- 7.07.2013 00:00
Mısır’da askeri bir darbeyle seçimle gelmiş bir Cumhurbaşkanının görevden uzaklaştırılması bir iç savaş sinyallerini verirken,Mısır da ordunun toplum üzerindeki silahlı gücünü gölgede bırakan, ekonomik gücü tartışma konusu oldu.Olması kadar da doğal bir şey olamaz.
Mısır da ordunun ekonomik gücü bize ne kadar benziyor, sadece ekonomik gücü değil aynı zamanda yargı üzerindeki baskısı ve toplumu yönlendirmesi abartmış olmayalım ama neredeyse bire bir örtüşüyor dersek yanılmamış oluruz.
Bizde ilk darbe 1960 yılında oldu ve ilk defa Ordu Yardımlaşma Kurumu(OYAK) ordu destekli kuruldu ve sermayesi 1 milyon TL idi kurulduğunda..
12 mart darbesiyle OYAK’ın sermayesi 1 milyar TL’na çıktı .
12 Eylül darbesiyle OYAK Türkiye’nin üçüncü holdingi oldu ve tam 7 sektörde iş yapar oldu ve piyasaya açılan ordu pazarlarıyla da piyasadan para kazanmaya başladı.Reno otomobil fabrikasına ortaklığı,Oyak Bank,oyak siğaortası ve OPET gibi petrol istasyonları kurması,kışlalara Oyak bankın dışında başka bir bankanın ATM’lerini yasaklaması.Daha da kötüsü OYAK’a bağlı şirketlerin ve ordu ya ait tesislerin Katma değer vergisi(KDV) ödememesi dikkat çekici değil mi?Bir asgari ücretlinin KDV ödeyip de askeri bir holdingin KDV ödememesi demokratik bir hukuk devletinde yeri olur mu,bizde olursa olur.
Şuan hala ordunun her ilde bir ordu evi var, bu ordu evlerinin bazıları 5 yıldızlı otel düzeyinde, onlarca da sosyal tesis var birde Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetinde var,bu sosyal tesislerde 120 bin er vatan görevi altında garsonluk yapıyor, subay ve astsubaylara eşine çocuklarına.
Tabi bir de askeri yargının oluşması,askeri Sayıştay ile yargıda kendisinin atadığı subayların askeri mahkemelerde karar vermesinin sonucu değil mi,askerlerin dört defa darbe yapması, demokrasiyi askıya alması, seçilmişleri asması ve sık sık siyasete müdahale ederek muhtıralar verip beğenmedikleri yasaları TBMM çıkarttırmaması ve hükümet düşürmeleri,silahlı bir güç olmalarının yanında ekonomik bir güç olmaları belirleyici olmadı mı,siyasal yaşamımızda?
1960 darbesinde bankalardaki hesaplara el koyması,12 Eylül darbesinin başı Kenen Evren istersem bütün özel malları kamulaştırırım,demedi mi?
Askeri darbeler orduların sermayesinin daha güçlenmesi açısından tam bir hasat dönemi olarak karşımıza çıkıyor.Ve askeri harcamaları ve geliri denetime tabi olmadı,hala da olmuyor.
Çift yargı sistemi devam ediyor.
AB süreci olmasaydı AKP askeri vesayeti etkisiz hale getiremez ve askerler Başbakanın ve arkadaşlarının ve tüm toplumun ensesinden boza pişirmeye devam edecekti.
Ordunun ekonomin patronu olduğu ülkelerde askerler siyasi otoriteye tabi olmadıklarını biz çok yaşadık şimdi de Mısır halkı yaşıyor.
Mısır ordusu 255 milyar dolar olan GSMH’nın iddialara göre yüzde 30 ile 40’ nı elinde bulunduruyor bu da yüzde 30 dan hesaplarsak 76 milyar dolar para ordunun elinde bulunuyor.
Hemen hemen bütün sektörlerde ekonomik gücü elinde tutuyor Mısır ordusu.
Mısır ordusu 1952 darbesiyle başlayıp,her darbe sonucu ekonomide kendini gösterirken belirleyici de olmaya başladı. Bu gücünü de anayasayla güvence altına aldı.1964 anayasasında tüm üretim araçlarının yönetiminin halk adına devlete ait olduğu;yani devleti yöneten ordunun hakimiyetine geçtiği açıkça yazıldı.Ekonominin kurumsal yapısında sarsılmaz bir yer edinen ordu,gündelik yaşamın her hücresine de olanca ağırlığıyla nüfuz etmiş vaziyette.
