- 19.05.2014 00:00
Soma maden ocağında yaşanan 12 Mayıs 2014 tarihinde saat 14.30 sularında meydana gelen 301 işçinin katliamından sonra iş kazası demiyorum, katliam diyorum bu soma faciasına..
Yazıya başlık yaptığım sözü yıllar önce İran Molla rejiminden kaçarak İngiltere’ye sığınan bir entelektüelle İngiliz bir gazeteciyle yaptığı bir röportajında okumuştum..
İngiliz gazeteci soruyor İranlı aydına, sizin ülkeniz ve tüm Müslüman ülkelerde petrol zenginliği olmasına rağmen, neden bu kadar yoksulluk ve insan hakları ihlalleri oluyor diye?
“İranlı Aydın,bizde ve tüm Müslüman ülkelerde ahreti düşünüp konuşmadan dünya işlerine zaman kalmıyor, diye çarpıcı ve düşündürücü yaşadıklarımızı özetleyen bir cevap veriyordu.”
Çok yönlü bir söyleşiydi ama aklıma çivi gibi çakılan ve zamk gibi yapışan bu sözü hiç unutamam.
Başbakan da soma katliamı için demedi mi,”bu işin fıtratında var” diye..Erdoğan’ın bu sözü İranlı aydının tanımıyla neredeyse birebir örtüşmüyor mu?
AKP’nin 12 yıllık iktidarının 11 yılında tam 12 bin 350 işçi iş kazalarında ölmüş.
Aslından bu Soma katliamı çokta sürpriz bir sonuç değil,bunun onlarca örneğini yaşamışız, bu katliam bağıra çağıra geldi, yukarıdaki verdiğimiz rakamlarda bunu teyit emiyor mu?
Türkiye de her gün 3 işçi bu cinayet ekonomisinden ölüyor 5 işçi de sakat kalıp iş göremez duruma düşüyor.Hatta yaralı kurtarılıp ta sonra ölenler bu katliam rakamlarının içinde yer almıyor.
İki bin on dört yılında ki iş cinayetlerinde ölenlerin sayısı şimdiden günde ortalama 4 işçinin öleceğinin ortaya çıkardı ama kaç işçi sakat kalacak onu bilemiyoruz..
Bu yaşananlara iş kazası diyemeyiz buna ya katliam diyeceğiz veya cinayet ekonomisi demekten başka tanım bulmak mümkün değil?
Bu iş kazası değil düpedüz bir katliam ve cinayet ekonomicisinin uygulamalarının sonucu.
İnsan yaşamını öne almayan, din,mezhep ve ırk üzerinden sosyal ve siyasal politikalar uygulayan AKP’nin siyasetinin sonucudur Soma faciası.
Çok yazıldı çizildi Soma katliamından sonra ama bu satırların yazarı olarak arşivime baktım her üç yazımda birisinde mutlaka bu iş cinayetlerine değinmiş,havuz medyasının dalkavuk gazeteci geçinen tetikçi esnaf takımına bu cinayetleri niye yazmıyorsunuz diye, çağrı da bulunmuşum.
Başbakanın neden AB’liğinden uzaklaştığını anlamak için üç yerden bunu görebiliriz,birisi evrensel hukuktan kaçarak yargıya darbe yapıp yargıyı yürütmeye bağlaması,ikincisi harcamalarının denetlenebilir olmaktan kaçırması ve çalışanların can güvenliği işyeri çalışma şartları,örgütlenme özgürlüklerini yok sayması olarak özetlemek mümkün.
20 Milyon çalışanın ancak yüzde 5’i sendikalı olarak çalışıyor ve bu yirmi milyon çalışandan 11 milyonu asgari ücret üzerinden maaş alıyor.
Türkiye de olan iş cinayetleri AB ülkelerinde olan iş kazalarının tam 7 katı iş cinayetleri oluyor.
AB’nin yedi katı ama dünyada da iş cinayetlerinde ikinci sırayı kimseye vermiyoruz böylesi de bir başarılı istikrarlı bir yerimiz var.
Türkiye’nin İLO’nun 176. Maddesini neden imzalamadığının nedeni de ortaya çıkmış oluyor.
İLO’nun 175.Maddesi maden ocaklarında “kaçış odalarını” zorunlu kılıyor.Zorunlu kaçış odalarının maliyeti ise her biri 250-350 bin dolara mal olduğu için Türkiye bu maddeyi imzalamıyor.
Bu kısa gelişmeleri ve istatistik bilgileri verdikten sonra sahiden Başbakan ve onun kurmayları ve havuz medyasının mensupları ne diyor bu soma katliamına ve iş cinayetlerinin bir daha olmaması üzerine dişe dokunur bir şey söylüyorlar mı?..Cumhurbaşkanı Abdullah Gül soma katliamından sonra geldiği maden ocağının önünde gelişmiş ülkelerde bu kazların neden olmadığını görmeliyiz, gelişmiş ülkeler seviyesine yönelik düzenlemeler yapmalıyız ve mevzuatı tekrar gözden geçirmeliyiz..Buna ancak uyanda balığa gidelim denilir.
Her şeyi Allaha havale ediyorlar,sanki Allah bunların umum vekili.
Allah bundan daha büyük acı göstermesin,daha büyüğü derlerken ya 301 işçi katliamının yerine beş yüz veya bin de olmamasının tesellisi oluyor bunlar.
Bu bir takdiri ilahidir,alın yazısıdır,Allah bu kardeşlerimize şehitlik mertebesine erdirdi,76 milyonun duası bu şehitlerimiz için tek yürek oldular..
Allah yardımcımız olsun,Allah bu şehitlerin yakınlarına sabırlar versin,Allah maden altında kurtarılmayı bekleyen madenci kardeşlerimizi bizlere ve sevenlerine bağışlasın.
Bir yağmur duamız vardı yağmur yağmayınca duya çıkıyorduk, şimdi bir de iş cinayetlerini önleme duamız oluşacak gibi.
Eğer bu ülkede ölenlere devlet sahip çıkarsa o ölen hemen şehitlik mertebesine eriyor,ne kadar ahrete yönelik güzel söz varsa hepsi koro halinde söyleniyor..Camilerde gıyabi namazlar kılınıyor,mevlitler okutuluyor ,helvalar,lokumlar dağıtılıyor din ve duygu sömürüsü yapılarak, toplumsal tepkileri yatıştırma taktikleri olarak soğutmaya alınıp unutturulmaya gidiliyor.
Bizde Devlet ölen ve ölenlerin cenazelerine sahip çıkmıyorsa sıradan bir ölüm olur,sahiplenirse hemen şehit oluyor.Yılda 5 bin kişi trafik kazlarında ölüyor bunlar niye şehit olmuyor devleti yönetenlerin nezdin de?
Ne gariptir ki nedense bu şehitler, şehit tanımlaması yapanların yakınlarına nasip olmuyor?
Yazıya başlık seçtiğim söz de bizde uygulanan dinci,mezhepçi kesimin siyaset anlayışını özetlemiyor mu?
Bizim başbakanın ve onun havuz medyasının dalkavuk kesimi Soma da ve başka işyerlerinde ölümlerin tedbirsizlikten,kar hırsından ve vurdum duymazlıktan,hesap sorulmadığından geldiğini, sorgulamadıkları gibi bu katliamlara tepki gösterenleri, ölüler üzerinde Erdoğan hükümetini devirmek için fırsat kolluyorlar diyecek kadar aşağılık bir siyaset yapıyorlar.
Soma katliamına tepki gösterenlere başta Başbakan kendine tepki gösteren bir vatandaşa tokat atarken,yuh çeken birisine yiğitsen yanıma gel,Başbakana yuh çekersen tokadı yersin derken,danışmanlarından biri yerde yatan polisin etkisiz hale getirdiği vatandaşa tekme savuruyor,medya tetikçilerinin ve medyasının bu ilkel barbar hareketleri görmemesi ve polisin orantısız güç kullanması ise tam bir kepazelikten başka ne denilebilir?
Cumhuriyet döneminde değil, diktatörlerin yaşamında bile vatandaşını tokatlayan bir lider görülmemiştir.
Neden Soma katliamını ve bu iş cinayetini yeryüzüyle kıyaslamıyor Erdoğan ve hükümeti.
Neden başta ABD ve AB ülkelerinde 40 yıldır maden kazalarında işçiler ölmüyor, bunları koruyan Tanrı bizim maden işçilerimizi niye korumuyor, ey vicdansız,dinsiz -imansızlar bunlar aklınıza mı gelmiyor işinize mi? Tabii ki işinize gelmiyor,Başbakanın karşı çıktığı ve kabul etmediği bir olayı siz nasıl yazacaksınız vicdanları körlenmiş alçaklar.
İnsanın aklının yetip de gücünün yetmemesi kadar zor bir şey olmasa gerek, bu tablo karşısında!
Eğer başta Soma katliamında ölenler canlansa da tabutlarından bir ayağa kalksalar, bizim tabutlarımızı devlet yönetenler mi, omuz veriyor diye şaşırırlar.
Biz insanlara yaşarken değer vermeyiz ama ölünce de hakkını teslim edelim, yaşayanın bile biran önce ölmek istediği görkemli cenaze törenleri düzenleriz.
Medyanın ve sendikacıların siyasette kendilerine yer aradığı bir ülkede, daha çok katliamlara tanık olacağız ve daha çok canları toprağa vereceğiz. Bu işçi katliamları ne ilk ne de son olacak.
Sahi, sulu gözlü, yufka yürekli Başbakanımız neden Soma katliamında ölen işçiler için ağlamıyor?
Nasıl ağlasın, ağlarsa timsah göz yaşları dökmüş olacak!.
Yorum Yap