Siz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin CHP’nin Adalet için Ankara’dan İstanbul’a  başlattığı tarihi uzun  yürüyüşe tepki göstermesinden bir şey anladınız mı?

Ben bir şey  anladıysam Arap olayım.

AKP’den önce Bahçeli’nin çıkışını insan anlamakta zorlanıyor, iktidarı bırakıpta muhalefete muhalefetlik eden bir siyaseti ancak bu yurdum isnsanlarından çıkar.

Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet yürüyüşü demokrasiden ve hukuktan yana olan toplumun  her kesiminde karşılık bulurken,muhalefetin muhalefete karşı iktidardan önce tavır alması abestle iştigal.

 Bu demokratik tepkiyi gölgelemek için başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere 15 Temmuz darbesine destek FETÖ’yü ve diğer terör örgütlerini aklama babında yaftalaması tuhaf bir durum değil mi?Demokrasilerde hak hukuk arayışı nasıl terör örgütüne destek oluyor?

CHP Genel Başkanı Kemall Kılıçdaroğlu’nun 15 Haziran’ 2017 Tarihinde başlattığı uzun maratonlu Ankara’dan İstanbul’aAdalet yürüyüşü içeride ve dışarıda, demokrasi güçleri tarafındna beklenenin ötesinde bir destekle çığ gibi yayılarak kitlesel bir halk hareketine dönüşecek gibi gözüküyor.

Yandaş medya bile Adalet yürüyüşünü haber yapmadan geçemiyor..

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan bu adalet yürüyüşü değil, adalet arıyorsanız mecliste arayın bu ancak 15 Temmuz darbecilerine hizmet eder diye farklı bir yöne çekse de, adalet diye yürüyen ve destek verenler de bunun karşılığı yok.

Adalet yürüyüşüne destek o kadar ilgi görüyorki;bir dönem AKP’den milletvekilliği yapmış olanlardan, AKP kurucusu olmuş siyasilerden,muhafazakar, islami değişik çevrelerden Sadet Partisinden ,Devlet Bahçeli’ye muhalif MHP’lilerden destek görüyor..

Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet yürüşüne destek çoğalınca daha da ileri giderek Kılıçdaroğlu’na yargı sopasını gösterdi ve birgün  yargı sizin de kapınız çalabilir diye konuştu.

Ardından da eğer yürüyorsanız hükümetimizin inceliği, dahasını da söyleyeyim bu bizim lütfümuzdur dedi.

Partili Cumhurbaşkanı Adalet yürüyüşünün gündemi belirlemesinin ardından,Erdoğan Medya patronlarını ve genel müdürleriyle Huber köşkte iftar yemeğinde buluşup, OHAL’den sonra tutuklanan 170 gazetecinin gazeteci değil terör örgütlerine hizmet eden kişiler demesi ise kabuledilir bir durum değildi.

 Demokrasi güçlerinden Erdoğan’ın beklenmedik medya patronlarıyla iftar yemeğinde buluşması, Adalet yürüyüşünü haber yapmamalısınız mesajı olarak yorumlandı..

Hatta ADALET için yürüyüşü hükümete yakın gazetelerde yazan vicdanlı  köşe yazarları Lütfü Oflaz ve  bunlardan  Ahmmet Taşgetiren: “bu eylemin hem zemini var hemde karşılığı diyerek yargıya güvenin yerlerde olduğunu,yargıya  güvenin kalmadığının” mesajını veriyordu hem de açık bir şekilde eğip bükmeden.

Taşgetirenin bu yazısına kendi yazdığı gazeteden çok sert tepki geldi kime hizmet ediyorsun klişesi ile.

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun seçim bölgesi Konya’da iftar yemeğinde yaptığı konuşması da çok dikkat çekiciydi; devlette durumun ne kadar tehlike de olduğuna işaret ediyordu.

Davuoğlu:”Eğer bürokraside liyakatı önemsemezsek devlet çöker diye açıklıyordu.”

