- 15.03.2013 00:00
Bürokrasi ‘ büro’ sözcüğünden türetilmiş bir kavramdır yani bürodan, yeni adı ‘ofis’ olan, oturduğun yerden işleri organize eden yer demektir,yönetene de bürokrat deniliyor.
Sanayi devrimini tamamlamamış, demokrasiden de nasibini almamış,adem-i merkeziyetçiğe geçememiş, temel hak ve özgürlüklerin bürokratların iznine bağlı,bireyin özgür olmadığı toplumlarda yönetim nasıl olursa olsun,o ülkelerde tam bir “bürokrasi cennetti” vardır..
Ülkenin gündeminin belirleyen Kürt sorununu da bürokrasi boyutunda ele almalıyız.
Kürt sorunu çözülürse “bürokrasi” saltanatı yok olacak mı?
Asker ve sivil bürokrasi değil mi,Kürt sorunu bu duruma getiren ve bir iç sorunu olan Kürt sorununu siyasilere çözdürmeyip,bölgesel olmaktan da çıkartıp küresel bir sorun haline getirmedi mi?
Bunları çok tartıştık bu konuyu enine boyuna ama değişmedi ancak taşı yerinden oynattık.. Kürt sorununu çözersek diğer sorunlarımızın başında gelen “Ermeni ve Kıbrıs” meselelerinin önünde engel bürokrasi değil mi?
Yaşadığım kentte devletin bir sosyal tesisine gittim ve bir siteye yazı geçeceğim sekreterin odasına girdim kimse yok,müdürün odasının kapsını çaldım müdür de yerinde değil, odaya şöyle bir göz attım tam bir küçük saray yavrusu,bir sosyal tesisin müdürünü odası böyleyse artık generalin,valinin,kaymakamın makamını gözümde canlandırmak istedim,bu ülke adam olmaz,bürokrasiyi alt etmeden bir yere varılamaz,diye kendi kendime sitem ettim.
Askeri darbelerin eserleri değil mi,ordu evleri,öğretmen evleri,polis evler,hakim evleri?
Bu yerler neden vatandaşın yerleri olamıyor?
Çok bilinen bir söz var ”sistemden beslenenler sistemi değiştirmezler” diye..
Devlet kapısında iş arayan işe girdikten sonra devletin bürokratik kadrosunda kendine artık bir yer aramanın peşine düşüp, siyasilerin desteğiyle bürokrasi de bir yere gelmenin uğraşı içinde oluyorlar.
Bir makam,bir sekreter, bir araba ve şoförü birde buna lojman eklendi mi,tutana aşk olsun artık.
Her bürokrat kendi çapında küçük ölçekli bir iş veren oluyor bizim ülke de.
550 milletvekilinin her birinin bir sekreteri,bir şoförü bir de danışmanı var,bilinen bunlar gerisi teferruat. TBMM, Türkiye’nin en büyük KİT’i olarak biliniyor parlamentoda çalışan insan sayısı 5 bin kişi.
Ordu da vatan hizmeti diye 120 bin asker garsonluk yapıyor,binlercesi patates-soğan soyuyor,subayların emrinde kaç asker vatan-toprak -bayrak adı altında hizmet veriyor o da belirsiz.
Milli piyangonun bir sloganı var bunu sık yazar ve her ortamda sistemi okumak anlamında örnek olarak ta gösteririm;”bir gün sana da çıkabilir” diyor ya…Bu sistemi özetleyen bir slogan..
Bir AKP’li bakanla bir yüksek yargı mensubunun başkanın açıklamasını okumuştum gazetelerde.
Bakan şöyle diyordu:”Ben bir işçi emeklisinin oğluyum bir emekli memurunda damadıyım,bu sistem bakın beni bakan yaptı,bu ülke de herkes istediği yere gelebiliyor.” yeter ki sıranı bekleme ve sabır göster diye mesaj veriyordu.
Yüksek yargı mensubu da:”Ben köy kökenli Anadolu da yaşayan bir fırıncının oğluyum, bakın ülkenin en büyük yargısının başında, devlet protokolünün de dördüncü sırasındayım, devlet temsil anlamında” diye sisteme methiyeler düzüyordu.
Bunları okuyunca içimden bir ses çıktı irademin dışında, sanki bu memlekette herkes bakan veya yüksek yargı mensubu olamadığından yakınıyor da, bizim haberimiz mi, yok dedim.
Bu açıklamaları yapan,Bakan ve yargı bürokratı bu sistemi yıllarca sorguladılar ideolojik anlamında ama kendileri bu sistemden beslenince sistemden şikayetçi olmanın bir anlamı yok,amiyane tabirle çeşme akarken destini dolduracaksın sözü yerini buluyor.
Sözü çok uzatmadan mutlaka çevrenizde bir tanıdığınız bir bürokrat vardır o kişinin devlet bürokrasisinde yer almadan önceki mal varlığıyla sonraki ekonomik gücünü bir araştırın veya soruşturun uçurum vardır.
Bu siyasetimizde de geçerli onun için herkes belediye başkanı veya milletvekili olmak için canhıraş mücadele veriyorlar.Milletvekili veya belediye başkanlığı yapıp ta yoksullaşan birine rastladınız mı hiç?
Dünyanın hiçbir ülkesinde bir dönem milletvekilliği yapan ömür boyu dört bin dolar maaş bağlanan bir ülke yok ,bu sistemi okuyup anlatmaya yetmiyor mu, siyaset anlamında.
Ya belediye başkanlarının ellerinde dönen rantı anlatmanın bir anlamı olmasa gerek.
Biz Kürt sorununu tartışıp duruyoruz yukarıda da dile getirdim önemli de ama bu sorun çözülürse bürokratik yapı değişecek mi?
Valilerin,generallerin,yargı mensuplarının maaşlarını öğrene bilecek miyiz?
Onun için demokratikleşme,saydamlık,katılım,denetim önemli,onun için AB standardında bir demokrasi diyoruz.
AB ülkelerinde bürokratların ve siyasilerin böyle bir saltanatı var mı?Yok.
Niçin AB’ye karşı olanları anlamışınızdır.En çok AB’ye bürokrasi ve sistemden beslenen siyasilerdir ve işçi sendikaları,siyasette ikbal ve mal varlığı elde etmek isteyen gazete patronu ve kalemşorlarıdır.
Kürt sorunu çözülürse Kürtler Bürokrasiyle yönetilmeyecek mi?
Uludurede 34 Kürt vatandaşını savaş uçaklarıyla bombalayarak öldürenler silahlı bürokratlar değil mi?
Neden aydınlatılamıyor?Bu sorunu aydınlatamayan siyasi erk devasal Kürt sorununu nasıl çözecek çok merak ediyoruz?
Darbelerin kurumları ve anti demokratik yasların varlığını koruduğu yerde, nasıl toplumsal sorunları çözeceksiniz.
Sorun Türkiye’nin evrensel bir hukukla yönetilecek demokratik acil bir anayasaya ihtiyacı var .
Kimse vali ,kaymakam,general olmak için çaba sarf etmiyor insanca yaşayabileceği bir özgürlük ve ekonomik talep ediyor.
Bürokrasinin güçlü olduğu yerde demokrasinin kuvvetler ayrılığı devre dışı kalır.
Bu Cumhuriyetin yarım asırdan fazla bir askeri darbe geleneği var bu unutulmamalı!..
Yorum Yap