- 16.05.2016 00:00
Bir dönem müsamere Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun danışmanlığını yapan, 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna ‘ bu bir yargı darbesi ve yetki gaspı’ diyerek Erdoğan’ın devlete yaptığı sivil darbenin yanında saf tutan ardından da; 17/25 Aralık’ta devlet hukukun dışına çıktığı diye yazdığını kendi içinde çürüten, Ermeni kökenli Karar Gazetesi yazarı;4 Mayıs 2016 tarihinde müsamere başbakanına darbe yapılan günü referans verip, 22 Mayıs 2016 tarihinde yapılacak olan AKP’nin olağan üstü genel kurulu tarihini ‘22 Mayıs ulusal bayram ilan edilmeli’ önerisinde bulundu 8 Mayıs 2016 tarihinde Karar Gazetesindeki köşe yazısında.
İşin garip yönü 28 Şubat’ı darbe olarak gören zihniyet kendi iktidarında kendi atadığı Başbakanına darbe yaptı ve görevi bırakıyorum diyen müsamere Başbakanın kendi kararı dedi Erdoğan.
Artık bizim ülkede sadece askerler darbe yamıyor, bu konuda bayağı yol aldık şimdi sivil darbeler dönemi başladı. Demokrasiyi varacağı yer için bir tramvay olarak görmek isteyenler Erdoğan’ı izlesinler.
Ergenekon davasının savcısı olan Erdoğan 17/25 Aralıktan sonra şimdi en güvenilir müttefiki Ergenekon’dan yargılananlar oldu. Artık Erdoğan’ın Milli Başkanlık sevdasıyla tanksız, topsuz ve tüfeksiz bir sivil darbeler dönemine evrildik.
Piyasaya 2006 yılında çıkan üçüncü kitabım ikinci baskısını da yapan “derin devletin kara kutusu” eserimde askeri darbeler, silahlı ve sivil bürokrasi konusunda kısa tarihimiz üstünden bir araştırma yapmış bir tezimi ortaya atmıştım toplum olarakhepimizin; “bir darbecisi, bir hırsızı bir de teröristi var” diye.
Bu ülkenin 56 yıllık bir askeri darbe geleneği var ve bütün darbelerde askerler toplumun hiçbir kesiminden ciddi bir tepki görmeden darbe yoluyla ülke yönetimine dört sefer el koymuşlardır.
Altmış darbesinden sonra yapılan 61 anayasası referanduma götürülmüş ve darbecilerin halkın oyuna sundukları Anayasası halkın yüzde 65’nin oyunu alarak yürürlüğe girmiştir.
12 Eylül darbesinin ürünü olan 82 anayasası da yüzde 92 oy ile referandumda halktan destek görmüştür. Seksen iki anayasası eşit şartlarda ve demokratik bir ortam da referandum yapılmadığı doğru bir teşhistir ve tartışmaya gerek yok bu bir vaka.
Yani biz toplum olarak darbeleri seven ve destekleyen bir toplumuz bakmayın askeri darbelere karşıyım diye söylenenlere.
Yanlış anlaşılmasın askeri darbe olsun demiyoruz, dileriz öyle bir şeyi yaşamayız ama olursa da kimse şaşırmasın, yapılanlar yapılacak olanların teminatıdır.
İlk askeri darbe 27 Mayıs 1960 yılında yapıldı ve yüzde 52 oy almış Başbakan ve iki bakanını askerlerin tayin ettiği hakimlerin verdiği kararla Yassıada da astılar. Yüzde 52’ile DP’yi iktidara getiren milletin içinden bir grup insan sokağa çıkarak bu idamları protesto etmek şöyle dursun,evlerinin balkonuna çıkıp tencere-tava bile çalan olmadı. Yedirtmeyiz lafları var ya o söz daha denenmedi.
İşin tuhaf yanı 60 darbesini destekleyenler bunun bir darbe olmadığını bir halk ihtilali olduğunu savundular. .
Çarpıtmaya bakar mısınız; ihtilal bir halk ayaklanmasıdır. Halkın yüzde 52’nin desteklediği meşru yollardan iktidar yetkisi verdiği partiye karşı, güya halk ayaklanmış ve askerde halka öncülük yapmış ve halkın isteğini yerine getirmiş. Altmış darbesinden sonra yapılan 61 anayasasına darbe günü olan 27 Mayıs 1963 yılında Milli Birlik Komitesi(MBK) tarafından ‘Hürriyet ve Anayasa bayramı olarak’ karar alınmış ve resmi tatil günü olarak kabul edilir ,27 Mayıs 20 yıl bayram olarak kutlanmıştır. Bir askeri darbecinin darbe gününü bayram ilan etmesini, başka bir askeri darbeci 82 anayasasıyla 27 Mayıs’ı bayram olmaktan çıkartmış.
İkinci darbe 12 Mart 1971 yılında askerlerin verdiği muhtıra TBMM kürsüsünden okunarak meşru yollardan iktidara gelen Adalet Partisi(AP) hükümeti bırakmak zorunda kalmış, askerlerin önerdiği bir hükümet kurulmuş. Bu muhtırayı hükümet sağ-sol terörünü önleyemiyor diye veren dönemim Genelkurmay Başkanı orgeneral Memduh Tağmaç’a gazeteciler sorarlar bu sağ-sol terörünü nasıl değerlendiriyorsunuz paşam diye..Tağmaç: ”merak etmeyin her şey bizim kontrolümüzde gidiyor ve iti ite kırdırıyoruz” der. Böyle bir geleneğimiz var.
