- 6.09.2013 00:00
Ülkesini ikinci dünya savaşına sokmayan dönemin siyasetçisi İsmet İnönü rakipleri tarafından çok suçlanmış hatta İnönü’ye Türkleri savaşa sokmayarak Türklerin erkekliğine gölge düşürmekten tutunda,korkaklığına kadar suçlanmış ..
Bu suçlamalara kendinden bir emin cevap verir savaşı bilfiil yaşamış ulusal kurtuluş savaşında aktif rol oynamış asker kökenli siyasetçi İnönü şöyle der :”Savaşı anlamak isteyenler ateş korunu elinde tutsun” der.
Suriye’de kimyasal silahlarla öldürülen binden fazla çoluk çoğun ölümünden bu tarafa Suriye’ye uluslar arası bir baskı oluşturarak bir hava operasyonu yapılmasının tartışmaları ve toplantıları hız kesmeden sürüyor..Bir yenisi daha Rusya’nın St. Petersburg şehrinden G -20’ler öncülüğünde başladı Suriye’ye hava operasyonuyla ilgili..
Yalnız Türkiye Suriye’ ye havadan askeri operasyonun yetmeyeceğini karadan da NATO’nun desteğiyle kara hareketiyle Esed rejiminin düşürülmesine kadar sürmesini istiyor ki;bu aklılarla ziyan veren bir durgunluk, bu kadar gözünü kan bürümüş bir katil gibi hareket etmesi, Erdoğan’ı anlamakta insan zorluk çekiyor, bu savaşın nerede duracağını bilmek şöyle dursun tahmin etmek bile zor..
Hem de kara sınırı 922 kilometre olan Türkiye için, komşusunda süren iç savaşı sonlandırmanın diplomatik ve barışçı yollardan yürütülmesi gerekirken, kraldan fazla kralcı davranıp uluslararası top çeviren bir ülke konumunda olacağını hesaplarken,oyunda dışlanmış top toplayan duruma düşmesi kabul edilir bir durum değil.
Savaşı başlatmak çok kolaydır ama onu barışçıl bir şekilde bitirmek ise imkansız olduğu gibi; yine savaşı savaşla sonlandırırsınız; sonucu da binlerce on binlerce hatta milyonlarca insan ölümlerine ve trilyonluk dolar ekonomik külfetle mal olurken,milyonlarca insanın yerini yurdunu terk eden ve değiştiren mülteciler yaratır..İkinci dünya savaşı altı yıl sürdü ve 52 milyon insanın ölümüne sebep verirken; milyonlarca insanın sakat kalmasını ve insanların yoksulluğu yaşmasına neden olmuş, halada bu savaşın izleri müzelerde sergilenmekte, belgeselleri televizyon kanallarında gösterilirken,çok filmin konusu da ikinci dünya savaşı üzerine çevrilmiştir.ne kadar acı,göz yaşı ve kan dökülüyorsa insanoğlu hiç ders çıkartmıyor;çıkartacak gibi de gözükmüyor yoksulluk yenilmediği ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin kol gezdiği özgürlüklerin boğuldu yerde, bu savaşlar daha çok su kaldırır.
Peki bizim Başbakan Suriye de süren iç savaşı nasıl sonlandırılmasını istemekten çok; Erdoğan Esed gitsin kim gelirse gelsin, gelen rejiminde niteliği çok önemli değil nasıl olsa,kendi mezhebine yakın din referanslı bir sistem gelecek mantığıyla yaklaşıyor; böyle bir anlayışla hareket etmeseydi dış politikada bu kadar yalnızlığı oynar mıydı?
İnsan söylemek şöyle dursun düşünmek bile istemiyor ama gidişatta oraya doğru gidiyor;Suriye’ye yapılacak olan bir hava operasyonun ardından kara hareketine dönüşmesi durumu, nasıl bir sonuç doğurur bunun hesabını hiç yaptı mı Erdoğan ve onun dış politikaya yön veren bakanı ve bakanlar kurulu üyeleri.
Başbakanın başka bir açmazı içeride süren Kürt sorununun çözümüne endeksli barış süreci, durdu duracak bir yere doğru sürüklendiğini görmüyor mu?
Bir de PKK’nın tekrar silaha sarılması dileriz böyle bir yola girmez PKK ama hala elinde silah olan örgütün buna baş vurmamasının garantisi var mı?
Erdoğan Kürt sorunu konusunda bir çözüm yok demokratikleşme paketimiz var diyor..
Peki Kürt sorununu çözmeden nasıl bir demokratikleşme paketin olacak;ana dilde eğitime karşı çıkıyorsun,yerel yönetimler yasasını AB standartlarında çıkartmaması,seçim barajını indirmemesi ve kendi ev ödevlerini demokratik bir hukuk ülkesi anlamında yapmayan bir ülkenin,böylesi orta doğu coğrafyasında belirleyici olması mümkün mü?
Gezi olaylarından ve Mısır da askeri darbeyle Mursi’nin uzaklaştırmasından sonra Başbakan ve onun dalkavuk medyası,tetikçi yazarları gerçekle ne zaman yüzleşip temel hak ve özgürlüklerle yüzleşecek;bu kadar iç sorunu olan ülkeyi dış politika kim ciddiye alır,bir de Erdoğan’ın dili öteleyici ve ayrıştırıcı olması da işin tuzu biberi oluyor!.
Gezi olaylarında Polisin şiddet uygulamasından sonra AB’liği Türkiye’nin demokratikleşmesi için hibe anlamında vereceği 6 milyon eroyu vermekten vaaz geçtiğini yazıyordu gazeteler .
Çağdaş katılımcı ve çoğulcu bir demokrasiyi hayata geçirenler ev ödevlerini yaparak düşmanlarını da işsiz bırakırlar..
Evinin içinde ki sorunlarını çözemeyenler başkasının evinin içine karışmaları samimi değildir,inandırıcı da olamazlar.. Bizim dış politikada geldiğimiz yeri iç politikamızın geldiği yer göstermiyor mu?
Başbakanın basın özgürlüğüne getirdiği parametreleri dış politikaya da uygulamak istiyor ama…
“Diktatörlüğün olduğu yerde adama hayat tanımazlar” diyor Erdoğan.
Peki sen daha hayatında askeri dönemlerde bile işsiz kalmamış gazeteci ve yazarların yaşadıklarını nasıl anlatacaksınız..Yoksa bu yazarların,yaşadıklarına veya ceza evlerine girmedikleri için hallerine şükür mü, etsinler demek istiyorsunuz?
Şuan Türkiye de basının durumu iç savaş yaşayan ülkelerin basının yaşadığı sorunlardan pekte farklı olmadığını söylersek çok mu, abartmış oluruz.Tam da böyle değil mi?
Erdoğan’ın dış ve iç politikasını eleştiren medya mensuplarının ve savaşa karşıtı güçlerin yaşadığı tam da bunu göstermiyor mu?Erdoğan, kendisine muhalif olan ve eleştirenleri vatan haini dış güçlerin uşağı,darbeciler,diye suçlamıyor mu? Gezi olaylarından yakalaşıp Mısırdaki askeri darbeyle perçinleyerek ne alakası varsa!.
İç ve dış düşman yaratanlar demokrasiden ve hukuktan uzaklaşanların değişmez politikalarıdır, bir de içeriden ve dışarıdan savaş tamtamcıları olaylara el atmışsa; özgürlükler artık bir başka bahara kalır!.
Sahi Başbakanım bu savaşın sonu nereye varacak,birde siz tarif edin savaş nasıl bir şey?
Yorum Yap