- 4.03.2014 00:00
17 Aralık “rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan” tutuklu kalmadı ve hepsi tahliye edildi.
Tahliye edilmeleri sürpriz de olmadı ve beklenen bir tahliyeydi..
Hatırlanırsa İranlı işadamı Rıza Zarrab’ın beni tahliye etmezseniz konuşurum haberleri çıkmıştı medya da, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da bunu yüksek perdeden seslendirdi birkaç defa Rıza Zarrab tahliye edilecek diye.
17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan göz altına alınıp ta tutuklanan iki kişi için Başbakan Erdoğan Rıza Zarrab’a hayır sever birisi derken, evinde ayakkabı kutularının içinden 4.5 milyon dolar çıkan Haşk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan içi de dürüst bir kişi demesi ve bu davaya bakan savcılardan dosyayı alıp bir başak savcıya devretmesi ve bu operasyona karar veren hakimlerinde yerlerini değiştirmesi ile, bu tutuklu olanları tahliye edecek hakimlere dosyayı vermesi bir skandaldı,bu da gerçekleşti.
Başbakan 17 Aralık operasyonunu yargı darbe yaptı derken,rüşvet ve yolsuzluktan tahliye edilenler için adalet yerini buldu demesi,bir tezat oluşturmuyor mu?
Başbakanın bu kadar rüşvetçiye ve hırsızlara sahip çıkarda onun yandaşları boş durur mu,yolsuzluğu ve rüşveti kutsal dinin argümanlarına uyarlamaya başladılar.İşte onlardan yüz kızartıcı din üzerinden uyarlamalar.
Sözde İslamcı yazar Emine Şenlkikoğlu şöyle diyor; Başbakan Erdoğan ile oğlu Arasında geçen ve internete düşen,evdeki paraları sıfırla telefon görüşmeleri hakkında: “Başbakan o paraları zekat olarak almıştır,fakir-fukaraya dağıtacaktır.Eğer bu kaset (telefon konuşmalarını kastediyor) doğruysa zenginler,dağıtılmak üzere Başbakan’a zekatlarını vermişlerdir.”
Başbakan yolsuzluğun üstünü örtmek için uğraşırda, onun tetikçileri,Erdoğan’a yakışır bir Müslümanlık tanımlaması yapmaz mı?
Ya rüşveti zekata bağlamak için kutsal dinini çıkarlarına uyarlayan sözde dinci yazara,birde profesör unvanlı milletvekili Burhan Kuzu’su da bunu hem de halk adına, Başbakanın konuşmaları gerçek bile olsa Halk buna inanmaz diye destek çıkmaz mı?
Rüşveti zekata bağlıyor,hırsızlığı da meşru saymanın sandık yolunu ararsanız, dini karikatürize eder, ahlaktaki yozlaşmanın önünü nasıl alacaksınız?.
Paranın insanı bozduğu bir vakadır ama bu kadar da zıvanadan çıkan bir din anlayışıyla da rüşveti zekata bağlamayı da yeni öğrendik. Biz demokrasiyi kendine göre yorumladığını biliyorduk ta Erdoğan’dan,Müslümanlığın Başbakana göre uyarlandığını da öğrenmiş olduk.
Yolsuzluk ve rüşveti gündemden çıkartmak ve gündemi değiştirmek için başta Başbakan ve onun medyası ve kurulu saz ekibi tam bir koro halinde,bu operasyonun bir yargı darbesi olduğu AKP’yi iktidardan uzaklaştırmak isteyen paralel devletin stratejisi diye sunması,inandırıcılıktan uzak tam bir trajedi komik durum.
Bir başka AKP’nin Genel başkan yardımcısı ve parti sözcüsü eski bakan Hüseyin Çelik,17 Aralık’tan bu tarafa ilk defa konuştu ama ne konuşma,Başbakanın sağlığı ile ilgili çıkan medyadaki haberlere şöyle diyor, üsluba bakar mısınız:”Atın Ölümü itin bayramıdır.” Bu şahıs devleti Gülen cemaati ele geçirdi diye yapılan eleştirilere de şöyle karşılık veriyordu 2012 yılında :”Buna kargalar bile güler.”
Bu şahısa nasıl cevap verilir, insan kelime bulamıyor ki cümle kursun, insanın farkını koruması için tek verilecek yanıt edep yahu demekten başka bir söze, insanın terbiyesi müsaade etmiyor.
Peki ne olacak bu siyasi kaos ortamı nasıl bertaraf edipte sağ duyunun hakim olduğu bir sürece nasıl gireceğiz?
İslam dininin yasakladığı haram ve günah saydığı rüşveti ,hırsızlığı,tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemenin Allah tarafından affedilmeyeceğine inanan milyonları bulan kitle, dini de kendi hırsızlılarına uyarlayan,abdestimden şüphem yok ki namazımdan şüphem olsun diyen, bir başbakan bunları yapıyorsa,yüce kutsal dine sığınan insanların nasıl bir ruh halinde olduklarını düşünmeden insan edemiyor.
Türk toplumu bunları tanıyor geçmişte Bosnaya yardım paralarını nasıl götürdüklerini ve tarihe de Trilyonluk Mercimek davası diye geçen Erbakan’ın hüküm giydiği,deniz feneri davası var, yolsuzluk davaları bir geleneğin tezahürüdür bunlar, o kadar da şaşırmayın.
Başbakan rüşvet ve yolsuzluktan tutuklu olanların tahliyelerine “adalet yerini buldu” diyorsa,kendisi hakkında istinat edilen suçları niye yargıya taşımıyor?
Başbakan hakkında hırsızlık,rüşvet ve yolsuzlukla aile boyu ve iktidarı için iddialarının, havada uçuştuğu bir ortamı Erdoğan nasıl bertaraf edecek çok merak ediyoruz?.Dünyanın hiçbir demokratik ülkesi şöyle dursun, diktatörleri bile iktidarda kalamaz ve o ülkenin yargısından kurutulamaz.
Erdoğan,bütün umutlarını 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerin sonucuna bağlamış gözüküyor ama oyunu korusa, hatta artırsa bile bu yolsuzluk,rüşvet ve hırsızlık iddalarını çürütmesi,unutturması mümkün değil,yargıda aklanmadıkça,eninde sonunda yargı yakasına yapışacak ve kendini sanık sandalyesine oturmadan kurtaramayacak..
Suçu sandık aklamaz yargı aklar bu demokrasilerde değişmez kuraldır.
Muhalefeti rejim karşıtı gören Erdoğan muhalif olan toplumun her kesimine anarşist, hatta terörist,hain,ajan,haşhaşi,vatan hainleri,darbeciler yabancı güçlerin işbirlikçisi,mili irade hırsızları gibi yaftalaması suçluluğunun işaretlerini veriyor.
Bu çağın rejimi, temel hak ve özgürlüklere dayalı çoğulcu, katılımcı yöneten ve yönetilen bir demokrasidir..
İçinde yer almak istediğimiz AB’liği ve yeryüzünün demokratik kamuoyu ve içerideki demokrasi güçleri Erdoğan’ın tek adamlık rejimine yol vermez,hayali de Başbakanın kursağında kalır.
Yargı Başbakanın yakınlarını ve bakanlarına operasyon yaptıysa,bu Başbakana ve hükümetine karşı yargı yoluyla darbe oluyor,eğer Başbakanın yakınlarını ve siyaset yaptığı partililerini tutuklamıyor veya tahliye ediyorsa “adalet yerini buluyor” nasıl bir yargıysa bu?
Bizde ne safız, adamalar rüşveti zekata bağladılar,bizde kalkmış hukuk ve yargıdan bahsediyoruz.
Yorum Yap