Ordu halen gayrimenkul satın alma ve kiralama,temizlik hizmetleri,kafeteryalar,benzin istasyonları,tarım ve hayvancılık,gıda ürünleri,oteller,yazlık evler,turistik tesisler hatta domates konservesi,plastik masa üretimi ve düğün sahipliği salonuna kadar her alanda faaliyetini kesintisiz devam ediyor.
Daha ilginç gelecek olan Mısır ordusu,çoğu şirketin web sitesinde ordunun payı bulunduğu veya doğrudan sahip olduğu açıkça yazılı.En karlı faaliyet ise inşaat.
Ulusal savunma gerekçesiyle arazileri kamulaştırma yetkisi veren yasa sayesinde ülke topraklarının yüzde 80’ine yakınını ordu tarafından kontrol edildiği ifade ediliyor.
Mısır ordusu,sadece merkezi olarak değil aynı zamanda emekli generalleri sayesinde yerel ekonomileri de kontrol ediyor.Bazı şeker fabrikaları ve turizm yerleri asker kökenli valilerin elinde bulunuyor.
Bir diğer temel gıda et ise ülkenin orta kesimlerinde yer alan doğrudan orduya ait dev teknolojik kesimhanelerden sağlanıyor.
Ne kadar benziyor değil mi,bizim ordu ile Mısır ordusunun siyasete müdahale etmesi ve ekonomik gücü ve devlet üzerinden toplumdaki ağırlığı.
Bu satırların yazarı kamu fabrikasında işçi olarak çalıştığım yıllarda bundan 25 yıl önce ilk özelleştirmeyi savunmuş ve özelleştirme karşıtları ve işçi sendikaları tarafından, sınıfına ihanet eden işçi olarak suçlanmıştım.
Özelleştirmeyi savunma gerekçelerimin başında şu tezi savunuyordum:”eğer bir ülkede devlet ekonomini patronu ise devletin silahlı gücü de ayrı bir ekonomik güç olara bir işveren konumunda ise öyledir OYAK’ı gösteriyordum;o ülkede devlet hukukun evrensel ilkeleriyle yönetilmez,toplumun farklı katmanlarına eşit mesafe durmaz,demokrasi bir yaşam biçimine dönüşmez ve askeri darbelerden de kurtulamayız,diye gerekçelendirip;kamu iş yerlerinde işçinin sendikasının olmadığı devletin sendikasının olduğunu savunuyor;bu yapı içinde bireyin özgürleşemeyeceğini, sivil itiatsılığın ise çıkmayacağını savunmuştum.”
Özelleştirmeye bizde askerlerde karşı çıktı,gerekçeleri ise vatan-millet edebiyatıyla yabancıların hatta kendi ülkesindeki şirketlerin bile almasına razı olmadılar, hatta bazı fabrikaları da aldı, Ereğli demir çelik fabrikasını OYAK’a verdiler,piyasa değerinin çok düşük altında bir fiyatla, milli gelirimiz, milli ordumuza gidiyor,diye peşkeş çektiler.
Darbelerin önünün kesilmesinin yolu, devletin ekonominin patronu olmasını sonlandırmak,devlet içinde ayrı bir ekonomik güç olan ordunun ekonomik gücünü sıfırlamadan,bir ülkede demokrasiye kök saldırmak ve özgürlüklere boy attırmak imkansız gibi bir şey.
Dışa açılmayan,içe kapanan ve kapalı bir ekonominin uygulandığı,din ve mezhep üzerinden özgürlüklerin tanımlandığı,çoğunluk sayısıyla çoğulcu yapının yok sayıldığı,bireysel özgürlüklerin yok edildiği bir ülkede seçim olsa da ;özgürlükler ne kök salıyor ne de boy atıyor,her an askerler ensenizde boza pişirmeye hazır vaziyette bekliyor.
Silahlı organize bir güç olan ordu birde ekonomik bir güç ise o ülkenin sahibi gibi davranıyor,demokratik hiçbir değere ve kurallara uymuyor!.
İşte biz bunun için AB, diye diye dilimizde tüf bitti.
Bir ülkede yarım asırlık darbe geleneği varsa o ülkelerde her an bu depreşebilir.
İşte Mısır da ve bizim yaşadıklarımız bunun sonucu değil mi?
Yorum Yap