- 13.08.2014 00:00
10 Ağustos’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sandıktan çıkan sonuçları YSK saat 18.15 den itibaren verilmesine müsaade edince ,sandıkların yüzde 30’u açılınca Erdoğan Türkiye’nin 12.Cumhurbaşkanı olacağı kesinleşmiş gibi ortay çıktı ama tüm araştırma şirketleri de yanılmış oldu fakat algı operasyonu da tutmadı diyemeyiz.İstisnasız araştırma şirketleri Erdoğan’ı yüzde 57,58 ve hatta 60 ile seçimi önde bitireceğini iddia ediyorlardı,seçilmeden cumhurbaşkanı ilan etmişlerdi ama Erdoğan yüzde 51.8 ile zar zor kazanmış oldu..
Bu seçimlerin en büyük galibi kuşkusuz Selahattin Demirtaş’tı HDP’nin oylarını hatta baraj korkusunu ortadan kaldırmış bir Türkiye partisi olma yolunda gibi gözüküyor, yüzde 9.8 oy alarak seçime katılan 45 milyon seçmenin 4 milyonunun oyunu almış oldu.
Bu seçimde tartışmasız seçimin mağlubu çatı adayını gösteren partilerden CHP ve MHP’dir ama en büyük yenilgiyi MHP almıştır ,30 martta belediye başkanlığını aldığı illerde Erdoğan’ın birinci olması bunun açık göstergesidir.
Tabi bu seçime katılımın çok düşük ve yüzde 73’lerde olması ve yurt dışı seçmen kitlesini hesaba katınca 14 milyon seçmenin sandığa gitmemiş ve Erdoğan da seçmenin yüzde 38’nin oyunu alarak cumhurbaşkanı olmuştur.
Bu seçimin galibi Erdoğan’dır ama seçim yarışmasının ne kadar adaletsiz geçtiği, eşit şartlarda sürmediğini de iç ve dış kamuoyunun malumudur.
Burada şunu söyleyelim Erdoğan 30 martta aldığı oydan sadece 500 bin fazla oy alarak 7 puan farkını yakalayarak seçimi önde bitirmiştir, bu da şunu gösteriyor,CHP ve MHP 30 martta aldıkları toplam yüzde 43 oylarının ancak yüzde 38.4’ni almıştır.
Ben seçim sonuçlarının sonuna geldikçe yandaş,yalaka ve yalancılardan oluşan,havuz medyasından beslenen, malum medyanın kanallarında yorum yapan tetikçileri, dinlemek için kanal kanal zapting yapmaya başladım,yandaş kanallardan birinde ve Erdoğan’ın yalakası eski Gülen’ci ile ırkından dolayı Erdoğan tarafından aşağılanan Ermeni kökenli yazar, Erdoğan’ın dilinden yakınıyorlardı ;Erdoğan’ın meydanlarda kullandığı dilin Çankaya’da toplumu kucaklamayacağını ve değiştirmesi gerektiğini; kucaklayıcı, birleştirici bir dile dönmesi şart gibi sözleri duyunca afalladım dersem abartmış olmam,bu konuda tetikçiler mutabık oluyorlardı.
Muhalefet ve muhalif olan yazarlar,gazeteciler Erdoğan’ın bu dili toplumu kamplaştırıyor ve ayrıştırıyor ,bölüyor dedikçe…
Yandaş yazarlar “bu dil milletin dili,Erdoğan bu dille her seçimden oyunu artırarak çıkıyor ve millet bu dil ile Erdoğan’ı destekliyor ve seviyor diyorlardı.”
Peki Çankaya da Erdoğan dilini değiştirmese bile anasına avratına küfür edilenler,tokat yiyenler, meydan dayağı atılanlar,aşağılanan ,hakarete uğrayanlar,iftiraya maruz kalanlar,Aleviler,Emeniler ve Kürtler ve kısacası muhalif olan her bireyin ve farklı kesimden olanların hain,provokatör,casus, haşhaşi,alim müsveddesi,sahte peygamber,dış güçlerin uşağı,darbe provası yapanlar diye hakaret edilip yaftalanması unutulacak mı bir balkon konuşmasıyla?
Ya Erdoğan’ın 17/25 Aralık’ta suçüstü yakalanan ve hırsızları yakalayan hakim ve savcıları değiştirerek tahliye ettirmesini nereye koyacağız, hukuk devletinde?
Gezi direnişinde ölen 11 gencin ailesine bir baş sağlığı bile dilemeyen hatta Gezinin sembolü çocuk yaşında polis kurşunuyla hayattan kopartılan Bervin Elvan’ın annesini seçim meydanlarında yuhalatması, hatırlanmayacak mı?
Erdoğan AKP’nin başına geçecek ve Başbakan olacak kişiyi Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığının sona ermesine bir gün kala AKP’nin olağanüstü genel kurultayını 27 Ağustos tarihinde yapılmasını açıklaması çok manidar ve cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları kadar önem kazanmıştır.
Çünkü Erdoğan kendisi Çankaya’ya çıkınca meydanlarda kullandığı hakaret ve iftira dilini Abdullah Gül’e uygulatamayacağını bildiği için, seçim kazandıran oyunu artıran gerilim politikasının değişmezi argümanı olan “dinci,ırkçı v e mezhepçi” dilini kullanacak kendine sormadan da adım atmayan,parti genel başkanını ve Başbakanı kafasında belirlemiş olmalı ki; partinin başına gelecek kişinin adını açıklamasa da açıkladığı takvim,AKP’nin Genel Başkanı ve Başbakanı Abdullah Gül olmayacağını kesinleşmiş gibi
17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu Erdoğan Çankaya da bu topluma ve yargıya nasıl unutturacak?
Yargıya yaptığı darbeyle hukuku katledilen bir ülkeyi nasıl yönetecek ve yargı kararlarını tanımayan bir kişi,toplumun her kesiminin nasıl Cumhurbaşkanı olacak, bu hassas ve sorun olan bir konu olarak Erdoğan’ın önünde duruyor?
Yönetenleri savcının mahkemeye çağırması yönetenlere darbe oluyorsa Erdoğan’ın anlayışına göre , peki yönetilenlerin yani vatandaşın yargının karşısına çıkması ne oluyor?
Anayasada herkes kanun önünde sıfatına bakılmaksızın eşittir ilkesini nereye koyacağız?
Kanunlar sadece yönetilenler için değil, yönetenler içinde geçerli ilkesini anayasa da yer almasının bir anlamı var mı,17/25 aralık operasyonundan sonra?
Türkiye yeryüzünün demokratik bir ülkesi olacaksa; evrensel hukukla devleti yönetilen, yargısı yansız ve bağımsız olan,temel hak ve özgürlükleri yaşam biçim kabul eden,çoğunluğa bakılmaksızın bireyin ve azınlıkların haklarını koruyan bir Türkiye olması için; AB standartlarında acil demokratik bir anayasaya ihtiyaç var, yoksa yerimizde tepinir dururuz,seçimlerde kimin seçildiği değil yönetenlerin vatandaşı nasıl yöneteceği önemli..
Demokrasiyi,hukuku, temel hak ve özgürlükleri içselleştirenlerin dili ortama, şartlara ve seçimlere göre değişmez
Hani bu dil milletin diliydi, peki Çankaya’da niye gitmez diyorsunuz, ey yandaşlar,yalancılar ve yalakalar, bunun tatmin edici bir açıklamasını yapar mısınız?
Kusura bakmasınlar ama Erdoğan’ın balkon konuşmasının bir inandırıcılığı yok artık,biz bu şarkıyı önceden de çok dinledik,balkon konuşmaları kabak tadı vermeye başladı.
Yorum Yap