- 16.06.2016 00:00
Artık Kürt sorunu silahlı ve sivil bürokrasiye devredildiği tamamen askerlerin kontrolünde yürütüleceği açıklandı ve ona göre de yeni bir düzenlemeler yapılacağı;hatta hukuk dışı suç işleyen sivil ve silahlı bürokratların ve görevlilerin askeri mahkemeler de yargılanacağı,yargılanmaları ise bakanların ve bağlı bulunduğu komutanlarının veya amirlerinin iznine bağlı olacağı; yargının direk devreye giremeyeceği bir sürece girmiş durumdayız.Kürt sorunu Askerlere havale edildi ve güvenlik politikalarıyla yok edilecekmiş sanki denememiş bir yöntemmiş gibi.
Kısacası artık Kürt sorununun çözümü konusunda gerçek özgürlüğün sahipleri yok sayılırken siyaset ve hukuk da devre dışı kalmış durumda.
Doksanlı yıllarda medyanın değişmez haberleri Güneydoğuda askerlerle PKK’lılar arasında çatışmalar zirve yapmış; ülkenin dört bir yanına asker tabutları dağılırken, bir taraftan da faili meçhul cinayetler kol geziyor, toplu mezarlar bulunuyor,gözaltı kayıpları peş peşe geliyor,köylerin yakılıp yıkıldığı, boşaltıldığı, zorunlu sürgünlerin yaşandığı ve göç nedeniyle bölgenin demografisinin bozulduğu her türlü işkencenin ve zülumun işlendiği,hatta insanlara dışkı yedirildiği dönemden bahsediyoruz.
Yazıya başlık yaptığımız konuyu açalım;beyaz toroslarla anılan olağan üstü halin(OHAL) sürdüğü yıllarda ulusal basının nasıl manşetler attığı ,haberler yapıldığını ve yorumlar getirildiğini hatırlatalım dedik..
Gazeteler manşet atar, tv kanalları haberler yaparlardı;dün gece ‘Genelkurmay Başkanlığının ışıkları gece geç saatlere kadar yandı veya sabah ışıklarıyla söndü’ gibi haberler gazetelerin birinci sayfasından büyük puntalarla manşetler atılıyor, köşe yazarları da yorumlar yapıyordu..
Terörün beli kırıldı, PKK’nın artık toparlanması mümkün değil, örgüt dağılma sürecine girdi,örgütten kaçışlar başladı ve teslim olanlar var gibi.. Bölge halkı kahraman ordumuzun ve polisimizin yanında olduğunu gösterdi gibi kendilerinin de inanmadığı haberler yapıyorlar ve gerçekleri gizliyorlardı..
Bu haberler asker talimatlı haberlerdi bunu iki binli yılların ortasında o dönem manşet atan gazeteciler itiraf ettiler.Hatta bir gazetenin genel yayın yönetmeni hem de medyanın amiral gemisinin kaptanı söyledi;Genelkurmaya sormadan Güneydoğu ile ilgili haberleri yapmaz,gazeteye manşet atmazdık diye itirafta bulundu.
Şimdi o dönemi aratan daha kanlısına geçildi.. Güneydoğudaki Kürt ilçelerindeki manzara Suriye iç savaşından farkı var mı?
İçişleri bakanlığı Cizre,Sur,Silopi,Nusaybin,Yüksekova gibi ilçelerde evleri yerle bir edilen zorunlu olarak evini barkını terk eden insan sayısının 500 bin olduğunu açıklıyordu.
Bu yapılanların hepsi hukuksuz ve bir insanlık dramı yaşatılıyor bölgede.
Önce MGK’lu kararlarıyla ardından Bakanlar kurulu Meclisi devre dışı bırakarak askeri ’terörle mücadele adı altında’ OHAL formatında seferber edecek ve haklarında soruşturma istenirse izni yine kendisi verecek.Yani,devlet ricalini muafiyet tanıyan Memurun Muhakematı Kanunu,aynen 1920’lerdeki gibi geniş kapsamlı olarak geri gelmiş bulunuyor.
Bu hayra alamet bir yol değil dileriz yol kısa iken dönerler ama dönecekler gibi görünmüyorlar, dönüşü olmayan bir yola girmiş durumdalar.Tek adam olmak isteyenin başka bir yolu olmaz.
Ölen PKK’lı sayısının verdiğimiz şehit sayısının on veya on beş kat olması çözümsüzlüğü daha da derinleştirirken, savaşın sınırlarını genişletir çatışmaları da hızlandırır.
Bunu bilmek için kâin olmaya gerek yok.
Kürt sorunu siyasi çözüm bekleyen bir sorun ve ülkenin demokratikleşmesiyle mümkün,güvenlik politikalarıyla değil.
Çözüm, barışçı politikaları öne çıkartıp katılımcı, çoğulcu ve çağdaş bir demokrasiyi ve kuvvetler ayrılığını yaşam biçimine dönüştürmektir.
Muhalefeti ve demokrasiden yana olan güçleri rejim karşıtı ilan edip, görevi toplumu haberdar eden demokrasilerde dördüncü kuvvet olan , soru soran medyayı susturarak,gazetecileri hapse atmak işsiz bırakarak hiçbir sorunu çözmek bir tarafa, daha da çözülmez bir sorun yaparsınız.Yaşadıklarımız da bu değil mi?
Kürt sorununu çözemezseniz bunu küreselleşen dünyaya yön verenler çözer,işte Suriye’de çözüyorlar, hem de senin terör örgütü dediğin PYD ile ittifak yaparak ABD öncülüğünde.
ABD bunun mesajını verdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı Muhammed Ali’nin cenaze töreninde.
“Muhammed Ali’nin cenaze töreninde konuşan Musevi din adamı ve insan hakları aktivisti Michael Lerner:İsrail’e ‘Filistinlilere eziyete son verin’ deyip, hemen ardından AKP hükümetine ‘Kürtleri öldürmekten vazgeçin’ diye seslendiğinde,salonu dolduran çoğu Müslüman binlerce kişi tarafından ayakta alkışlanıyordu” hem de Erdoğan’ın önünde.
Ordunun ışıkları altında alınan savaş kararları ve atılan manşetler toplumu aydınlatmaz, sorunları çözmez,özgürlükleri boğanlar uluslar arası topluluklardan da destek görmez ve yalnızlaşırsınız.
Alman Parlamentosunun 1915 olaylarını soykırım olarak aldığı kararın işaretleri ortaya çıkmaya başladı,işte turizmde son elli yılın krizinin yaşanması bunu göstermiyor mu?
Yorum Yap