- 19.02.2014 00:00
Yetmişli yılların başında televizyon Türkiye’de yayın hayatına yeni başladı yıllarda televizyonda iki tiyatro sanatçısının oynadığı bir skeç vardı, seyredenler hatırlar kanısındayım.
Kısa, güldüren ve düşündüren skeçte olay köyden kente gelen imam nikahlı adamla karısı arasında geçen evliliklerini konu ediyordu..
Devlet imam nikahının evliliğin resmiyeti olmadığını, evliliğin ancak resmi nikahı ile geçerli olduğunu anlatmak istiyordu bu skeçle.
Tiyatro oyuncusu kadın imam nikahlı kocasına Ali Gurban beni burada birisi alıp gitse ne yaparsın?
“Nasıl alır –gider, sen benim karımsan” diye erkek karşı çıkıyordu.
“Ispatla Ali Gurban” diyordu kadın sanatçı.
Kadın,nereden karınam, senin nüfus cüzdanında soyadınla benimki aynı değil ki, bir de evli yazmıyor diyordu ve ben senin karın olduğumu ıspatlaman için, ikimizin soya adı bir olmasını devlet şart koşuyor,diye böyle devam ediyordu.
Ben de başbakanın iddialarını,iftiralarını,hakaretlerini ve kısacası yaftalamalarını dinledikçe bu kısa skeç oyununu hatırlar oldum.
Gezi olaylarından başlayıp 17 Aralıkla tam bir tavan yaptı başbakanın iftiraları,yalanları ve belgeleyemediği iddiaları.
Kısaca bir hatırlatmakta fayda var ne demiş Erdoğan,bu yazacağımız amiyane tabirler bize ait değil başbakana ait olduğunu da baştan belirtelim.
“Camide içki içtiler, kutsal mekanımıza idrarlarını bile yaptılar elimizde görüntüler var, yakında yayınlayacağız” dedi.
“Böyle bir görüntünün olmadığı,hatta caminin müezzinin böyle bir şey görmedim demesine rağmen, o müezzini de yalancı tanıklık yapmadı için başka bir yere sürdüler.”
Daha vahimi Erdoğan’ı yalanlayan gezi iddianamesinde bu yer almadı,mahkemede bu iddianameyi kabul etmedi.
Hatta Başbakanın referans gösterdiği “yeni akit” gazetesi gezi direnişinde camiye sığınanlar fuhuş yaptılar” diyecek kadar birinci sayfadan haber yaparak alçaklaştı.
Bir başka olay ve Başbakanın Gezi olayları sürecinde Kabataş iskelesinde baş örtülü bir bacımıza saldırdılar, üzerine idrar yaptılar,darp ettiler diyerek,mütedeyyin insanları gezicilere karşı kışkırttı.
AKP’nin bir milletvekili elimizde olan görüntüleri yayınlamıyoruz,toplumsal nahoş olaylar olur diye ileriye taşıdı bu konuyu..
Ama boşuna dememişler yalancının mumu yatsıya kadar yanar diye, Kanal D televizyonu Kabataş saldırısına uğradığı iddia edilen görüntüleri yayınlamasıyla böyle bir olayın olmadığı ortaya çıkınca,gerçeğin bir gün ortaya çıkma gibi pis bir huyu kendini göstermiş oldu.
Gezi olaylarını itibarsızlaştırmak için çapulcular,darbeciler,vandalistler,provokatörler,dış güçlerin içerideki işbirlikçisi gibi iftiralar havada uçuşuyordu hatırlanacağı gibi.
17 Aralık “rüşvet ve yolsuzluk operasyonu” ile başbakan darbeyle yönetime el koymuş bir general havasında 25 Aralık operasyonuyla yargıya darbe yapmasıyla,darbecilere rahmet okutacak bir politikaya soyundu..
Emniyette ve yargı da çeteleşme var bu çeteleri fark edemedik, bu çete üyeleri paralel bir devlet yapılanmasına gidiyorlar diyerek emniyette ve yargı da tam bir cadı avına başladı..
Bir insan 12 yıl yönettiği devlete çete der de, kim ona inanır.
Gezi olaylarında 7 genci hayatının baharında yaşamdan koparan, o vahşi polis saldırılarına sahip çıkmış, polisleri kahraman ilan etmiş ve destan yazdılar onlarla gurur duyuyorum, diyordu.
Paralel devlet diye suçladığı hizmet hareketini hedef göstererek darbecilerin bile bu kadar hakaret etmediği,aşağılamadığı,kavgada bile söylenmeyecek sözlerle,ne kadar hakaret içeren söz ve kavram varsa hepsini söylemeye başladı.
Bundan daha iki yıl önce Fevtullah Gülen’i yere göğe sığdırmıyor,hayır duasını bekliyor,fikirlerinden yararlanmak istiyor, ülkenin dış dünyada aydınlık yüzü olarak anlatıyor,dön gel hasret bitsin diyordu.
Başbakan Cemaatin lideri Fevtullah Gülen için,”haşhaşi,alim müsveddesi,yalancı peygamber,çete ve örgüt lideri,dış güçlerin uşağı,hain,ajan,provokatör,alçaklar,şerefsizler,namussuzlar,milli irade hırsızları” gibi kendine yakışan ama sıfatına yakışmayan sözlerle toplum önünde küfre dayanan bu sözler, yenilir yutulur gibi değil,dirhemini yiyen it kudurur misali saldırıyor. Erdoğan’ın cemaatin lideri için söylemediği iki söz kaldı, ‘üfürükçü,muskacı’ demedi yakında hurafelikle suçlarsa hiç şaşırmayın.
Bu iddialarının,hakaretlerinin ve iftiralarının üzerinden iki ay geçmesine rağmen hiç birini kanıtlamış değil Başbakan, üzücü olanda bu.
Yolsuzlukları ve rüşveti ortaya çıkartanları yukarıdaki saydığı sözlerle hakaret eden Erdoğan,evinde 4.5 milyon dolar çıkan Bankanın müdürüne dürüst dedi ve operasyonu yürüten savcıları ve hakimlerin görev yerlerini değiştirerek tahliye ettirdi.
Hayır sever işadamı diye kefil olduğu Rıza Zarraf’ın ise mal varlığının üzerindeki tedbiri kaldırttı,şimdi de tahliye edilmesi için uğraşıyor.
Yargıyı kendine bağlayarak hukuk devletinin köküne kibrit suyu döktükten sonra, şimdi de internete yasak getirmeye soyundu ve bu yolsuzluk ve rüşvet haberlerini,teknik takibe yakalanan telefon tapelerinin erişimini engellemek için ileri demokrasisinde yer arıyor.
İnternet yasağına karşı çıkanlara Erdoğan, pornocu diye hakaret ediyor akıl alır gibi değil.
Biz yazımıza başlık attığımız kısa skeç sorusuyla tekrar soralım Başbakana ‘Ali Gurban bunları ıspatla?”
Eğer ispatlayamazsanız çok büyük bir vebal altında kalacaksınız, bunun kanıtlanacağı yer yargıdır,sandık değildir.
Başbakan 2011 genel seçimlerinde de PKK ile görüşüyor diyen muhalefete de şöyle hakaret etmişti,”PKK ile görüşen,görüştü diyen kanıtlamazsa şerefsiz,alçak ve namussuz” demişti..
Ama Oslo’da PKK ile görüşmeler medyaya servis edilince dut yemiş bülbül oldu ve unutturmaya çalıştı, yandaş medyasıyla ama unutulur gibi değil ki Başbakanın söyledikleri.
Artık dışarıda ve içeride Başbakanın otoriterleşmesi değil,askerle siyaset ortaklığı yapan Güney Amerika modeli faşist bir sistemin ayak sesleri olarak yorumlanıyor.
Hele medyaya ayar çekmesi ve ALO FATİH hattının devreye girmesi, işin tuzu biberi oldu.
İşte durum bu kadar vahim.!
Sorumuzu tekrarlıyoruz iddialarını kanıtla sayın başbakan?..
Yorum Yap