İŞÇİLER ÖLÜYOR SENDİKACILAR ERDOĞAN’I AYAKTA ALKIŞLIYOR

  • 14.12.2015 00:00

 Son iki ay içerisinde Türkiye’nin iki büyük işçi konfederasyonu Hak-iş 22-23-24 Ekim’de,Türk-İş ise 5-6-7-8 Aralık 2015 Tarihleri arasında genel kurullarını yaptılar. Ne genel kurullar ama içinde işçilerin olmadığı, işçi sendikası değil de AKP’nin yan kuruluşları. Görsel ve yazılı  medyanın hiç birinde yandaş medya da dahil bu konfederasyonların genel kurulları hakkında medya da yorum yapılması şöyle dursun, gazetelerde haber olarak kibrit kutusu kadar yer bulamazken, görsel medyada ise bir cümlelik haber değeri bile olmadı.

Eğer  bu iki konfederasyonların genel kurullarına Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu katılmasaydı kamuoyunun haberi bile olmayacaktı.

Düşünebiliyor musunuz 20 milyon çalışanın 11 milyon emeklinin yaşadığı bir ülkede, iki işçi konfederasyonu  gündemi belirlemesi gerekirken, dört yılda bir yaptıkları genel kurullarından kamuoyunun haberdar olması şöyle dursun, üyelerinin  bile haberi olmadı.

Bu iki konfederasyonun genel kurulunda  bir benzerlik vardı ikisinde de  muhalefetsiz tek liste üzerinden bir seçim yapıldı.İnsan da merak ediyor,muhalefette yok peki bunlar üç dört günde ne konuştular?

Sendikalar bir sınıf örgütü olduğu gibi aynı zamanda bir kitle örgütüdür,kitle örgütleri kendi içinde koalisyon olmasının yanında, çoğulcu bir kültürü bünyelerinde  barındırırlar. Sendikaların genel kurulu muhalefetsiz   yapılıyor,muhalefetin olmadığı yerde  tartışma olur mu,sendikacılar genel kurullarını AKP’nin genel kurullarına benzettiler.

Askeri darbeler döneminde bile Türk-iş içerisinde bir muhalif sendikal hareket çıkar  ve işçi sınıfının sendikal örgütlülüğünden, potansiyelinden söz eder, üretimden gelen gücüne dayanarak hak grevi ve genel grev gibi silahını kullanacağını dile getirir, bir yerde yağmasa da gürler;çalışanların demokratik haklarını, alım güçlerini sıralar ve bunları  öne çıkartır, tartışma yaratır,  medya da haber yaptırırlar ve dile getirirlerdi.

Bu yazıyı yazmakta o kadar zorlandım ki,nasıl zorlanmazsınız temsil ettiği işçilerin ölümüne bu işin fıtratında var diyen bir adamı, iki konfederasyonun sendikacıları tarafından ayakta alkışlanarak onur konuğu oluyor ve ayakta da alkışlayarak makam aracına kadar da yolcu ediyorlar;ve bir Allah’ın kulu sendikacı çıkıp protesto etmiyor;13 yıllık iktidarında 17 bin işçinin ölümünden sorumlusun sensin diye Erdoğan’ı ve AKP’yi protesto edeceği yerde sırıtarak alkışlıyorlar, gel de kahretme...Katiline aşık denilen olay böyle bir şey herhalde. 

Sanki Erdoğan işçi konfederasyonlarının toplantısında konuşma yapmıyor da;kaçak sarayda topladığı köy ve mahalle muhtarlarına veya AKP’nin delegasyonuna hitap ediyor  o kadar rahat.

Bir ülkeyi on üç yıldır yöneten bir adamın iktidarında günde 4 işçi ölecek,6 işçi sakat kalarak  iş göremez duruma düşecek;Türkiye de olan iş cinayetleri  AB ‘liginin 28 ülkesinde olan toplam iş kazalarının tam 7 katı fazla olacak,ölen işçi sayısı da 17 bin gibi bir rakamla zirve yapacak;o ülkede işçi sınıfının örgütleri tarafından iktidara karşı en az bir uyarı grevi yapılması gerekirken, iktidar mensupları, sendikacıların genel kurulunda sendikacılar tarafından ayakta alkışlanacak!.

Bunu anlamak mümkün değil ama burası Türkiye,bunu da akıldan çıkartmayacaksınız.

İşçi ölümlerini ve sakat kalmaları işin fıtratında var diyen diktatör ruhlu adam; Soma ‘da ölen 301 işçinin yakınlarından birisinin kendisini protesto etmesi karşısında, tepki gösteren kişiyi bir markete kapatıp tokatlayacak ve  başbakanı yuhalarsan” tokadı da yersin” diyecek,bu da yetmedi danışmanı da başka bir protestocuyu tekmeleyecek, hiçbir şey olmamış gibi bu zalim,  iktidarını güçlendirerek sürdürüyor. Aynı zalim adam   sözde işçileri temsil eden sendikaların kongresinde paltosunu çıkartarak, işçiler ne elde ettiyse tüm demokratik haklarını kendi iktidarında vermiş edasıyla; kürsüden sendikacılara kameraların önünde ajitasyon çekiyor.

Sendikacılar da  bu adamı ayakta avuçlarının içi şişene kadar alkışlıyor.

Herhalde 17 bin işçinin kemikleri sızlamıştır.

iki konfederasyonun kongreleri de tipik bir Tayyip  Erdoğan etkinliğine dönüşüyor.

Demokratik bir ülkede böylesi iş kazaları altında iş cinayetlerin olduğu, sınıfının bilincinde olan bir sendikal örgütün kongresine; Erdoğan ve Davutoğlu gibi devlet adamları gelip kürsüden konuşma yapması şöyle dursun,işçi konfederasyonlarının genel kurullarına çiçek veya mesaj göndermeye cesaret edemez ama;bizim konfederasyonların genel kurullarında zafer kazanmış komutan edasıyla karşılanıyorlar.

Hak-iş üç gün, Türk-iş  ise dört gün genel kurul  yapıyor ama çalışanların başta sendika içi demokrasi,örgütlenme,sendika seçme özgürlüğü ,tabanın söz ve kararları başta olmak üzere; ülkenin sosyal,siyasal çözüm bekleyen toplumsal taleplerinden bir cümle söz etmiyorlar.. Tam Erdoğan’ın istediği gibi bir genel kurul,Erdoğan’ da muhalefetsiz ve içinde hukuk geçmeyen, sandıktan ibaret bir demokrasi istemiyor mu?Türk-iş ve Hak-iş’te Erdoğan’ın takdirini alan muhalefetsiz kongrelerini tamamlıyorlar.

Bu ülkede yaşananlar ve yaşanmaya devam eden sorunlar Türk-iş ve Hak-iş ‘in kapsam alanına girmiyor herhalde!.

-Ülkenin Kürt sorunu gibi bir sorunu var bu sorundan kaynaklan ülkenin bir bölgesinde 34 yılda çatışmalarda,  50 bin kişi hayatını kaybetmiş,17 bin kişi  faili meçhul cinayet gitmiş, ülke bütçesine maliyeti TBMM raporuna göre 300 milyar dolara,bir başka iddiaya göre ise 1.5 trilyon dolara(Bunu 64. AKP Hükümetinin sözcüsü devlet bakanı Numan Kurtulmuş açıklıyor) mal olmuş sıcak bir iç savaş yaşanıyor,ülkenin tüm geneline sıçrama tehlikesi an meselesi  ama bu sendika ağalarının  umurlarında bile değil.

-Bu ülkede toplu katliamlar oluyor Reyhanlı’da otomobile yerleştirilmiş bombalı saldırıyla 52 kişi ölüyor,Roboski’de askeri savaş uçaklarıyla 34, Suruç’ta 33 , Ankara’da 102 kişi canlı bombalarla hayattan koparılıyor,failleri ortaya çıkartılmamış,Diyarbakır Baro başkanı Tahir Elçi gibi bir barış elçisi alçakça katledilmiş,bu katliamların, katillerinin ortaya çıkartılması konusunda iktidara,katillerin bulunması için  çağrı yapan bir bildiri yayınlama zahmetinde bile bulunmuyorlar.

-Bu ülkede üç beş kişi bir araya gelerek gösteri ve yürüyüş hakkını kullanamıyor buna da ses yok.

-Bu ülke de Erdoğan’a ve AKP iktidarına muhalif olana ne siyaset ne de mesleğini icra etme hakkı tanıyorlar,bunu da görmüyorlar.

-Bu ülkede basın özgürlüğü diye bir şey olmadığı gibi mesleğini yapmak isteyen gazeteciler işinden atılması şöyle dursun hapse atılıyor,hukuk dışı insanların mallarına el konuluyor tam bir eşkıyalık sürüyor, sendikacılar bunları dile bile getirmiyorlar..Getirirlerse Erdoğan sendikaların mali bütçesini maliye tarafından denetlemeye aldığı anda sendikacıları sokağa çıkamayacak duruma düşerler, bunu sendikacılar çok iyi biliyorlar.

-Bu iki konfederasyonun genel kurulunda mali bütçe üzerine bir tartışma bile olmuyor.

-Yirmi milyon çalışanın ancak bir milyonu sendikalı,diğer kalan milyonlarca sendika diye bir şeyi tanımıyor.AKP her seçimde çalışanlara sendikalı toplu-iş sözleşmesinden  yaralanacak  yalanıyla bu iki konfederasyon aracılığıyla işçileri aldatıyor.

-Türkiye, dünya da gelir dağılımı bozuk beş ülkeden birisi ama bizim sendikacılar ekonomiyi kendi alım güçleri ve sistemden yararlandıkları imkanlarla değerlendiriyor olmalılar.

-Bankalarda toplam mevduatın yarısı 40 bin kişiye ait bu da çok önemsiz demek ki,sendikacılar açısından.

-Ülkenin ekonomisinin yüzde 48’i kayıt dışı bu da sendikacıların  ilgi alanında değil,kayıt demek vergi demek oluyor ki, sendikacılar kendileri vergi mükellefi olmadıkları için bir anlam ifade etmiyor.Çünkü Sendikacıların vergilerini de sendikalar  ödüyor.

-Çevre sorunu,çarpık yapılaşma,gürültü kirliliği, kentlerin trafik sorunu, trafik terörü, gıda terörü gibi can alıcı sorunlar ise,sendikacıların hiç ilgi duymadıkları alanlar olarak gözüküyor..

-Bu ülkenin 17 milyon yoksulu var ama sendikacılar için açlıktan kim ölmüş,yaradan onun rızkını da bir yerde saklıyordur,anlayışı hakim herhalde.

-Yirmi milyon çalışanın yarısı asgari ücretle çalışıyor,bu da çok önemli değil sendikacılar için.

-On bir milyon emeklinin on milyonunun aylık maaşı bin liranın altında,umurlarında değil,işçinin iş güvencesi ve geliri şöyle dursun, can güvenliğini gündeme getirmeyen,öldüren bir iktidar erkini alkışlayandan bunlar beklenir mi?

-Ülkenin yüzde 10 işsizi var bu TÜİK’in açıklaması ama sendikacılar için bu da çok dikkate alınacak bir sorun  gibi gözükmüyor.

-Erdoğan 17/25 Aralık’ta devlete  sivil bir darbe yapmış,kendisinin ve çocuklarını yolsuzluğunun üstünü kapatmak için,yargıyı yürütmeye bağlamış,yargıya talimatla karar aldırtıyor, Gazetecilerden Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması bunlardan biri.Şunu nasıl tutuklamazsın, şunu nasıl tahliye edersin diyor,işine gelmeyen sık olmamakla yargının verdiği kararları uygulamıyor veya tanımıyor kaçak saray kararında olduğu gibi; yargının bağımsızlığı-tarafsızlığı ve yargı kararlarının uygulanması, sendikacıların ilgi alanlarına girmiyor?

