- 28.01.2015 00:00
Ağlamak ayıp değildir insani olan beşeri bir duygudur.
Ağlamak damar damardır,yaşadığınız ve yaşatılan duygularınız size gözyaşı döktürür.
Sevinç ve hüzün gözyaşları aynıdır ama duyguları farklıdır.
Bazı olaylar ve hatırlamalar karşısında ağlamak istemeseniz de ağlarsınız..
Ağlama moduna girdiğiniz de iradeniz dışında göz yaşlarınızı kontrol edemezsiniz sel olur akar, bundan doğal da bir şey olamaz ve kimse de kınamaz ağlayanı.
Yani insan düşünmekte bile tüyleri ürperiyor, çok yakınınız olan birini kaybettiğiniz de,ilk olarak bedenen gerginliğinizin geçmesi ve kendinize gelmek için ağlamak rahatlatır ve sizi hayatın gerçeğiyle yüzleştirir, rasyonel düşünmeye başlarsınız ve kendinizi de toparlamış olurusunuz.
Ağlamak, gülmek kadar beşeri bir duygudur,önemli olan ihtiyacınız kadar ağlamak veya gülmek,beyin bunu dengeleyebiliyorsa sorun yok demektir.
Ya kendisi için değil de başkaları adına ağlayan tetikçileri nasıl yorumlamalıyız?
Bu soru siyasi olarak yorumun ötesinde psikolojik bir hekim teşhisi gerekiyor ama ağlayana baktığımızda hekimlikten öte, bir kişilik yani karakter sorunu olarak karşınıza çıkıyor.
Tetikçiliğe başladığınızda artık kendiniz olmaktan çıkar, tetikçilik yaptığınız bu parti olur,patron olur artık tetikçilik görevinizin sınırını ve kurallarını tetikçilik yaptığınız kişiler belirler, siz kişiliğinizi birilerine teslim etmiş olursunuz.
Tetikçilik yaptığınız kişilere göre kendiniz konumlandırır, mesleğinizin onurunu da yerine getiremezsiniz.
Tetikçiler tetikçilik yaptığı kişileri taklit eder,onun gibi giyinir, onun gibi hareket eder, onun yedikleri ve içtiklerini yer kısacası onun gibi yaşamaya başlarsınız.
Bir hikaye vardır tetikçileri tanımlayan..
Kralın bir tetikçisi varmış kral tetikçinin yaptıklarından kendisi de utanırmış aynı zamanda, aşırı bir şekilde krala dalkavukçuluk yaparmış,kral ne yerse o da hep onu yermiş.
Bir gün kralın dikkatini çekmiş tetikçiye kral sormuş sen, hep patlıcan yemeği yiyorsun neden demiş?
“Siz çok seviyorsunuz ya kralım” der,sarayın soytarısı.
Tetikçilik işte böyle bir şeydir.
İnsan nasıl yalana,hırsızlığa,şiddete,uyuşturucuya,kumara başlayınca buna sınır koyamıyorsa,tetikçiliğe başlayınca da böyle bir dönüşü olmayan yola girmiş olur.
Uzattım biliyorum konuya gireyim artık:
Olay yandaş medyanın bir kanalında geçti; 20 Ocak 2014’de yapılan yüce divan oylamasından sonra;bir dönem HADEP genel başkan yardımcıcığı yapmış, PKK’lılar için onlar terörist değil,Kürt halkının çocuklarıdır , halkının hakları için dağa çıkmış gençlerdir diyen..
Erdoğan’ı ve Gül’ü çok iyi tanırım hem de ciğerlerini tanırım onların,onlar Kürt sorununu çözemez korkağın tekidirler ,diye karşı çıkan..
