- 28.12.2017 00:00
Hiç evirip çevirmeden kabul etmeliyiz ki biz yaşadığımız toplumun bir parçasıyız istisnalar olsa da farklı değiliz..
Yeryüzüyle kıyaslanacak demokratik bir kültüre kavuşamadık kısa sürede de kavuşacak gibi de değiliz.
Demokrasi,hukuk bizlerin ortak paydası olamadığı sürece de bu hep devam edecek.
Hepimiz kolumuza taktığımız birer saat gibiyiz vakitleri farklı gösteriyoruz.
Bu bizim demokrasi,hukuk ve özgürlük anlayışımızın yansımasıdır.
Farklılığımız düşünce zenginliğinden değil, farklı düşünceye olan tahammül edememizden, kıskançlığımızdan kaynaklandığını da kabul etmeliyiz.
Meramımı anlatmaya gireyim..
24 Aralık 2017 sayılı Cumhuriyet Gazetesinin köşe yazarlarından Aslı Aydıntaşbaş’ın”Özlediklerimiz” başlığında bir makalesi yayınlandı.
Başta doğal olarak yazar çalıştığı gazetenin aylardır tutuklu olan yazar arkadaşlarının 2018 yılında özgürlüklerine kavuşmasını isterken; tutuklu olan gazeteci dostlarıyla olan duygusal ilişkilerini ve dostluklarından ve eşleriyle olan karşılaşmalarından bahsetmesi kadar doğal bir şey de yok..
Yazar yazısında kendisi gibi düşünmeyen diğer tutuklu gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmasını dilerken, kamuoyu tarafından tanınan diğer tutuklu gazetecilerin isimlerini yazarak Ali Bulaç,Ahmet Turan Alkan,Şahin Alpay gibi meslektaşlarına sahip çıkıyor.
Bunda ne var der gibi tepki gösterdiğinizi duyar gibiyim.
Evet bunda ne var hiç bir şey yok ama çok ilginç bir detaya değineceğim..
Aslı hanım OHAL’den sonra hukuksuz tutuklu gazetecilerin özgürlüğüne kavuşması için tek tek isim verirken iç ve dış kamuoyu tarafından yakınen tanınan, 15 aydır Silivri cezaevinde tutuklu olan Mehmet ve Ahmet Altan kardeşlerden hiç bahsetmemesi bana çok manidar geldi.
Aslı hanımın Altan kardeşlerden bahsetmemesi tesadüf olamaz ve bilinçli bir tutum.
Aslı Aydıntaşbaş’ın “Özlediklerim” başlıklı bu yazısını ve kendi yorumumu katarak bu yazıyı kendi sosyal medya hesabımdan paylaştım.
Bana gelen mesajlarda bazı arkadaşların kimisi zorlama bir yorum yapmışın derken,kimisi de Altan kardeşleri suçlayıcı sevinir babında kompleksli yorumlar yaptılar.Bazı arkadaşlar da Aslı hanımın Altan kardeşlerden bahsetmemesi bilinçli bir yazı olduğunu ve benim gibi düşündüklerini belirttiler.
Bir ülkenin yazar ve çizer takımı kısacası entelektüel camiası demokrasi,hukuk ve özgürlükler konusunda farklılıkları birer zenginlik olarak görmüyorsa, ki,Aslı hanım bunlardan biri olarak gözüküyor;o zaman demokrasiyi gitmesi gereken yere bir tramvay olarak gören,demokrasinin kuvvetler ayrılığının kendisine ayak bağı olduğunu savunan ve kuvvetler birliğinin olmasını isteyen ve Tiranlık bir sistemin hayata geçmesi için OHAL ile ile ülkeyi yönetmek isteyenden, ne farkınız var?
Kocaman hiç.
Erdoğan’da kendine muhalif olanları ve kendisi gibi düşünmeyenlerin, içeri de tutuklu kalmasını istemiyor mu?
Kendisi gibi düşünmeyen meslektaşının özgürlüğünü istemeyen,sözde özgürlüklerden söz eden mangalda kül bırakmayan Aslı hanım gibi bir gazetecinin, söylem dışında zihniyet olarak Erdoğan’dan farkı var mı?
Demokrasiyi, hukuku,temel hak ve özgürlükleri çoğulculuk kavramını, çağdaş bir kültürle sentezlemediğimiz sürece;demokrasiden yana olan güçler olarak bizleri daha çok zor günler bekliyor.
Aslı Aydıntaşbaş’ın yazısı da bunun somut bir örneği olsa gerek.
Özlediklerim özgürlüklerine kavuşsun, sevmediklerimin tutukluluğu devam etsin zihniyeti toplumda hala hem de azımsanmayacak düzeyde karşılık buluyor.
İki gün önce Akp hükümetinin çıkarttığı meclisi baypas eden,sivil itaatsizliğe boğan,kendine destek veren ve muhalefet olanı enseleyecek sivil bir besleme milis gücü yaratacak,kendine bağlı milis gücün işlediği suçları aklayacak; 696 sayılı KHK maddesinin devreye sokulduğu süreçte, biz neyle uğraşıyoruz bakar mısınız?
Yorum Yap