Günlerin nöbetini tutarak bu dünyadan ayrılıyoruz

  • 21.04.2013 00:00

 Tespih nasıl tane tane çekiliyor,merdiven basamakları tek tek çıkılıp, günleri tamamlanmasıyla  ayları dolduruyor, her dört ayın birine bir mevsim adı verip, dört mevsimini sonuna da yıl diyerek, yeni bir yıla hazırlanarak yaşama devam ediyoruz ya;ömürün nasıl geçtiğini de fark etmiyoruz.

 Türkiye de ömür ortalama 72 yıl olarak gözüküyor;hiç hesap yaptık mı kaç saat bir ömür almışız doğadan, diye?

Şöyle bir kaba hesap yaptım: 365X 72=26 bin 280 gün yaparken;bir yıl 8760 saat olduğuna göre 72 yılda da 630 bin 720 dakika doğadan ömür tüketerek bu dünyadan göç ediyoruz.

Tabi bu dünyanın her yerinde de böyle değil;bir İsveçli ve Norveçli ortalama 82 ile 84 yıl yaşarken;bir Afganistalı ise 44 yıl yaşıyor, kolobiyalı ise 37 yıl yaşamaktadır..

Tabi bunların ne kadar farkındayız bu da ayrı bir soru işareti!.

İnsan ömrüne süre biçen Tanrı mı yoksa bir kişinin veya toplumun gelir ve refah düzeyi mi, belirliyor; bunu da, din üzerinden değerlendirerek,tartışmadan kaçırmayalım.

Peki bu günlerimizin ve saatlerimizin en değişmez zamanı hangisi hiç düşündük mü;değişmez zaman insanlarda “uyku zamanıdır” her insan 24 saatin 8  saatini uyuyarak geçiriyor nerde yaşarsa yaşasın, geri kalan zamanı da çalışma,dinlenme ve sosyal aktiviteleriyle  ama sosyal yaşantılarda geçen zamanın  çok net belirlenmiş saat zamanı  yok ve kişiden ve toplumdan topluma değişmektedir.

Uyku için de çok şey söylenir ama uyku düzeni bozuk olan normal bir hayata tutunamaz.Uyku bir yerde insanı rölantiye alan bir süreçtir.Uyku sorunu olanın çok uyuması ve uyuyaması psiklolojik bir vakadır.Gereğinden fazla uyku ise ölü zamandır.

Uyku insanın iradesinin dışında teslim olduğu süreçtir,uykunuz geldiyse onu kısa kestirmeden gideremezsin nerede olursa olsun, göz kapacıklarınız  otomatik esnaf kepeneği gibi kendiliğinden  kapanır.

Uyku ne zaman tutmaz?

Ağrınız,sızınız varsa, sorunlar yumağının içinde boğuşuyor bir de buna aşk ilave olduysa geceler çekilmez ve sabahlar olmaz.

Aşkın olduğu yerde uyku tutmadığı gibi uykunun olduğu yerde de aşk yaşanmaz imiş.

Gece uykusu tutmaz yari güzel olanın, deyişi de boşuna söylenmemiştir.

Aşk bütün sorunların unutulmazı ve yaşamınızdan devre dışı bırakacağınız bir duygu değildir,nerede ve ne zamanda karşınıza çıkacağını bilmediğiniz gibi yaşamınızdan da; iradenizle yok edeceğimiz olmadığı gibi bedeninize yazılan, tam bir püsküllü beladır bir yerde.Yaşadığınız tutkulu aşkları bir tarafa  yazmanıza gerek yoktur, o heyecanlı duygu üzerinden yıllar da geçse, hatırladıkça daha dün veya birkaç saat önce yaşamış gibi heyecanlandırır hepimizi.

Bütün acıları,yoksulluğu ve ıstırabı unutursunuz ama aşkın korkusunu,ıstırabını,acısını,hasretini ve coşkusunu unutamazsınız.Aşkın ölçüsü yitip giden zaman olduğu gibi, aşkın tende lezzet veren ise; öpmektir.Cinsellik ise aşkın hararetini ve hazının son noktası olarak yaşamımıza hükmediyor.

İçinde aşk geçmeyen bir sanat ve edebiyat pek ilgi görmez çok kısa olan bu aşk ve cinsellik dürtüsü tüm yaşama tekabül eder ama kimse bunu çok açık yüreklilikle söylemez, yalnız kadınlar bunu yüksek sesle söylerler,erkekler ise aşk için gizli ağlarlar, kadınlar  ise açıktan.

Varlıklı ailenin uyanık gelininin hem güldüren hem de düşündüren öyküsüyle yazıyı tamamlayalım..

Zengin bir aile varmış ve bu ailenin de tek bir erkek çocukları var ve tek çocuklarını aile çok iyi bir eğitim aldırmış,işini bulmuş oğulları, sorunsuz ve herkesin özendiği bir aile oldukları gibi çevrelerinde tanıdık ailenin genç kızları bu eve gelin olmak için can atarlarmış

Bir gün zengin ailenin kadını kocasına bey der;artık oğlumuzun evlenme çağı geldi de geçiyor bile, gel bunu baş göz edelim,gelinimizde ev kızı olsun bize hizmet etsin çalışmasına ihtiyacımız yok, bir elimiz bal da bir elimiz yağda,boy boy torunlarımız olsun gelin bize hizmet eder, bizde torunlarımızı severiz,ne dersin,der kocasına kadın?..

“Adamda aklınla bin yaşa” ben de öyle düşünüyordum ,sen benden çok yaşayacaksın, der,karısına.

‘Ama der adam’var mı böyle bizim ailemize yakışacak ve oğlumuzu da kabul edecek güzel bir kız,diye sorar karısına.

‘Bizim oğlumuza hayır diyecek kız yok bey de;bir kız var çokta güzel su perisi gibi aması var’ der kadın.

‘Neymiş o aması’der adam?

‘Kız güzel de eğitim düzeyi çok düşük, varoşlarda yaşıyor,kent kültürüne uzak birisi’ diye aradaki eğitim farkını ve endişesini anlatır” kadın kocasına.

‘Adam hiç önemli değil eğitim düzeyi, ben sosyologum ve demokrat bir insanım eğitirim’ yeter ki oğlumuz da beğensin,der.

Varoşta yaşayan kızla oğullarını evlendirirler,dillere destan unutulmaz bir düğün ve her kızın özeneceği kolunu-boynunu ve parmaklarını dolduran takılarla donatırlar.

Gecekondu kökenli gelinleriyle bir arada  yaşamaya başlarlar ama hiç bekledikleri gibi gitmez,  gelin, kaynataya ve kayın valideye hizmet etmediği gibi bir de saygısızlık yapmaya başlar,bunun üsütne ara sıra da fırça atar bazen de hiç bunları takmaz.

Gelininin hareketlerinden rahatsız olan evin reisi  sosyolog ve demokrat adam gelinle konuşmaya karar verir; gelinini çağırır  ve konuşmak ister;sözlerine gelinim demez kızım,der, sen bizim gelinmiz değilsin aynı zamanda kızımızsın,senin hareketlerinden ve sözlerinden memnun değiliz, bir sorunun varsa bize anlat, biz demokrat bir aileyiz ve bireyleriz bizim evde aile içi demokrasi vardır,herkes düşüncesini özgürce söyler,diye gelinin konuşmasını ister!.

“Rahatsızlığım var ama söyleyemem” der, gelin kaynatasına!.

‘Anlat kızım ben her türlü eleştiriye açığım” der kaynatası..

“Benim eleştirim ağır olur konuşursam” der gelin.

“Hiç önemli değil” anlat der kaynatası gelinine.

“Bu evde benim dışımda düzülecek üç kişi var” der gelin!.

“Adam şaşırır ne biçim konuşuyorsun terbiyesiz” diye çıkışır varoşlu gelinine!.

“Gelin ben demiştim sana” ama der kayın pederine.

“Anlat o zaman kim bunlar” der gelinine?

“Başta sensin” der gelin?

“Ne yaptım kızım ben sana” der, kaynata?

“Mangalın başında oturuyorsun maşada yanında, gelin, gel şu  cuvara mı yak,diye bağırıyorsun,der..

“İkincisi kim” der,adam gelinine?

“ kaynanam denilen orospu;sürahiyle bardak yanında duruyor, gelin bana bir su ver,diye çağırıyor’der gelin.

‘Peki üçüncüsü kim der,gelinine kaynatası?

“o da kocam olacak  aptal”,der..

“Adam, peki kızım o ne yaptı sana” diye öfkelenir?

“Ben donumu çıkartıp kapıya asıyorum o iş  yapacak mıyız”  diye  soruyor,deyip uzaklaşır  gelin.

Aşkın sinyalini okuyamazsanız zenginliğinizin  ve okullu olmanızın bir anlamı yok..

Varoşlu gelinin hikayesi kulaklara küpe olacak bir aile ve aşk öyküsü,değil mi?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums