- 30.12.2014 00:00
Oportünist ve Riyakarlık kelimeleri ne anlama geliyor diye, yazıya başlamadan önce önemli bir zaman harcayarak araştırma yaptım .İlk önce kütüphanemde bulunan Sevan Nişanyan’ın ‘Sözlerin Soya Ağacı’ sözlüğüne ve kütüphanemde olan TDK’nın iki ciltlik sözlüğüne başvurdum;bununla yetinmeyip internetin ansiklopedisi olarak bilinen arama motoru google’dan ekşi sözlük ve Wikibadia sözlüklerden tarama yapıp, bu iki kelimenin sözlük anlamı, az bir nüans farkıyla hemen hemen bütün sözlüklerde aynı çıkıyor.
Riyakar: ”Nankör, iki yüzlü, çok kötü anlamına geliyor, etimolojik kökeni ise Arapça ve Farsçadan türetilmiş.”
Oportünist: ”Fırsatçı, her türlü durumda kendi çıkarını duruma göre gözetip,bir kar sağlama peşinde olan, zamana göre kendini konumlandıran insan modeli veya karakteri demek daha doğru olsa gerek..Başka bir anlamı ise;davranışlarını belli bir ahlaka göre değil de,zamanın gereklerine göre ayarlayan kişi olarak tanımlıyor.” Tam cemaatin itirafçılarını ve dini ve hadisleri Erdoğan’a göre uyarlamaya çalışan din istismarcılarını anlatıyor. Oportünist kelimesinin kelime kökeni ise Fransızcadan geliyor.
Peki ben bu iki kelimenin peşine niye düştüm; Erdoğan cemaat kavgasından sonra Hizmet hareketinin içinde yılarca görev almış, yayın organlarının tepe yöneticiliği yapmış, kamuoyunun önüne hoş görü ve diyalog hareketinin sözcüsü olarak çıkmış, hizmet hareketi için konferanslar vermiş, cemaatle ilgili her soru ve sorunun muhatabı olmuş ve bu soruları göğsünü siper etmiş, göğsünü gere gere anlatmış, cemaati ve liderini yere göğe sığdıramamış; bir Ayağı Pennsylvania’ da olan,cemaatle dünyanın dört bir yanını dolaşmış, cemaati ve Fevtullah Gülen’i anlatırken ağzından bal damlatanlar, şimdi Gülen ve hareketi için zehir saçıp kin ve nefret kusuyorlar. İnsanı üzmeyen, karıncayı ezmeyen Fevtullah Gülen ve hareketi birden oldu vatan haini, terörist ve terör örgütü. Gülen’e geçmişte dost görünenler şimdi,Erdoğan ne diyorsa onlar da aynısını söylüyorlar.
Bu kelimelerde kişiliklerini, inançlarını,mesleklerini, düşüncelerini, temsil ettikleri kurumlar üstünden ve sıfatlarını Tayyip Erdoğan’a ve iktidarına uyarlayan din adamı olarak kamuoyuna lanse eden, sözde alim müsveddelerini aradım;sanki bu iki kelime bu kişiler için türetilmiş kavramlar olarak karşıma çıkmasıydı.
Bu kavramlardan çıkıp konunun detayına girelim; bir dönem yukarıda da kısacası tanımlamaya çalıştığımı kişiyi tanımışsınızdır, isimlerini zikretmenin bir anlamı yok, günlük yazılı ve görsel medyayı takip edenler, bu kişilerin ve ileride bahsedeceğim şahısların kim olduklarını çok rahat çıkartırlar. Bunlar bayağı medyatik büyük adamlar.
Bakın ne anlatıyor,bir dönem her cümlesine Gülen ve Hareketiyle söze başlayan ve bitiren, riyakar ve oportünist:siz hiç düşündünüz mü;neden hep üniversite sınavlarında Türkiye birincileri cemaatin dershanelerine gidenlerden çıktığını? Kimse bilmiyor bunu,bana küpün kapağını açtırmasınlar, soruları çalıp dershanelerine sınava giren öğrencilere veriyorlardı; daha fazla detayına girmeyeyim bu kadar deyip kapatıyor.Soru çalma olayı da sekiz yıl önce oluyor;ne zaman açıklıyor bunu zat; 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra, zamanlamaya bak.Bu riyakar,oportünist kişi rüşvet alanla veren durumunda olmuyor mu?Bunu da yandaş havuz medyasının bir gazetesine açıklıyor.
Haklı olarak ta cemaatten bu iddiaya şöyle bir soru geliyor: bizi üniversite sorularını çalmakla suçlayanların çocukları da bizim dershanelerimizden, derece yaparak üniversiteye girdiler, o zaman niye tepkilerini ortaya koymadılar?Bu sorunun muhatapları belli de, susma haklarını kullanıyorlar her halde!.
Biz de soralım, soruyu çalan var da, bu soruları kim çaldırdı,siz de çalana göz yummadınız mı,ülkeyi siz yönetmiyor musunuz?
Bir başka riyakar ve oportünist yazar geçinen tetikçi de şöyle bir itirafta bulunuyor; ilk defa bir şeyi açıklayacağım diye söze başlıyor bir televizyon kanalında, tabi ki yandaş kanalda:bir kamu kuruluşunda terfi sınavı oluyor, iki kişi sınava giriyor yazılıdan cemaatçi olan 65 puan alıyor,cemaatçi olmayan 80 puan alıyor iş mülakata gelince; mülakatı tabiî ki cemaatin adamları yapıyor ve cemaatçi olanı terfi ettiriyorlar ve orada kıyamet kopuyor, cemaat ile hükümet arasında diyor.Olay da 2010 yılında tam dört yıl önce oluyor, bu riyakar şimdi anlatıyor.Zamanlama ne zaman 17/25 Aralık operasyonundan sonra,günün deyimiyle ne kadar manidar değil mi?
Bir başka medyatik riyakar ve oportünist; 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna kadar Gülen’e ve hizmet hareketine can siper olan, toz kondurmayan, adeta kusursuz anlatan, kamuoyunda da cemaatin sözcüsü olarak bilinen, bir dönem de cemaatin en yüksek tirajlı gazetesinde yayın yönetmenliği yapmış, uzun yıllar da köşe yazarlığı ve cemaatin televizyon kanallarında programlar düzenleyen kişi, birden;17/25 Aralık süreciyle hizmet hareketiyle karşı karşıya gelmeye başlıyor.. 14 Aralık’ta hükümet tarafından medyaya yapılan sivil darbeyi fırsatçılığa çeviren; itirafçılığını ayyuka çıkartan kişiyi dinleyince insan küçük dilin yutacak oluyor,bu kadar da olmaz denilen bir türden ve oportünist ve riyakar yeteneklerinin hepsini sergiliyor.Hele bir dönem genel yayın yönetmenliğini yaptığı gazeteye yapılan 14 Aralık operasyonuna direnen;gazetenin genel yayın yönetmeninin; bu darbe ,özgür medyaya yapılmış bir darbe diye haykıran kişiyi, şov yapıyor diye suçlarken;kendisi de televizyonlar da ve sosyal medya hesabından attığı mesajlarla, cemaat beni hedef gösteriyor, can güvenliğim tehlikede diye asıl şovu kendisi yapıyor;17/25 Aralıkla ilgili her sorulan soruya ve uzatılan mikrofona, bu Erdoğan’a yargı darbesi diye anlatmıyor mu?
Nereden nereye değil mi;bir insan riyakarlığa ve oportünistliği soyundu mu, buna sınır koyamıyor.
Boşuna dememişler paranın,mevkiinin,aşkın ve şöhretin dini- imanı olmadığı gibi sınırı da yok!.
Gelelim kendilerini İslam dininin temsilcileri olarak görüp, parti müftülüğüne soyunandan mı başlayalım, yoksa Diyanet İşler Başkanlığı(DİB) makamını saltanat olarak kullanan başkanda mı,yoksa AKP iktidarının yolsuzluk ve rüşvetini aklamanın yollarına girip,kutsal dini kendi çıkarları için kendilerine göre bir hadis türetip,inanan insanların idolü olan peygamberin hadisidir deyip yazıp-çizenlerden ve fetva verenleri bir sıralayalım da; inançlı Necip Türk halkı bunları tanısın.
Sırasıyla gidelim:
“Fazla Tedbir Allah’a Güvensizliktir” bu kadarı da pes vallahi.
Bunu kim açıklıyor DİB’lığı.
DİB’ lığının talimatıyla İstanbul Müftüsünün hazırladığı Cuma hutbesinde iş güvenliği tedbirlerinde aşırılık “Yüce Allah’a Güveni sarsar bir davranış haline dönüşür” deniliyor.
İnsan bu kadar mı kutsal bir inancını oturduğu koltuğun ömrünü uzatmak ve iktidara yararlanmak için inancını çıkarlarına uyarlar, bunu siyaseten nasıl söyleyebiliyor?Hiç mi vicdanları sızlamıyor, hiç mi Allah korkusu yok bunlar da?Madenlerde ve inşaatlarda ölen işçi cinayetleri,hiç mi akıllarına gelmiyor,bu ölenleri Allah yaratmadı mı?Bu tedbirlerin alınmasıyla, Allah’a olan güvensizlikle nasıl bağdaştırıyorlar?
Erdoğan demedi mi,Soma da maden ocağında ölen 301 işçi için bu işin fıtratında var der de;DİB’lığı buna bir destek formülü bulmaz mı diinen.Adamın altına bir milyon TL değerinde Mercedes marka makam aracı çekmiş Erdoğan, o demesin de kim desin.Ahtı vefa dediğin böyle olur işte!.
Bunlar,Haramı helalı,ahreti ve dünyayı Erdoğan’ın iktidarıyla ters olmayan ve orantılı olan, kendi yaşamalarını ve koltuklarını korumanın yoluna girmiş durumdalar. İleride bu kişiler, Erdoğan’ın her yaptığını ve konuşmasını peygamberin hadislerinde var derlerse kimse şaşırmasın.
Ne diyelim bunlara, Allah ıslah eylesin, niyetlerinin karşılığını görsünler.
Not:Tüm insanlığın yeni yılını kutlar,acı ve göz yaşının olmadığı,çocukların annesiz -babasız kalmadığı, barışın olduğu,özgürlüklerin boğulmadığı bir yıl diliyorum. Bunlar olur mu bilemem ama hayal etmek bile güzel değil mi? MT.
Yorum Yap