yoktur.

Bizi mahkum eden  mahkeme olmayan bir suç uydurmuştur.

Öyle garip bir dönemden geçiyoruz ki hukukun temel kurallarına yeniden geri dönmemiz gerekiyor.

Bir hukuki dava olabilmesi için  üç temel olguya ihtiyaç vardır.

Birincisi,ortada bir eylem olacak.

İkincisi,bu eylem kanun maddesiyle açık biçimde ‘suç’ olarak tarif edilecek.

Üçüncüsü,bu eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğini gösteren somut bir kanıt bulunacak.Bu üç öğeden biri bile olmazsa dava dosyası oluşmaz.

Bizim davamızda üçü birden yok.

Bizi yargılayan Ağır Ceza Mahkemesi örneği dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir garabetle Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymayı reddetti.Anayasa Mahkemesi’nin Mehmet Altan için verdiği kararda bunun kanıtı..

Bununla da yetinmedi,Anayasa Mahkemesi’nin bunun içinde somut bir kanıt yok dediği dosyayla bizi ağırlaştırılmış mühembete mahkum etti.

Kanıtsız ve kanunsuz biçimde,olmayan bir davada yargılanıp mahkum olduk.

Bizim davamızda,hukuku ve adaleti temsil eden yargıçlar değil,biz sanıklardık.

Binlerce masum insanı hapsetmek için yargıyı soğukkanlılıkla  öldürenlerin işledikleri cinayetleri yargılayacağım..

Mezarlıklar Müdürlüğünün dışında düzgün çalışan tek bir müessese kalmadı..

Türkiye’de artık adalet ötekinin cezalandırılması olarak gören bir yargı ve medya var..

15 Temmuz darbesiyle ilişkili olduğumla suçlanmam açık bir yalan bu..

Hem FETÖ’cü Hem PKK’lı terörist gösterildim.

Yargıda ki bu çöküntüyü tamir etmek sizin elinizde.

Benim talebim açık ve net.

Hukuka,yasaya ve anayasaya uygun bir biçimde suç olan eylemi tarif edin bu eylemi suç kabul eden kanun maddesini gösterin ve bu eylemin gerçekleştiğini belirleyen somut kanıtı ortaya koyun.

Ortada somut bir eylem,somut bir yasa maddesi,somut bir kanıt yoksa bu davayı bitirin.

Vereceğiniz karar,benden ziyade yargının ve devletin geleceğini belirleyecektir.”

Altan Kardeşlerin avukatları da çok ciddi bir hukuk dersi niteliğinde savunma yaptılar.

Avukat Ergin Cinmen: “ben kırk yıllık avukatım hayatımda böyle bir yargılama hiç görmedim,askeri darbelerde bile savunma hakkımız elimizden alınmadı;bu dava buraya gelene kadar iki sefer salondan çıkartıldım,bizleri tüm meslektaşlarımızı mahkeme heyeti hiç dinlemedi  bunu açıkça belirtmeden geçmeyeceğim dedi.Müvekkillerimin neyle suçlandığını ve neyle yargılandıklarını vallahi bir avukat olarak ben bile bilmiyorum demesi yargının talimatla görev yaptığını mahkeme heyetinin karşısında söyleyerek savunmasını tamamladı. “

OHAL ilanından sonra ve OHAL kalkmış olsa da OHAL her yerde kendini hissettiriyor ;gerçekten kimin neyle suçlandığını bilmediği yargıda  tam bir tiyatronun oynandığı bir süreci İstanbul Bölge mahkemesinde bize de  izlemek nasip oldu.

Demokrasi ve hukukun sonlandırıldığı tek adam rejiminin hükmettiği  süreçte görüyoruz ki;bir ülkede yargı bağımsız değilse hiç birimizin ne can güvenliği ne de mal güvenliği olacak.

İşte yaşanan son önlenemez dövizin yükselmesi ve TL’nin kan kaybetmesi önlenemiyor, temel nedeni ülkenin hukuk ve demokrasiden uzaklaşmasından başka ne olabilir!.

Artık yandaş medyanın tetikçi tayfasından farklı sesler çıkmaya başladı; demokrasi ve hukuka dönülmez,AB yolunda müzakerelere başlanmazsa; bu ülkeye ne yabancı sermaye gelir ne de istikrar sağlanır demeye başladılar.

Demokrasi ve Hukukun olmadığı yerde  yaşamınızın altüst olması  uzak değil akıbetiniz Sarayda ki şahsın  iki dudağının arasındadır..

Tetikçi sözde bir gazetecinin muhbirliği  veya gizli tanık denilenin  birinin iftirası yeter de artar bile, yaşamınızın  altüst olması  belki bugün belki de yarından yakın.

Neyle suçlandığınızı ancak kapınız koçbaşı ile kırılıyorsa teröristlikle, sabaha karşı evinizin kapısı çalınıp gözaltına alındığınızda  ise  iktidara muhalif olan ve düşünce suçlusu olduğunuzu fark edersiniz..

Demokrasi ve hukuka sahip çıkanların yargılandıkları mahkemeleri izlemenizi, savcının iddianamelerini ve  sanık değil tutulanların  savunmalarını  okumanızı öneririm.

Hukuk mutlaka bir gün herkese  lazım olacak hepimizin sığınacağı tek liman hukuktur.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums