- 27.02.2023 04:56
16 Ocak 1489 yılından beri yani 534 yıldır bu coğrafyada ve ülkenin dört bir yanında depremler oluyor…
Cumhuriyetin başlangıcından bu yana resmi rakamlara göre,100 binin üstünde insanımızı depremlerde kaybettik.
Her depremden sonra oturduğumuz evler hepimize “Betonda Tabutlar” olunca anlaşılıyor.
6 Şubat Maraş depreminde ölen 44 bin insanın kaderi de önceki depremde ölenlerden farklı olmadı.
Bundan sonra olacak depremlerde insanların kaderi değişir mi, derken…
Devletin deprem karşısında aldırmazlığı hiç değişmedi.
Son dehşet verici örnek de bunu ispatlamakta:
“6 Şubat Maraş depreminden 13 gün sonra İstanbul Valisi Ali Yerlikaya;“50 bin öğrencinin eğitim gördüğü,2 bin 700 öğretmenin eğitim verdiği, 93 okulu boşaltma kararı aldıklarını,1351 okulun da riskli olduğunu” açıklıyordu.
6 Şubat depremi olmasa imiş, İstanbul’da olacak bir depremde 93 okul ,“50 bin öğrenciye, 2700 öğretmene toplu mezar olacaktı.”
Binaların riskli olduğunu biliyorlar ama aldırmıyorlar.
Korkunç değil mi?
Zaten kulislere sızan ve yetkililerin de tekzip etmediği haberlere göre;199 yılında olan Marmara depreminde İstanbul’da ki bu okulların hasarlı olduğu ve bilirkişi raporunun İstanbul Valiliğine verilmesine rağmen; bu okullarla ilgili Valilik bu zamana kadar ne güçlendirme yapmış, ne de boşaltma kararı almış.
İstanbul’da 93 okulun boşaltılmasının ardından, İzmir Valiliği ’de İzmir’de 8 okulu boşaltılma kararı aldıklarını açıklarken…
Peşinden Manisa Valiliği de 6 okulun yıkılacağını beyan ediyordu.
Birde basına yansımayan güçlendirmek için boşaltılan okullar var…
Bunlardan birisi benim torunumun gittiği Marmara depreminde hasar görmesine rağmen,24 yıldır kesintisiz eğitime devam edilen, Kocaeli Derince Anadolu Lisesi…
Beş ay önce okulu boşaltıp binaya güçlendirme çalışması başlattılar.
Maraş depreminden 16 gün sonra 21 Şubat’ta yerel basına yansıyan haberlere göre; “Kocaeli genelinde 20 okulun yıkılmasına ve güçlendirilmesine karar verildiğini” öğrendik.
Bu okullar hasarlı veya yıkılması gerekiyorsa, bugüne kadar niye boşaltmadınız veya güçlendirme çalışması yapmadınız?
Boşaltılan ve güçlendirilme yapılan okulların hasarlı olduğu raporu Valiliklere, hangi tarihte verildi?
Bu okullar kaç yılında yapıldı ve bu okulları yapan müteahhitler ve yetkililer hakkında bugüne kadar,“Hukuki”, bir işlem yapıldı mı?
Bu nasıl bir vicdansızlık?
En küçük bir sarsıntıda ”binlerce öğrenciye ve öğretmene mezar olacak” okullarda, yıllarca eğitim verildi veriliyor?
Yetkililerin bu umursamazlığı insanın aklına geldikçe, insanın kimyası bozuluyor, dehşete düşüyorsunuz.
Görüldüğü gibi…
AKP 21 yıllık iktidarında, 99 Marmara depreminden ne ders almış, ne de olacak depreme karşı, ciddi bir hazırlık yapmış…
Hâlbuki Marmara depreminden sonra çok önemli depreme karşı alt yapılar hazırlandı,yönetmenlikler, ve kanunlar çıkartıldı, vergi gelirleri sağlandı:
“Birisi, Doğal Afetler Sigortalar Kurumu “DASK.”
İkincisi, “Zemin Etüdü Kanunu.”
Üçüncüsü ise,”Yapı Denetimiydi.”
AKP iktidarında bu üç yasadan sadece, DASK’ı uygulamış,onu da para geldiği için.”
Maraş depreminden sonra öğreniyoruz ki, ”Yapı denetimini denetleyen mühendislerin maaşını, müteahhitler veriyormuş.”
Tıpkı madenlerde olan iş cinayetlerinde, maden ocaklarını denetleyen iş müfettişlerinin parasını, patronların verdiği gibi…
Zemin etüdünün uygulanmasına ise hiç ihtiyaç bile duyulmamış.
Toplanan 680 milyar lira deprem vergileri ise amacı dışında harcanmış.
Maraş depreminden sonra ortaya çıkan illerdeki vahim deprem tablosu, bunu tüm detaylarıyla ortaya koyuyor.
Muhalefet ve muhalif basın haklı olarak, Şahsım devletin sahibine deprem öncesi ve sonrası sorularını sıralıyor:
-Neden Askeri depremden 58 saat sonra sahaya sürdünüz?
-Deprem bölgelerinde hala AFAD ve Kızılay’ın yetersiz olduğunu?
-AFAD ve KIZILAY’da görevlendirilen insanların liyakatsiz olması ve bu alanda hiçbir eğitiminin olmaması, başlı başına bir sorun yarattığını görmüyor musunuz?
-Deprem için toplanan 680 milyar lirayı nerelere harcadınız?
- “AFAD ve KIZILAY” gibi kuruluşlarda görevlendirdiğiniz kilit noktalarda, İmam hatipli ve ilahiyatçı kökenli kişilerin olması, iktidarın liyakati yok saydığınızı göstermiyor mu?”
Şahsım devletin sahibi bu soruları; depremzedelere inanç sömürüsü yaparak, bunlar takdiri ilahi, kaderimizin bir planı, diye geçiştirirken…
Muhalefete ise her zaman olduğu gibi bayramlık ağzını açıp;“Hakaret, tehdit ve iftiralarla” canlı yayında kameralar karşısında, galiz küfürler etmekten çekinmiyor.
Bu da asrın reisinin suçluluk ve korku psikolojisinin dışa vurması olsa gerek.
Bu soruların karşısına çıkacağını ve sorunları çözemeyeceğini adı gibi bildiği için Erdoğan;depremin olduğu gün, üç ay OHAL ilan edip toplumda bir korku iklimi yaratıp, ”zor oyunu bozar” mantığını devreye soktu..
Asrın reisi şunu iyi bilsin ki:
“Hukuk dışı yöntemlerle toplumu geçici olarak susturabilirsin ama depremi önleyemez, toplumsal sorunları da çözemezsiniz.”
Ucube sitemi terk edip hukuka dönmekten başka çıkış yolunuz yok.
İvedi olarak yerel yönetimlerde AB standartlarında radikal reformlar yapılmalı:
*”Merkeziyetçilikten”, Adem-i merkeziyetçiliğe” geçilmeli.
*Kesinlikle “imar affı” çıkartılmamalı, sayısı 10 milyon ile ifade edilen kaçak yapılar hemen yıkılmalı.
*Mahkeme kararı ile oturma izni olmayan ve Erdoğan’ın da “mahkeme kararını tanımayıp”, ”gücün yetiyorsa gel yık” diyerek taşındığı, 1152 odalı kaçak Saray’da yıkıma dâhil edilmeli.
* “Siyaset, Bürokrasi ve Müteahhitten” oluşan yapının finansmanını sağlayan müteahhitler, devre dışı bırakılmalı.
*Belediye meclis üyelerinin aldığı, bina kat sayısı, yerleşim yerleri, şehir planlamaları meclis üyelerinin kararına bırakılmamalı?
*Çünkü, Belediye meclis üyelerinin büyük bir oranı; esnaf ağırlıklı,berber manav,kasap,marketçi,hurdacı ve küçük iş yeri sahiplerinden seçilen,eğitim düzeyi düşük vizyonu olmayan insanlardan oluşuyor..
*Binalara verilecek “Kat Sayısı, şehir planlaması ve yerleşim yerleri” mutlaka şehir planlamacıları, yer bilimcileri, deprem uzmanları ve Mimar ve İnşaat Mühendislerinin aldıkları ortak kararları doğrultusunda, Belediye Meclisleri karar almalı.
*İş yerlerine ve evlere iskan verildikten sonra, Belediye tarafından “ev ve işyerlerinin” mutlaka, her yıl denetimi yapılmalı. Binaların ve iş yerlerinin iç ve dış mimarisine yönelik keyfi tadilatlar yapılıyor; kat çıkma, kolon kesme, balkon kapatma, pencere açma ve kapama gibi,proje dışı tadilat yapanlara; caydırıcı ve yüklü para cezaları verilmeli, hatta hapis cezaları getirilmeli.
*Belediyeler temsil ettikleri yerlerin sorunları karşısında daha yetkili ve sorumlu olmalı, belediye meclis üyeleri de muhtarlar gibi mahalle bazında seçilmeli, Valiler de artık seçimle gelip seçimle gitmeli…
*Belediyenin meclis toplantılarına Mahalle muhtarları, ilin ve ilçenin meslek örgütleri olan Barolar,Tabibler ve mühendis odaları da katılmalı, söz ve oy kullanma hakkına sahip olmalılar.
Bu reformlar ve uygulamalar ancak AB’nin bir parçası olmakla mümkündür.
“Deprem felaketlerinde yetkisi ve ihmali olan siyasilerin bedel ödemediği ve cezalandırılmadığı, depreme karşı dayanıklı kurallara uygun binalar yapmadığımız sürece…
Toplum olarak her depremde “Beton tabutlarla gömülmek” bizim değişmez kaderimiz olmaya devam edecektir.”
Yorum Yap