Üçüncü darbe 1980 yılında 12 Eylül tarihinde yapıldı ortalama günde 25-30 kişi sağ-sol teröründen ölürken, toplam ölen insan sayısı 5 bin kişi bu sayı ulusal kurutuluş savaşında ölen sayıya eşit diye 12 Eylül darbesinin başı Kenan Evren açıklamıştır.12 Eylül darbesinin kadrosunda yer alan orgeneral Bedrettin Demirel bir medyaya verdiği mülakatta ,12 eylül tarihini neden seçtiniz sorusuna; ”şartların olgunlaşmasını bekledik” der. Şartların olgunlaşmasının anlamı ; siyasi bir kaosun ortaya çıkması ve sokağın güvencesinin olmaması ve daha fazla insanın ölmesiyle toplumun her kesimin askeri darbeyi destekleme anlamına gelmesi demektir.
28 Şubat’ı anlatmaya gerek var mı, bugünün iktidarı 28 Şubat’ın mağduru ama şimdi 4 Mayıs 2016 tarihinde Erdoğan tarafından Davutoğlu’na yapılan 28 Şubat darbesinin ruh ikizi değil mi?
Toplum olarak hepimizin bir darbecisi, bir hırsızı, bir de teröristinin olmasına gelirsek.
Askeri darbelere karşı toplum olarak bir lirik duygumuz oluşmuş değil.
Demokrasi ve kuvvetler ayrılığı ortak bir kültürümüz ve sistemimiz olamadı.
Demokratik bir tepki göstermenin, bir darbe girişimi olarak algılandığını Gezi olaylarında yaşadık.
Yine 7 Haziran ve 1 Kasım Genel seçimlerinde muhalefet partilerinin demokratik yoldan iktidarı düşürmek için yaptıkları mücadeleyi Erdoğan bunlar; bunlar dediği muhalefet partilerini kastediyor AKP’yi iktidardan düşürmek için darbe yapmak istiyorlar dediğini de hatırlayalım.
Demokrasilerde dünyanın her yerinde, muhalefet sandık yoluyla iktidarı alaşağı etme mücadelesi demokratik bir gelenektir. Erdoğan’a göre ise bu bir darbe oluyor.
Toplumun bir kesimi çıkıp askeri darbelerden birine sahip çıkarak kutsarken, bir başkası Öcalan’a terörist bebek katili diye bağırıyor ama Abdullah Çatlı’ya reis diye bu teröristi anıyor.Bir başkası çıkıp kamu malını çalan,ihaleye fesat karıştırana hırsız derken.. Bir başkası Erdoğan’a biat edip kutsal dini Erdoğan’ın iktidarı ve çıkarlarına uyarlayanlar var; bunlar hem de ilahiyatçı din adamları. Bunlara parti müftüsü deniliyor; bu parti müftüsü yolsuzluğun hırsızlık olmadığını, Erdoğan’ n hayır sever dediği rüşvet dağıtan Rıza Zarrap gibilerine hırsızları hayır sever adam diye yere göğe sığdırmıyorlar.
Sahi Erdoğan niye kendi atadığı başbakanına darbe yaptı, müsamere Başbakanın danışmanı gazeteci 22 Mayıs 2016 tarihini, neden ulusal Bayram olmasını öneriyor?
Erdoğan müsamere Başbakanına niye darbe yaptı biliyor musunuz?
Bir:Davutoğlu’nun Türk usulü Milli Başkanlığa geçilmesi konusunda isteksiz olması.
İki:Paralelciler dedikleri FETÖ terör örgütü cemaatin adamlarına ve iş yerlerine Erdoğan kadar istekli olmaması.
Üç: HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması konusunda ağırdan alması,PKK 2013 yılına dönerse çözüm süreci tekrar başlar açıklaması Erdoğan’ı çileden çıkarttı.
Kürt illerine yapılan silahlı ve yerle bir edilen operasyonları Davutoğlu ağlayarak karar vermiş,Karar gazetesinden bir gazeteciye Davutoğlu’nun eşi konuşmuş; bu sözü bugüne kadar kimse yalanlamadı.
Tabi başka konularda da Davutoğlu Erdoğan farklılıkları medyanın önünde oluyordu ama Müsamere Başbakanı Cumhurbaşkanı ile milim farkımız yok diyordu. Gazetecilerin ve akademisyenlerin tutuklanması ve medyanın üzerindeki baskılar gibi.
Artık hangi darbenin günü bayramımız olsun, sivillerin yaptığımı yoksa askerlerin mi?
En iyisi asker=sivil karışımı darbe günü bayram ilan edilmeli.
Askerler ülke yönetimine el koyduklarında derlerdi ya; ”biz bu devleti sokakta bulmadık” şimdi bu sözü Erdoğan’da sık söylemiyor mu?
Artık ortak bir darbe bayramının tarihi belli oldu gibi toplumun büyük bir oranında mutabakat oluşmuş gözüküyor askerlerde bu tarihe sıcak bakıyorlar.
İlker Başbuğ Paşa demiyor mu 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu değil, hükümete yapılmış bir darbe girişimi diye.
“22 Mayıs Ulusal Bayramımız “ oldu duyduk duymadık demeyin.
Resmi tatil günü ederler mi onu da MGK’lu belirleyecek herhalde.
Yorum Yap