Peki böylesi bir sendikacılık nasıl oluyor da ayakta kalıyor,neden işçiler kaderlerini değiştirmek için bir harekete geçmiyor diye sorulara çoğaltmak mümkün.

Sosyolojik bir analiz yapmak zorundasınız her ülkede bir işçi sınıfı var ama her yerde evrensel anlamda bir işçi sınıfının  kültürü yok,Türkiye’de bunlardan biri.

Türkiye’de, Marksizm eferans alan benim soy ağacım diyen bir işçi sınıfı yoktur, hatta yabancıdır. Varolanı  sınıf anlamında değerlendirirsiniz ama gerçek özgürlüğün sahipleri olarak Marksizm’den beslenmedikleri için sınıflarına  yabacı olan lümpen  proletarya kategorisine giriyor,Hak-iş ve Türk-iş’te bunları yıllardır yaşıyoruz.

Bu iki işçi konfederasyonu “sınıf ve kitle sendikacılığına” yabancıdır. Devletle iç içe geçmiş devleti kutsayan ,özdeşleşmiş bir sendikacılık vardır,aykırı fikirleri bölücülükle suçlarlar; işçilerin Marksizm anlamında sınıf bilincine ve evrensel kültürlerden etkilenmemesi için önlerinde  dalga kıranı gibi  dururlar.

İşçi sendikaları sanayi toplumun eseridir..İşçi sınıfı burjuvazinin fabrikasından doğdu ama sanayi devrimini tamamlamamış- gelişmemiş toplumların işçi sınıfı da bizde olduğu  kadar oluyor.Türkiye’de Köy kültürünün etkisi sendikal harekettin her alanında görürsünüz. İşçi sınıfının soy ağacı Marksizm’dir ama  bu toprakların işçileri buna yabancıdır.Sınıf literatüründe Emeği ile geçinen  birisi Marksizm’e karşıyım diyemez..Hem Müslüman’ım  diyeceksiniz hem de Kuran-ı tanımayacaksınız gibi bir şey olur bu.

Bu ülkenin işçi sınıfı da Burjuvazisi de devlet biberonuyla beslenmiş sınıflardır, onun içinde devleti çok kutsarlar.

İnsan cahili olduğu şeyin düşmanı olurmuş.

Bu toprakların çalışanları çoğunluk olarak hep tarih boyu Marksizm’in ve Marksistlerin  düşmanı olmuştur.Marks demiş ya tarihte ne olmuşsa olması gerektiği için olmuştur,diye.

Askeri darbelerin siyasi parti yasaları nasıl demokrasiden ve hukuktan insanları uzaklaştırmışsa,sendikalar kanunu ile getirdiği   delege sistemi ise; işçi ile sendika arasında da duvar örmüştür.

Askeri darbelerin eseri ve devletçiliği sendikacılığın vaaz geçmez ilkesi seçen,darbeler döneminde palazlanıp,bürokratik bir sendikacılığı savunan ve  bugünlere gelen, bu sarı sendikacılığı tarihe yolcu etmek için daha çok yol almamız gerekiyor.

İktidarında 17 bin içişçiyi katleden adamı dakikalarca  ayakta alkışlayan,temsil ettiği işçiyi sömüren,sendikaları geçim kapısı olarak seçen iki konfederasyonun genel kurulu oldu ama çalışanların haber olmadı.Olmasın,devletin haberi oldu ya..

Sendikalar da bu delege sistemi değişmedikçe işçilerin hiçbir sendikal faaliyetten haberi olmaz.

Bu iki  konfederasyonun genel kurul kararlarına bir göz atın;işçilerin lehine dişe dokunuz bir karar  var mı Allah aşkına.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums