- 8.02.2016 00:00
Türkiye’de gündemi yakalamak için maraton koşucusu olsanız yetişemezsiniz.
Ancak fikri bir takip yaparak yol alabiliyor ve hatırlatarak yazacağınız konuya dönebiliyorsunuz.
Cemaat medyası diye bilinen Zaman gazetesine el konulması, cemaate destek verdiği iddia edilen Kayserili iş adamları BAYDOK’lara yapılan hukuksuz operasyonlar, gözaltılar ve tutuklamalar birbirini takip ederken; ülkenin bir bölgesinde tam bir iç savaş yaşanıyor,ülke de tek adam diktatörlüğüne doğru da adım adım ilerliyoruz.Suriye bataklığıyla başlayan dış politikada ise duvara toslamış durumdayız.
Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesinin(AYM) tutuklu Gazetecilerden Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliye kararından sonra,bu mahkemenin kararını tanımıyorum ve uymuyorum diyerek; ülkeyi hukuksuz ve yargısız yönetmek istendiğinin itirafına tanıklık etmiş olduk.
Erdoğan doksanlı yılları aratır bir adım daha atmaya hazırlanıyor o da HDP’li bazı milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmak için,denenmiş bir yolu bir daha seçecek gözüküyor ama seçtiği yol geri dönüşü olmadığı gibi, yolun sonu tam bir uçurum bunu da bilmeli.
Biz yazıya başlık seçtiğimiz konuya dönelim; Erdoğan’ın tarihi konuşmasına ve Güney doğu da süren devlet terörünün önlenemez vahşetine..
Dönemin Başbakanı bugünün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Dersim olayları gündeme gelince elinde devlet arşivinden aldığı bir belge ile 23 Ekim 2011 Tarihinde TBMM’nde Kürsüden yaptığı konuşmasında: ”Dersim katliamını kastederek eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa,ben özür dilerim ve diliyorum” der.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na dönerek; sen de partin adına yaptığı bu katliamdan dolayı özür dileyecekmisin” diye ülke gündemini belirleyen medya da geniş yankı bulan ve manşet olan,popülist bir konuşma yapmıştı.
Aslında ogün Erdoğan devlet adına Dersim katliamında yapılan olaydan dolayı özür dilemeden çok; CHP’nin Genel Başkanlığına yeni gelen Alevi ve Dersimli olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu parti içinde Alevilerle partideki Sünnileri karşı karşıya getirmeyi hedeflemişti.
Bu kadar Alevileri düşünen bir Erdoğan neden, Alevilerin ibadet yeri olan Cem Evini tanımıyor ve bir gün olsun ziyaret etmeyi akıl etmedi? İktidarında Alevi kökenli ne bir Vali atadı ne de bir üst düzey bürokrat.
Diyanette çalışan 130 bin kişiden bir tane Alevi kökenli olmaması tesadüf olabilir mi?
Erdoğan’ın bu dersim katliamı için özür dilemesinin foyası kısa bir süre sonra ortaya çıktı..
Erdoğan meydanlarda tam yedi il de Kemal Kılıçdaroğlu için,Alevi ama Aleviyim diyemiyor diye, binlerce kişiye Kılıçdaroğlu’nu mitinglerinde yuhalatarak nefret suçu işledi ama bu ülke de yargı bağımsızlığı olmadığı için yargıda devreye girmedi.
Irkçı ve mezhepçi nefret suçunu kapsayan politikasını Erdoğan açıktan devam etmeye başladı ‘Reyhanlı’da benim 52 Sünni vatandaşım şehit oldu’ diye konuşmalar yaptı.
Cizre,Nusaybin,Sur ve İdil’e dördüncü ayına giren devlet saldırısının vahşete dönüştüğü, Dersim olaylarından kat be kat fazlası varda eksiği yoktur.
Peki bu ilçelere yapılan bir devlet vahşeti ve katliamı değil mi?
Bu ilçelerde yapılan devlet terörünü ,Dersim olaylarından dolayı devlet adına özür dileyen Erdoğan yaptırmıyor mu?
Dersim’de de halk hukuksuzluğa karşı direnme hakkını kullanmadı mı?
Bu ilçelerdeki yapılanların Dersim olaylarından farkı ney?
On bin ordu ve özel tim, keskin nişancılarla ilçeleri abluka altına alıp dış ve iç dünyayla irtibatını kestiniz, aç susuz günlerce evlerini hapsedip,evlerini başına yıktığınız insanlara bu yaptıklarınız Dersim’i aratmıyor mu?
Birde yandaş medyanın tetikçi esnaf takımı yazarlar,güney doğuda devlet katliamını öyle bir övgüyle haber yapıyorlar ki,sanki Sur,Cizre ve diğer ilçeler Suriye’deki görüntülerden farklıymış gibi;güvenlik güçlerinin operasyonu Nobel ödülüne layık görülecek kadar başarılıymış.
Peki bu vahşeti kim yaptı?
İnsan biraz utanır,İnanların bombalarla evlerini barklarını başına yıkacaksınız, güvenlik güçlerinin öldürdüğü genç kadınları çırılçıplak soyup sokağa atacaksınız,öldürdüğünüz erkekleri zırhlı araçların arkasına bağlayarak sürükleyeceksiniz,savunmasız öldürdüğünüz insanların cesetlerini defnedilmesine müsaade etmeyecek, yakınlarına vermeyeceksiniz,tanınmaması içinde cesetleri yakacak ve hastanelerin morguna kaldıracaksınız;adli tıpın DNA testiyle tespit edilemeyecek bir duruma getirip,kimsesizler mezarlığına defnedip;utanmadan kalkıp bu katliamları bir de Nobelli bir operasyon diye manşetler atıp,yorumlar yapacaksınız… Pes vallahi.
Artık insanlar demokratik hakları olan özgürlüklerini ve mal varlıklarını aramak şöyle dursun, can güvenliklerini koruyamaz duruma düşmüşler.
Güneydoğu da insanlar gözaltılar ve tutuklanmaları artık bir güvence olarak görüyorlar.
Batı da bu duruma gelinmediyse bunun da işaretleri gözükmeye başladı.
Bir ülkede düşünce ve basın özgürlüğüne getirilen yasakların ve yargı kararlarının uygulanmaması,mal varlıklarına hukuksuz el konuluyor ve olağan bir hale geldiyse,sıra can güvenliğinize gelmiş demektir.
Dersim olayları bir devlet katliamı olduğunu kabul edip devlet adına özür diliyor Erdoğan, Cizre,Sur ve diğer ilçelerde yaptıklarınız ne oluyor peki?
Yorum Yap