Davutoğlu’nun bu açıklamaları adaleti de kapsayan ve  bürokrasideki durumu  özetleyen çağrıydı.

Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet yürüyüşünün Davutoğlu’nun konuşmasında karşılık bulmuyor mu?

Başbakan Binali Yıldırım istanbul Sanayi Odasının Beyoğlu’ndaki  yeni hizmet binasının  açılışında yaptığı konuşmasına istersenzi  kulak verelim Yıldırım: “yargı çeşitli şekillerde maalesef zemin ve güven kaybetti.Şimdi artık bunu yeniden tesis etmek zamanıdır” sözü ortada dururken, Adalet yürüyüşünü farklı mecralara çekmenin ve saptırmanın  bir anlamı var mı?

CHP’nin başlattığı adalet yürüyüşüne CHP’nin eski genel başkanlarından Deniz Baykal’ın bu yürüyüşte olmaması ve yürüyüşten tam beş gün sonra ortaya çıkıp, medya üzerinden kehren destekler açıklaması ise partisinin içinde ve medya da gündeme gelmemesi akıllarda soru işaretleri oluşturdu.

Acaba Baykal bu yürüyüşe karşı mı?Öyle gözüküyor.

Devlet ve iktidar güdümlü sözde sivil toplum örgütleri olan Türk-iş, Hak-iş ve  TOBB’un  adalet yürüyüşüne sessiz kalması başka bir sıkıntıyı ortaya koyuyor.TÜSİAD ise karanlık ortadan çekildikten sonra ortaya çıkacak herhalde..

DİSK adalet yürüyüşüne fiilen katılıp destek verirken, gözümüz diğer iki işçi konfederasyonu Türk-iş ve Hak-iş’i aradı ama onlar sessizliğini bozmadılar,iktdara olan saygılarından olsa gerek!.

Hergün ülke de 4 işçi iş cinayetine kurban giderken, 6 işçi sakat kalarak iş göremez durumuna düşüyorlar ama,bu iki konfederasyon iş cinayetlerini durdurun diyecek  bir basın açıklaması cesaretini bile gösteremiyorlar.Akp’nin 14 yıllık iktidarında tam 18 bin 881 işçi iş cinayetinde hayatını kaybetti.

Ya burnumuzun  dibindeki Orta Doğu da sınırımızda süren Suriye ve Irak’taki iç savaş ile Kuzey Irak’ta 25 Eylül’de Barzan’nin Kürt Devleti’nin adımını atmak için referandum tarihini açıklaması, Ankara’yı çileden çıkarttı..

Cumhurbaşkanı Erdoğan böyle bir Kürt devletini kurdurtmayız dese de, Barzani daha da ileri giderek bizi tehdit edenlerle isim vermeden  savaşırız çıkışı Ankara’yı sessizliğe sürükledi.

Yani gidişat kısacası çok kötü iç barışı sağlamanın yolu  Kürt sorununu çözmeden  biz birbirimizin yarasına melhem olamayız.

Biriz,iriyiz,diriyiz gibi hamasetle bir yere varamayız gerçekle yüzleşmek zorundayız.Kürt sorunu sadece bizim sorunumuz olmaktan çıktı ve uluslararası özellikle de İran,Irak,Suriye ve bizi de kapsayan dört ülkeyi ateş çempberinin içine alan  bir sorun oldu.

 İvedi olarak OHAL’i kaldırarak yargıya olan güven biran önce sağlanmalı, demokratik adımlar atılmalı; yoksa birbirimize efelenerek, restleşerek bir yere varmamız mümkün değil.

Eğer Demokratik bir hukuk devleti olmak istiyorsak,başka alternatifimiz yok.

Toplum olarak Demokrasi ve Hukuku ortak payda edinmeden iç huzuru ve güveni tesis edemeyiz.

Ana muhalefetin başlattığı Adalet yürüyüşüne kulak verelim.

Bahçeli’yi de  bırakın Ramazan davulcusu gibi  mani söylemeye devam etsin.