Aradan birkaç yıl geçince de Erdoğan’ın etrafında dolaştığını gördüğümüz, Erdoğan’ın karısının karşısında diz kırarak selam verip milletvekili olmanın yolunun, yağcılık ve tetikçilikten geçtiğini yakalayıp, o dönem böyle şeyler söyledim ama benim cahiliye dönemim diyecek kadar kendini aşağılayan,PKK’yı terör örgütü gören, geçmişinin inkar eden; milletvekilliğini kaptıktan sonra da,Erdoğan’ın ve AKP’nin sınırsız tetikçiliğine soyunan deyim yerindeyse, kraldan fazla kralcı olan sarayın soytarılığına üstlenen kişi.Her halde çıkartmışınızdır bu kişinin kim olduğunu.
Bu tetikçi milletvekili hükümete yakın bir kanalda, Yüce divan için yapılan yolsuzluk oylamasında AKP grubunda, kırkın üstünde milletvekilinin fire vermesi üzerine; bunlar AKP’ye ihanet ettiler demesi;AKP parti grup sözcüsünün de tetikçiyi kastederek haddini aşmış bir konuşma diye tepkisi karşısında, tetikçi dut yemiş bülbüle döndü, bu çıkışıyla kimseye yaranamadı. Ve en sonunda göz yaşlarına sığındı.
Haddini aşmış sorusu televizyonda sorulunca,tetikçi kendini tutamadı ve ekranda burnunu çekerek ağlamamak için çok zorladı ama göz yaşları imdadına yetişti, başka türlü nasıl rahatlayacaktı. Tetikçinin o halini görünce;açık söyleyeyim acaba eşi, çocukları ne demiştir evine dönünce,diye düşünmeye başladım
Eşi veya çocuklarından biri ne vardı ağlanacak söyle de beraber ağlayalım diye sordularsa, ne cevap vermiştir tetikçi milletvekili acaba?
Ekranda seyrederken bunu düşündüm.
Bir anımı paylaşayım,çıktığım bir televizyon programında Susurluk olayının kilit isimlerinden Mehmet Ağar için bir örnek vererek yorum yapmıştım ve şöyle demiştim: ”Mehmet Ağar’ı İçişleri Bakanı yapmak, kasabı hayvan sevenler derneğine başkan seçmek gibi bir şey” dedim.Bir kaç gün sonra düşüncelerine önem verdiğim bir arkadaşımla karşılaştım, televizyonda seyrettim çok güzel konuları dile getirdin,Mehmet Ağar için söylediğin örnek çok beğenilebilir, birilerinin hoşuna da gidebilir ama onun da bir insan olduğunu unutma, böylesi konularda daha hassas ol demişti.
Tanrı böyle insanları yaratmış ki, onurlu ve dirençli bedel ödemekten korkmayan, mücadele eden ve mesleğinin hakkını vermekten gözünü budaktan esirgemeyen kişilerin kıymetini bilin diye!
Böylesi ulvi bir görevi yapan bu zamana kadar milletvekilliği 10 bin kişiden birine nasip olmuş, bir milletvekilinin, saray dalkavukluğuna soyunması içler acısı bir olay.. Çevresinden birisi, tetikçiye sahi sen niye ağladın televizyonda, diye sorarlarsa ne cevap verecek?
Bir Kürt arkadaşım tetikçilik yapan bu Kürt kökenli şahıs için şöyle demişti ve çok gülmüştüm: ” Biz hayatımızda ilk defa siz Türkleri kandırdık, bu şahısı verdik, Türklerden de Sırrı Süreyya Önder’i aldık” demişti.
Tetikçiye soralım neden Roboski de 34 Kürt vatandaşın askeri uçaklarla katledildiğinde, bir damla göz yaşı dökmedin?
Soma’da 301 işçi cinayet ekonomisiyle hayatını kaybetti bu işçiler için ağladın mı?
Ağlamadın..
Çünkü Erdoğan ağlamadığı için?
Sarayın soytarısının kral için patlıcan yemeğini sevmeye benzemiyor mu,tetikçinin ağlaması?
Tetikçi de olsa bir insan, tetikçileri ağlatmayın efendiler..
Tetikçiler de ağlar ama kimin için ağlar?
Yorum Yap