ÖLELİM AMA “DEVLETİN AYAĞINA TAŞ DEĞMESİN” ÖYLE Mİ?

  • 13.02.2023 08:01

Demokratik hukuk toplumlarında devletin asli görevi “vatandaşın can ve mal güvenliğinden” sorumlu olmasıdır.

Bizde ise tam tersine ezel ebet vatandaşın can ve mal güvenliğinden önce, ”devletin Ali menfaatlerinin” önemsendiği bir siyaset anlayışı hâkimdir.

Bireyi özgürleşmeyen, sivil itaatsizliğin gelişmediği,eşit vatandaşlık hukukunun uygulanmadığı, ödediği vergisinin hesabını sormayan, ”devleti kutsayan” toplumlar, hukuk toplumu olamazlar.

Gelişemezler…

Çağın parçası haline de gelemezler.

Hukuk toplumu olamadığımız, demokratik hesap sorma geleneğimizden de yoksun olduğumuz için..

Bizde devleti yöneten siyasiler,doğa felaketlerinden,Maden cinayetlerinden,her türlü ihmalden doğan belada ve tabii ki ortaya çıkan yolsuzluktan sorumlu tutulmazlar, hesapta vermezler.

Tersi olsa  Deprem felaketleri ve iş cinayetleri”, bu kadar olağan hale gelir miydi?

İnsan döne döne aynı soruyu soruyor:

Hiç mi bir toplum yaşadıklarından ders çıkartmaz, önlem almaz ve hesap sormaz?

Bakın yaşadıklarımızı bir akıl  ve hafıza laboratuvarından geçirelim:

Bu topraklarda asırlardır depremler oluyor ama “Zemin Etüttü Kanunu” Marmara depreminden sonra çıkartılıyor.

1999 yılında 17 Ağustos’ta merkez üssü Gölcük’te,18 bin kişinin öldüğü Marmara depreminden  beri, yer bilimcileri iktidarlara depreme karşı önlem alın diye uyarılarda bulunmaktan dillerinde tüy bitti.

Marmara depreminde hükümette Başbakan Yardımcı olarak görevde bulunan Devlet Bahçeli, deprem uzmanlarına  bunlar,  deprem manyakları”, toplumun psikolojisini bozuyorlar diye hakaretler etti.

2020 Yılında olan Elazığ depreminden sonra  yer bilimcisi  Prof.Dr.Naci Görür, Kahraman Maraş’ta çok büyük deprem olacak diye, her ortamda  bağırdı ama hiçbir yetkili ciddiye bile almadı.

Asrın felaketi” dedikleri deprem sonunda geldi.

Aynı ölçekte olan  deprem Meksika’da ,Japonya’da insan öldürmüyor ama bizde ülkeyi yok edebiliyor…

Siyaset-müteahhit-bürokrat rant üçgeni ülkeyi ve insanlarımızın hayatını karartıyor, hayattan koparıyor.

Merkez üssü Kahraman Maraş’ın Pazarcık ilçesinde 6 Şubat 2023 Tarihinde sabah saat 04 de 7.7 ve 7.6 şiddetinde üst üste iki deprem oldu ve toplamda bir buçuk dakikaya yakın sürdü.

Ülkenin  toplam yüz ölçümünün 5’te birini kapsayan,Adana,Hatay,Diyarbakır,Gaziantep,Şanlı Urfa,Malatya,Kahraman Maraş,Kilis,Adıyaman,Osmaniye’ye kadar uzanan,13.5 milyon insanı etkileyen, an itibarı ile 24 bin insanın ölümüne, 80 bin insanın yaralanmasına, binlerce binanın yıkılmasına ve binlerce insanın molozların altında kalmasına, milyonlarca insanın evini barkını kaybetmesiyle sonuçlanan bir deprem felaketiyle uyandık.”

Deprem bu illerin bir çoğunu  neredeyse tarihten silmiş görünürken,bir çok deprem bölgesine ve illere, iki gün sonra ancak  kurtarma yardımı, ekmek ve su  ulaştırılabildi. Zaten iş işten geçmişti…

Niye böyle oldu?

Mevcut iktidarın depremi hiç ciddiye almadığını, mecliste muhalefetin verdiği 75 deprem önergesini reddettiğini biliyoruz.

İktidarın deprem konusunda  hiçbir ciddi çalışmasının olmadığını ve  hazırlıksız yakalandığı zaten  ortada…

Deprem bölgesinde ne kadar Yol,köprü, hava limanı, hastaneler ve devletin binaları varsa, deprem sonrası hepsi kullanılamaz durumda.

Yüz yıldır bu topraklarda  deprem oluyor  ama hiçbir önlem alınmıyor.

Hep mazeret üreten…

Hiç özeleştiri vermeyen…

Önlem almayan…

Siyasi bedel ödemeyen…

Hesap vermeyen… 

Bir siyasi zihniyet hiçbir şey olmamış gibi, devlet ayakta ve vatandaşın hizmetinde demeye devam ediyor.Pişkince…

İktidarın depremden sonra aklına ilk gelen üç beş saat sonra 10 ilde, 3 ay süre ile OHAL ilan etmek oldu.

Aslında OHAL ilan etmeye gerek var mıydı, tabii ki yoktu…

Partili Cumhurbaşkanlığı sitemine geçtikten sonra ülkede  örtülü bir OHAL sistemi uygulanıyor zaten.

Bütün Valiler olağanüstü yetkilerle donatılmış durumda,Vali istediği anda o ilde,bütün demokratik hakları geçici olarak askıya alıyor ve yasaklar getiriyor.

OHAL demek “temel hak ve özgürlükleri kısıtlamak”,”yayın yasağı getirmek” veya keyfi yönetim demek. Baskı demek.

Bir gün sonra iktidar gerçek yüzünü gösterdi ve ülke genelinde tweetir’e kısıtlama getirdi.

Bu coğrafyada insanların başına ne felaketler gelirse gelsin ama; ”devletin ayağına taş değmesin”, algısı hiç değişmiyor.

İktidarlar değişse de bu siyasal zihniyet hiç değişmiyor.

İktidarda değilseler…

Bakın Asrın reisi 1999 yılında Marmara depreminden sonra hükümete sesleniyor:

 “İktidar mazeret üretme yeri değil… Coğrafya da  kader değil…Ülkeyi yöneten sorumludur ve sorumluluğu neyi gerektiriyorsa onu  yerine getirsin.”

Bu söz, ülkeyi tek imza ile yöneten Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait.

Bugün söylese kendi kendini tutuklatır.

Yeri gelmişken Marmara depreminde yandaş medyanın manşetlerini de hatırlatalım: ”Devlet çöktü”,Millet Sahipsiz Kaldı”…Yıl 1999.

Şimdi ne diyor,Erdoğan, ”depremler ve maden cinayetleri dinimizde kaderimizdir.”

Şahsım devletin sahibi  kendisini eleştiren medyaya RTÜK üzerinden yayın yasağı  uygulatırken,sosyal medya ya da operasyonlar yaptırıyor.

Toplanan deprem vergilerinin akıbetinin bilinmemesinin yanında, affedilmez çıkartılan “İmar afları” adeta birer cinayet…

Cumhuriyet Tarihinde yüz yılda çıkartılan “imar affı 18.”

Ak Parti iktidarının en büyük  affedilmez  yanlışlarından biri; gelir elde etmek için ülke genelinde  3 milyon 152 bin kaçak, kesin yıkılması gereken yapılar için “8” defa, ”İmar Affı Çıkartarak”, 26 milyar lira gelir elde ederken,âdeta ölüme de davetiye çıkarttı.

Birde parasal boyut var.

Marmara depreminden sonra çok büyük deprem vergileri getirildi…

İlk önce özel iletişim vergisi yüzde 10’dan, yüzde 25’e çıkartıldı.

Güya iletişim vergisi geçici olarak getirilmişti, âmâ  kalıcılaştırıldı ve 24 yıldır uygulanıyor.

 Marmara depreminden sonra zorunlu deprem sigortası olarak bilinen, Doğal Afet Sigortaları Kurumu(DASK) devreye sokuldu.

2022 yılı itibarı ile toplumun yüzde 60’nın DASK’ı ödediğini, son yirmi yılda deprem vergilerinden elde edilen gelirin, 680 milyar lira olduğu, ama toplanan deprem paralarının nerelere harcandığı bilinmiyor.

Deprem vergilerinin akıbeti için sorulan bir soruya, AKP’den dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “biz bu paraları yollara, köprülere harcadık” demişti. 

2020 yılında Elazığ depreminden sonra depremzedeler için toplanan 3 milyon liranın akıbeti de, hala bilinmemekte.

Depremler oluyor, halkımız ölüyor ama sonrasında ülkeyi yöneten siyasiler,ne hesap veriyorlar, ne de siyasi sorumluluk alıyorlar.

Değişen sadece depremde ve maden cinayetlerinde ölenlerin bölgesi,ili,tarihi,ölen,sakat kalanların ve yıkılan bina sayısı oluyor.

Ülkede bugüne kadar hiçbir depremden ve toplu maden cinayetinden sonra, bir tane kişi istifa etmedi, siyasi ve yetkili tutuklanmadı, görevden alınmadı hatta doğru dürüst yargılanmadılar bile.

“Allah Aşkına, binlerce insanın ölmesinden, sakat kalmasından, psikolojisinin bozulmasından ve perişan olmasından kim sorumlu?”

Biz Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmadığımız ve bu rejimi demokratik yollarla ortadan kaldırmadığımız sürece, siyasilerin iktidar kavgalarını izlemeye ve değişmeyen  şu sözleri maalesef  duymaya devam edeceğiz:

 Devletin ayağına taş değmesin, birlik beraberliğimiz bozulmasın, çok şükür devletimiz dimdik ayakta ve milletimizin yanında” diyecekler.

Aha buraya yazıyorum:

“Çok değil bir yıl sonra bu depremi de, bedel ödeyenlerden, sakat kalanlardan ve yakınlarını  kaybedenlerden başka kimse  hatırlamayacak. Bir tane siyasi ve yetkiliden de hesap sorulmamış olacak.”

Nerden mi biliyorum?

1999 Marmara depremini bilfiil yaşamış birisi olduğum için biliyorum, üzülerek bu iddiayı ortaya atıp, kayda geçiyorum.

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums