- 14.01.2013 00:00
Yeni yıla Zonguldak kozlu kömür ocağında 8 işçinin metan gazı patlaması sonucu ölen ve bilinen ama değişmeyen iş kazalarıyla başladık.Sayıştay raporuna rağmen,Sayıştay bu ocakta iş güvenliği tedbirleri yok demesine rağmen.
Biz dünyada en fazla Çin’den sonra maden ocaklarında işçi öldüren ülke olarak ikinci sırayı alıyoruz..Ama AB ülkeleri içinde birincilik bizim elimizde ve AB’liği üyesi ülkelerinde olan iş kazalarının yed kat fazlası oluyor;Uluslar arası Çalışma Örgütü İLO’nun da kara listesindeyiz.
Birinciliği de bırakacak gibi gözükmüyoruz..
Cumhuriyetin kuruluşu olan 1923 yılından bugüne kadar 60 bin işçiyi iş kazalarında öldürmüş bir devlet politikamız var.
PKK ile 30 yıllık çatışmada da 50 bin insanımızı savaşta kaybetmişiz..
İnsan ölümünün bu kadar sıradanlaştığı bu topraklarda nereye kadar gideceğini de kestirmek imkansız gibi gözüküyor..
Son on yılda tam 10 bin işçi iş kazalarında ölmüş yani AKP’e iktidarı her yılda bin işçinin ölümüne göz yummuş.
Başbakan insan varlığı gündeme geldiğinde ağzından bal damlarcasına konuşuyor ama iş,iş kazalarına geldiğinde duyan kulağının üstüne yatıyor; Mehmet Altan’ın deyimiyle “cinayet ekonomisini” de hiç ciddiye almıyor.
Nasıl olsa her canlı mutlaka bir gün ölümü tadacak,her ölenin bu kaderidir,takdiri ilahinin önüne geçilmez,alın yazısı,diyerek canından can verenleri “dinle teselli etmeye” çalışıyor.Ama Başbakan Erdoğan kendi annesinin eceliyle ölümünde hüngür hüngür ağlaması,can benden ise ölüm acı ve kabullenmek zor ama tanımadığın öldüyse Allah rahmet eylesin,yakınlarına da Allah sabırlar versin,deyip geçiştiriyor.Ölen ölür kalan sağlar bizimdir,ölenlerin yakınları ağlar sızlar bir gün gelir unutur..
Maden ocağında iş kazası sonucu ölenin tabutunu bayrak sarıp,devlet erkanı cenaze namazında saf tutuyor,peşinden birkaç hamasi ve cennet vaat eden sözlerle unutturuyor ama ölen bir yakınları olsa siyasilerin, acaba böyle mi konuşur bir de bunu sorgulamalıyız.
Maden ocaklarında ölümlerin çok dramatik öykülerini dinliyoruz;Zonguldak maden kazalarında ölen bir işçinin, babasının yerine işe alınmış olması ve babasının da maden ocağında iş kazasında ölmesi ve hayat hikayesi de babasının akıbetiyle kesişmesi ne kadar acı ve vahim bir olay, insan düşünürken ürperiyor.
Son dokuz yılın resmi iş kazası raporu:
2002-358
2003-410
2004-537
2005-620
2006-863
2007-1165
2008-1207
2009-1008
2010-1240
2011-1555
Toplam ölen işçi sayısı 8958,buna 2012 dâhil değil,2012 iş kazaları raporuyla bu on bini aşacak gözüküyor.
Kaynakça:Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığının verileri,muhalefetin verdiği istatistik rakamları değil.
OECD verileri ile Çalışma ve Sosyal Bakanlığının verileri örtüşüyor.
Bakanlık 2011 verilerine göre;Türkiye de toplu iş sözleşmesinden yararlanan sendikalı işçi sayısı sadece 682 bin işçi.Türkiye de çalışan ücretli sayısı ise 12 milyon..
AKP’nin on yıllık iktidarında sendikalaşma yüzde 38 gerilemiş,bu tam bir sendikasızlaştırma demek;kayıt dışı ekonomiye destek ve iş kazalarına ise çağrı anlamına geliyor,bu tablo.
Yine OECD ülkeleri içinde sendikasızlaştırmada da birincilik bizde.Olumsuzlukların şampiyonluğunu kimseye bırakmıyoruz.
Bu cinayet ekonomisinin sorumlusu olan AKP’e iktidarı, ne zaman iş kazası demeyi bırakıp ta ölümleri durduracak?
Tabi birde sendikaların hiç mi bir sorumluluğu yok bu ölümlerden.Ama onların derdi sendikayı siyasette bir atlama tahtası olarak kullandıkları sürece de bu ölümlere seyirci kalacak; ya da bir basın açıklamasıyla geçiştirecektir.
Nasıl olsa sendikacılar için,” ekmek elden su gölden” misali bir hayatları devam ediyor,işçi aidatları da kesintisiz ve denetimsiz bir şekilde hesaplarına yatıyor,gerisi fasa fiso..
Burası demokratik bir ülke olsa; sendikalar üretimden gelen gücünü ve örgütsel potansiyeliyle sokakları ve meydanlar insan seline çevirir.
Yorum Yap