KOMŞULAR VE RAPORLAR

  • 14.03.2017 00:00

 Komşularımızla sıfır sorunsuz politikayla yola çıkıpta, komşusuz kalan,selamı alınmayan  yeryüzünde Türkiye’den  başka  bir ülke var mı bilemiyoruz..

Suriye iç savaşından sonra başta Suriye olmak üzere  kara sınırımız olan  İran,Irak, ve  Rusya’yla bozulan ilişkilerimiz Avrupa kıtasına sıçradı.

On beş komşu ve Batı’da müttefik olduğumuz ülkelerle sorun yaşayan bir ülke nasıl saygınlık kazanır.

Suriye,İran,Irak,Rusya,ABD, İsrail,Mısır,Libya  gibi ülkelerle yaşadıklarımız yetmiyormuş gibi,geçimsizliğimiz  Avrupa’da müttefikimiz olan 5 milyon Türk vatandaşının yaşadığı ülkelere sıçradı.

Almanya,Fransa,Hollanda  ile sorun devam ederken Avusturya’ da homurtular çıkartmaya başladı.

Buna müzminleşmiş Güney Kıbrıs,Yunanistan  ve Ermenistan’ı da  ilave edelim.

Almanya ve Hollana ile yaşadığımız diplomatik kriz iplerin kopma noktasına geldiğini gösteriyor.

Güneyimiz Suriye’de, rüyamızda görsek inanamayacağımız gelişmeler yaşanıyor.. Artık komşumuz Suriye değil Rusya olurken, ABD’de askeri birlikleriyle PYD’ye destek için sınırımıza yerleşmiş durumda.

Peki biz mi geçimsiziz yoksa sorun yaşadığımız ülkeler mi?

Soruyu şöyle de sormak mümkün, niye biz bu ülkelerle kavgalıyız?

Başta Kürt sorunu olmak üzere içeride yaşadığımız sorunları demokratik yollardan çözemediğimizden dolayı, dışarıya yönelik suçlamalarımızın getirdiği sonuçtur bunlar.Bir de dış politikamızdada miyopluk var.

Üyesi olduğumuz,temsil edildiğimiz Avrupa Konseyinin organı olan Venedik komisyonu ve Birleşmiş Milletlerin(BM) gibi örgütler neden aleyhimizde raporlar yayınlanıyor,buna niye akıl dışı tepkiler gösteriyoruz,neden gerçekle yüzleşmiyoruz?

Avrupa Konseyinin önemli bir organı olan Venedik Komisyonunun  Türkiye üzerine yayınlamış olduğu rapora bir göz atalım:

Venedik Komisyonu, Anayasa konusunda uzman kişilerden oluşan,Avrupa’da önemli bir saygınlığı olan ve Avrupa Konseyinin önemli bir organı..Türkiye Venedik Komisyonunda biri asil biri de yedek olmak üzere iki üye ile temsil ediliyor.

Venedik Komisyonununun en son raporunu Türkiye’nin yok hükmünde sayması ise başka bir açmazı beraberinde getiriyor.Üyesi olduğu komisyonun hazırladığı raporu tanımıyorum demek tuhaf değil mi?

Komisyonun Türkiye’de basın özgürlüğü ve sulh ceza hakimlikleriyle ilgili ciddi iddiaları var.

Venedik komisyonu 16 Nisan’da referanduma götürülen 18 maddenin özgürlükçü değil, özgürlükleri kısıtlayan, demokrasiyi etkisiz hale getiren yasalardan oluştuğunu madde madde ele almış.

*Bu yasa geçerse Partili Başkanlığa geçilmiş olunacak;Başkan yardımcılarını istediği gibi atayabilecek ve hiçbir demokratik meşruiyete sahip olmayan atanmış başkan yardımcıları,Başkanın yokluğunda başkanın yetkilerini kullanabilecek..

*Başkan,başkan yardımcıları ve bakanlar ancak cezai sorumlulukları doğduğu durumlarda hesap verebilecekler.Bu ise,parlamento tarafından kulllanılması güç bir araç.

*Başkan, kendi partisinin üyesi hatta başkanı olabilecek.Bu durum yasama organını kontrol etmesinin sağlayacak.

*Başkan,herhangi bir nedenle parlamentoyu fesih etme yetkisine sahip olacak.Böyle bir yetki demokratik başkanlık sistemine yabancı.

*Parlamento,başkanın ikinci dönemi sırasında seçimleri yenileme kararı verirse,başkan üçüncü bir dönem için aday olabilecek.Bu,başkanın iki dönem için seçilmesi kuralına getirilen haklı gösterilmeyecek bir istisna.

*Başkan,bu yetki kanunu olmadan kanun hükmünde kararname çıkarabilecek.

*Başkan,OHAL ilan etmek konusunda  münhasır yetkiye sahip olacak ve hiçbir sınırlamaya tabi olmayan olaganüstü hal kararnameleri çıkarabilecek.

*Önerilen metin,yargı bağımsızlığı konusunda zaten kaygıları bulunan yargıyı büsbütün zayflatacak.HSK’nın 13 üyesinden 6’sı başkan,7’si başkan tarafından kontrol edilen bir meclis tarafından seçilecek.

Raporun vardığı sonuç şu:

“Sonuç olarak Venedik Komisyonu,önerilen anayasa değişikliklerinin,içeriğinin,Türkiye’nin demokratik anayasal geleneğinden geriye doğru atılmış tehlikeli bir adım olduğu görüşündedir.Venedik Komisyonu,önerilen sistemin otoriter  ve kişisel bir rejime dönüşme tehlikesini taşıdığının altını çizmek ister.Buna ek olarak,zamanlama son derece talihsizdir.Mevcut OHAL,demokratik bir anayasa referandumu için demokratik bir ortam oluşturmamaktadır.”

Raporda,anayasa değişikliklerinin üzeriinde bir tartışma yapılmadığını acelyle hazırlandığını,görüşmeler sırasında HDP milletvekilleri ve eş başkanlarını tutuklu olmasına da dikkat çekiyor.

Venedik komisyonu iki seçenekli bir öneri yapıyor:

“Ya özgürlükler üzerindeki sınırlamalar kaldırılmalı, ya da referandum OHAL sona erene kadar ertelenmeli.”

Venedki Komisyonu Raporun sonuç bölümünde  şu kaygıları belirtiyor:

*Anayasa değişiklikleriyle getirilmek istenen  “Türk Tarzı Başkanlık Sistemi” Türkiye’nin parlamenterizme dayanan, anayasa geleneklerinden bir kopuş oluşturuyor.

*Bu sistem,demokratik bir başkanlık sisteminin özelliği olan güçler ayrılığını içermiyor.Başkanlık ve miletvekilleri seçimlerinin aynı zamanda yapılması, güçler ayrılığını uygulmada anlamsızlaştırıyor.Parlamentoyu marjinalleştiriyor.

*Başkan,bakanları ve başkan yardımcılarını atama yetkisini hiç bir denetime tabi olmadan kullanabilecek,yüksek bürokratların atanmasında dilediği kriterleri koyabilecek.

Demokraitk olmayan bu Türk Tarzı başkanlık sistemi Kuvvetler ayrılığını da ortadan kaldırmış oluyor.

BM Raporuna gözatalım:

Bu raporun içeriğini BBC World’ün aktardığı rapordan öğreniyoruz.

Birleşmiş Milletler(BM) İnsan Hakları Konseyi yetkilileri tarafından hazırlanarak yayınlanan rapor; 2015 Temmuz ile 2016 Aralık arasındaki hak ihlallerini kapsıyor.

“Türkiye’nin Güneydoğusunda bu tarihlerde 2 bin kişi hayatını kaybetti,500 bin kişi yerinden edildi.”

Bu ölümleri ve iddiaları uydu görüntülerine ve bölgede yaşayan olayları yaşamış, yakınlarını kaybetmiş insanlara dayandırıyor raporu hazırlayanlar.

BM raporunda,hükümete iddia edilen ölümler ve diğer hak ihlalleri ile ilgili soruşturma açması çağrısı yapıyor.

Raporda,BM denetçilerinin bir yıl süren çabalarına karşın Kürtlerin ağırlıkta olduğu Güneydoğu kentlerine giremedikleri vurgusu yapılıyor.

Görüldüğü gibi ne komşularımızla sorunlarımızı çözmek şöyle dursun diyalog  kuramadığımız gibi,bir de üyesi olduğumuz kurumların ve örgütlerin raporları hak ihlallerini önleme  ve demokrasimizi Batı standartlarına çıkartamıyoruz.

Ankara bu iki raporu da  dikkate almazsa bugünleri arar duruma düşeceğimizin sinyallerini veriyor.

Sizin gibi düşünmeyen vatandaşınıza içeride terörist,darbeci diye yaftalar,sizin gibi dış politikada görüş ayrılığında olan ülkeleri Nazi bozuntusu, Hitler artığı gibi insanlık suçu işlemiş faşistler ile bu ülkeleri  suçlarsanız, bunun  karşılığı size  misli ile döner.

Şuanda ülke olarak uluslararsı arenada izole edilme durumuyla karşı kaşıyayız,dışarıda büyük bir yalnızlık yaşıyoruz.

Geldiğimiz yer, komşularımızla ve müttefik olduğumuz ülkelerle yaşadığımız sorunlar ve yayınlanan Raporlar herşeyi  ortaya koymuyor mu?

Ankara’nın Batıya bu öfkesi niye?

“Cumhurbaşkanı Erdoğan:Batı Avrupa ülkelerini  başta Almanya’nın  PKK terör örgütüne destek verdiklerini, 15 Temmuz darbesinin de arkasında olduklarını iddia ediyor.”

Bu iddianızı belglemek zorundasınız;  15 Temmuz darbesinin siyasi ayağını ortaya çıkartın,içeri deki darbecilerle yabancı güçlerin bağlantılarını belgeleyin,önünüzdeki engel ney?

Rusya PKK ve PYD’yi teör örgütü görmüyor destek veriyor ama Erdoğan’dan hiç ses çıkmıyor?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums