Yasa dışı saray kondu

  • 29.10.2014 00:00

 Bir binanın  içinde kimin oturacağı ve oturduğu önemli değil,oturduğunuz  konut  yasalara uygun ise bir sorun yok, var ise, işte orası tartışılır ve tartışılıyor da.

Hukukun üstünlüğünün  olmadığı, yargının da bağımsız ve tarafsızlığı ortadan kalktıysa o ülkede, güç dengesi ortaya çıkar ve zor oyunu bozar kuralı devreye girer, Erdoğan’da bunu yapıyor şuan ülkede.

Hangi binadan bahsettiğimiz  anlaşılmış olmalı..

29 Ekim 2014 yılında 91.Yılı kutlanacak olan Cumhuriyetten çok, yargı kararıyla inşaatına  durdurma kararı verilen Başbakanlık binası olarak düşünülen, Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilince ben Çankaya’da değil,bu binada oturacağım demesiyle gündeme oturan; yargı tarafından yasa dışı bir yapı olarak bilinen, Erdoğan’ın ve yandaşlarının  adına “Aksaray” dediği binayı konuşur olduk.

Anakara Barosu’nun 2011’de açtığı davada 5.İdare Mahkemesinin 3 yıl sonra yürütmeyi durdurma kararı verdiği,Atatürk Orman Çiftliğinin  (AOÇ) tarihi ve kültürel kimliğine vurgu yapılarak ve SİT alanına girdiği gerekçesiyle mahkeme bu binanın inşaatını durdurma kararı vermişti.

Erdoğan’ın  yargının verdiği bu karara nasıl bir tepki vermiş hatırlatma da yarar var:

Güçleri yetiyorsa yıksınlar, yürütmeyi durdurdular,bu binayı durduramayacaklar açılışını da yapacağım,içine de girip oturacağım.”

Bu sözler askeri darbeyle iktidarı ele geçiren,krallıkla ve kendinden başka rakibine seçilme hakkı tanımayan bir diktatörün değil,seçimle iş başına gelmiş, demokrasiyi araç olarak kullanan ama demokrasinin kuvvetler ayrılığını tanımayan, Yargı kararlarını uygulamayan  bir siyasetçinin sözleri.

TBMM’nde Anayasaya bağlı kalacağı üstüne yemin eden; namus ve şeref sözü verip görevini  tarafsız yürüteceğine yemin eden bir kişi, eğer yargı kararını tanımıyorsa,Cumhuriyetin 91.yıl dönümü için vereceği resepsiyonun demokratik bir değeri olur mu?

En çok merak ettiğimiz konu acaba bu binanın durdurulmasına yasa dışı olduğuna, yani mühürlenmesini isteyen  yargı mensupları da Erdoğan’ın vereceği resepsiyona katılacak mıdır?

Katılacak olurlarsa kendi kararlarını Erdoğan’ın tanımamasını haklı çıkartırlar;doğal olarak ta yandaş medya ve Erdoğan şu soruyu soracak; karar veren yargı mensupları katılıyor da bu muhalefete ne oluyor, bu daveti reddediyor diyecekler..

Erdoğan ustalık dönemi olarak  başladığı 2011 yılından bu yana gerçekten hukuku bay pas eden, çoğunluk üstünden demokrasinin kuvvetler ayrılığını yok sayarak ,kural tanımaz bir diktatör gibi davranmaya başladı.

Erdoğan,17/25 aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra kontrol edilemez bir tutum içine girdi ve cumhurbaşkanlığına halkın oylarıyla  geldiğini göstererek;anayasa da olmadığı halde mevkisini  başkanlık  gibi kullanmak istiyor ama anayasanın buna uygun olamaması ise hiç umurunda bile değil.

Bütün  konuşmaları ve tutumu kendini parlamentonun ve yürütmenin üstünde görmesi, yargı kararlarını da kendine göre milli iradeyi memnun etmesi diye bir deyim türetti..

Demokratik hukuk devletinde yargı kararlarında  çoğunluk ve milli iradeyi menün etme  diye bir kavram yoktur.

Her sorunu ve konuyu Erdoğan;din,mezhep ve ırk üzerinden çoğunluğu öne alıp, çoğulculuğu yok sayarak, muhalefeti darbeci, medyayı da kendine göre dizayn etmesi, teme hak ve özgürlükleri budaması kabul edilir bir durum değil.

İşte yapmak istedikleri ve konuşmalarından bir kaçı:

“Benim Reyhanlı’da 53 Sünni vatandaşım şehit oldu demesi.”

“Neslimizi bozdular dindar nesil yetiştireceğim..”

“Alevilerin ibadet yeri olan Cem Evlerini tanımaması, Ruhban okulunu açmaması. Kürtlerin ana dilde devletin eğitim vermesine karşı çıkması.”

Tutturmuşlar bir Uludere,her kürtaj bir Uludere diyerek 34 insanın ölümünü küçümser oldu.

Zorunlu din dersi uygulaması, daha 10 yaşında bir kız çocuğun özgürlüğü diye baş örtüsünü serbest bırakması; bunu yaparken üniversitede okuyan genç kız ile erkeğin aynı evi paylaşmasını ahlaksızlık olarak kabul etmesi ve bizim değerlerimizle bağdaşmaz deyip,daha da ileri giderek..

Bireylerin özel hayatına müdahale ederek,döğmesinden,eteğinin kısalığına, kaç çocuk yapacak, nasıl doğum yapması gibi,alkol alanları ayyaş-keş ilan etmesinden tutun da, çevre duyarlılığı olan parklara ve yeşil alanı korumak isteyenlerin buralara AVM’ler ve yeşil alana cami yapacağım diyen iktidara  karşı çıkanların; hukuksal dayanağı olmasına rağmen iftiralar atarak, bu insanları dinsizlik ve imansızlıkla  suçlaması akıl alır gibi değil.

Ya ayyuka çıkmış yolsuzluk ve rüşvet karşısında bu kadar pişkin davranmasına ne demeli..

Erdoğan 1994 yılında İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı koltuğuna oturunca ilk basın toplantısında şöyle diyor:”parmağındaki evlilik yüzüğünü göstererek işte benim sermayem bu,ayrılırken de bu olacak diyor.”Ama aradan yıllar geçiyor iktidar hırsına ve paraya teslim oluyor; iki oğlundan birisi 5 tane gemi sahibi oluyor (Erdoğan buna  gemicik) derken, diğer oğlu ise AKP’nin kazandığı illerin Belediye Başkanlarına  baskı yaparak;TÜRGEV vakıfını geliştirmek ve zenginleştirmek için almadığı arsa yok gibi..Arsa temin etmeyenleri bir daha seçilemezsin diye tehdit ediyor,TÜRGEV vakfının mal varlığı kamudan ihale alanlardan elde edilen gelirlerle bu duruma geldiği ayan beyan ortada. Birde 17/25 Aralık yolsuzlukla ve rüşvetle suçlananların içinde olanlardan biri de Erdoğan’ın büyük oğlu Bila Erdoğan olması ise başlı başına üstünde durulması gerekmiyor mu? Erdoğan’ın dinlemelere takılan telefon tapelerinde  oğluna evdeki milyon Euroları sıfırla demesi ortada duruyor, bu iddiaları Erdoğan yargıya taşımadı.

Erdoğan bu iddiaları yalanlamadı, beni yasa dışı yoldan dinlediler hem de kripto(devlete ait) telefonumdan dinlediler  dedi.

Yolsuzlukla suçlananlardan Erdoğan’ın hayır sever iş adamı Reza Zarrap ve eski bakan Muammer Güler’in oğlu Barış Güler TBMM’ne ifade vermesiler.

Yargı 17/25 Aralık’tan sonra o kadar siyasallaştı ki Erdoğan’ın istediği doğrultuda askeri darbelerde bile aratır bir duruma geldi.

Son örnek HSYK üyeliğine  Erdoğan’ın atadığı dört avukatın ikisi bil fiil AKP’nin kadrolu elemanları olduğu ortaya çıktı.

Yargının bu kadar siyasallaştığı ve yürütmenin emrinde bir kurum olduğu yerde hangi bir hukuksuzluğu sayacağız.

Yazıyı birbirini tamamlayan sorularla  bağlayalım; kentsel dönüşüm adı altında evlerini terk etmeyenlerin evlerini polis ve zabıtanızla zorla kepçe ve dozerlerle  yıkarak boşaltmıyor musunuz?

Bu gecekondular yıkma gerekçeniz yasadışı olduğu için yapıyorsunuz ve elinizde de bir mahkeme kararı var değil mi?

Peki sizin Aksaray kondunuz yasa dışı değil mi, bunu kim yıkacak?

Yıktığınız gecekondulardan yargının yapımını durdurduğu Aksaray’ın ne farkı var?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums