MHP’DE YÜZ KİŞİLİK ÖLÜM LİSTESİ DOLAŞIYOR!

  • 15.01.2023 22:12

Bu sözün sahibi yıllarca MHP’de siyaset yapmış, Avukat Afşin Hatipoğlu daha neler söylüyor:

“MHP tarafından organize edilen kişilerin saldırısına uğradığını,  ölümle tehdit edildiğini ve can güvenliğinin olmadığını… Mesleğim mühendis, tornacı veya marangoz olsaydı yurtdışına çıkar oralarda  yaşardım…Bugüne kadar MHP’nin politikalarını eleştirerek  ayrılan ülkücülere, MHP merkezli   yüzden fazla saldırı düzenlendi, kamuoyu bu olayların sadece yüzde 15’inden haberdar oldu…MHP’de  yüz kişilik ölüm listesinin dolaştığını ve kendisinin de adının geçtiğini…Eğer, Sinan Ateş cinayeti aydınlatılmazsa, siyasi cinayetlerin devam edeceğini dile getiriyor; Can güvenliğim yok MHP’liler beni ve çocuklarımı ölümle tehdit ediyorlar, diye feryat ediyordu..”

(Bu sözleri Afşinoğlu 6 Ocak 2023 Tarihinde katıldığı Flaş televizyon kanalında canlı yayında açıklıyordu.)

Avukat Afşinoğlu’nun bu sözlerini, stüdyoda bulunan konukları hayretler içinde dinlerken, ekran başında izleyenlerde kulaklarına inanmamışlardır.

Ama…

Her zaman olduğu gibi yine hiçbir Cumhuriyet Savcısı bu feryadı duymuyordu.

Ülkücü hareketten gelen yıllarca  MHP’de siyaset yapmış, partinin merkezinde görevlerde bulunmuş, milletvekilliği yapmış kişilerin anlattıkları da ;Avukat Afşinoğlu’nun anlattıklarını doğruluyordu.

MHP’den ayrılan saldırıya uğrayan ve ölümle tehdit edilenlere ,gelin sırayla kulak verelim:

*Alaattin Aldemir ;eski Ülkü Ocakları Genel Başkanlarından ve CHP’ye geçtiği için tehdit edildiğini,kendim adına korkmuyorum artık…CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu adına korkuyorum ona bir şey yaparlar diye…Kılıçdaroğlu’na Ankara Çubuk’ta yapılan linç saldırısının arkasında kimlerin olduğunu, ben çıkıp açıklamak istedim ama genel başkanım susturdu, bundan sonra susmayacağım.

Aldemir, daha tehlikeli olanı söylüyorum “Devlete Mafya Hakim” diyor…Üç ay önce 26 kişinin saldırısına uğradım. Arabamın bijonlarını gevşetmişler tesadüfen ölümden döndüm. Bana bir şey yaparlarsa MHP’de yaşananların  hepsini bir videoya çekip  yurt dışında ve ülkede yaşayan arkadaşlarıma teslim ettim,can güvenliğimiz yok. MHP’den ayrılan ülkücü arkadaşlarıma buradan çağrı yapıyorum, susmayın konuşun, Sinan Ateş cinayeti bir fırsattır çağrısında bulunuyordu.”

(7 Ocak 2023 Tarihinde katıldığı bir televizyonda.)

*Avukat Mehmet Saral, MHP’nin 80’li yıllarda avukatlığını yapmış deneyimli bir siyasetçi; Sinan Ateş suikastının adresini ve azmettiricisini açıklıyordu:

”Sinan Ateş cinayetinin azmettiricisi MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’dur.Kılavuz MHP’de vekil olarak kaldığı sürece,MHP’den ayrılmış biz ülkücülerin can güvenliği yoktur. Beni ve çocuklarımı ölümle tehdit ediyorlar.Bildiğiniz gibi Sinan Ateş cinayetine karışanlardan, ülkü ocaklarının merkezinde eskiden görev yapmış Tolga Demirbaş’ı polis, Olcay Kılavuz’un evinden aldı. Hatta Olcay Kılavuz polise Tolga Demirbaş’ı vermek istemedi, polislere ”siz gidin sahibiniz gelsin” diye direndi.Tolga Demirbaş emniyette polise sadece ifade verdi ve serbest bırakıldı,diye açıklamalarda bulunuyordu..”

(7-8 Ocak 2023 Tarihlerinde Katıldığı iki televizyon kanalında.)

*Selçuk Özdağ,MHP’liler tarafından Saldırıya uğrayan kafasına yirmi beş dikiş atılan,kolu kırılan  ve ölümden dönen  birisi.. Özdağ AKP’de üç dönem milletvekilliği yapmış, 12 Eylül’de MHP davasından 7 yıl cezaevinde kalan, şuan Gelecek partisi Genel Başkan yardımcısı olarak görev yapıyor.

 Özdağ:”Bana saldıranlardan birisini Bursa Ülkü Ocakları başkanı yaptılar.Son 4 yılda 50-60  kişi, MHP’liler tarafından saldırıya uğradı.Bugüne kadar saldıranlardan bir tanesi bile  tutuklanmadı.” (Bu açıklamaları 7 Ocak 2023 Tele1 kanalında dile getiriyordu.)

*Yavuz Selim Demirağ,Yeni Çağ gazetesinin yazarlarından eski MHP’li… MHP’yi eleştirdiği için MHP’liler tarafından saldırıya uğramış,iki gün hastanede müşahede altında tutulmuş birisi.Damirağ’da çıktığı her kanalda, MHP’den ayrılanlara yapılan ölümcül saldırıları ve tehditler, MHP merkezli organize edildiğine dikkat çekiyordu.

*Cemal Enginyurt, MHP’nin, AKP ile iktidar ortaklığına karşı çıktığı için MHP’den ihraç edilmiş bir milletvekili…

Enginyurt, Sinan Ateş cinayetinden sonra çıktığı  televizyon kanallarında Sinan Ateş cinayeti, MHP’nin bilgisi dahilinde olduğunu… MHP bu suikast üzerine konuşmadığı gibi, bir “baş sağlı” bile dilemezken…Bahçeli’nin yakın adamı olan Mafya ile adı anılan Kürşat Yılmaz’ın, bu saldırının üzerine gidenleri, eleştiren bizleri, MHP adına  ölümle tehdit ettiğini. Buradan Mafya bozuntusu Kürşat Yılmaz’a çağrıda bulunuyorum, ”gel vur beni”, senden korkan senden kötü olsun diye, avazı çıktığı kadar bağırıp meydan okuyordu.

*Şevket Bülent Yahnici, MHP eski milletvekili uzun süre MHP merkez yöneticiliği yapmış birisi:

Yahnici:”Milletvekilliği yaptığı süreçte Türkiye’de 100 milyar dolarlık bir uyuşturucu ticaretinin olduğunu.. Uyuşturucunun polis eskortu ile  adrese teslim edildiğini, açıkça  basın yoluyla teşhir eden kişi.  Sinan Ateş suikast için ise şöyle açıklamalar yapıyordu; Cinayetin MHP merkez yöneticilerinin bilgisi dâhilinde olduğu görünüyor. Merkezden bu cinayeti gizlemeye çalışanlar olduğu gibi, aydınlatılmasını isteyenlerden bizlere bilgi geliyor” diyordu.

Saldırıya uğrayan ve konuşan eski MHP’lilerin ortak görüşü: ”Sinan Ateş suikastı ve MHP’ye muhalif olanlara yapılan saldırıların hepsinin, MHP merkezli olduğu konusunda birleşirken.”

Sinan Ateş suikastındaki gelişmelerden sonra bütün oklar da MHP Genle Merkezini gösteriyor.

MHP,cinayeti kınamadığı gibi eski ülküdaşlarının iddialarını da yalanlayamıyor.

Gelin,Sinan Ateş cinayetinin başlangıç ve yol haritasının kronolojisini yapalım.

30 Aralık 2022 Tarihinde Ankara’nın en işlek semtlerinden olan Çukurambar’da, gündüz gözü   kameralarla donatılmış,bürokratların, milletvekili ve bakanların oturduğu, güvenlik görevlilerinin cırıt  attığı bir yerdir Çukurambar. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanlarından Sinan Ateş motosikletli iki kişi tarafından  öldürüldü ve katiller, hiçbir güvenliğe yakalanmadan olay yerinden uzaklaşıp gittiler. Bu cinayetten sonra 17 kişiden 13’ü tutuklanırken 14’nün uyuşturucudan suçu olduğu, katillerden biri olan Eray Özyağcı ise hala yakalanamadı.

Sinan Ateş suikastı ülkenin siyasi gündemine bomba gibi düşerken, üzerinden14 gün geçmesine rağmen gündemde yerini koruyor.

Bütün muhalefet partileri ve sivil toplum örgütleri, medya bu cinayeti kınayıp faillerinin biran önce bulunup yargı önüne çıkartılmasını isterken…

MHP ise,” duyup ta konuşamayan bir hasta rolünü” oynamaya devam ediyor.

MHP’nin,Sinan Ateş suikastı karşısında susması ve konuşan eski MHP’lilerin söylediklerini ve  korkularını, haklı çıkartmış olmuyor mu?

Sinan Ateş’i suikasta götüren sürecin  arka planı…

İddia o ki:

“MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli rahatsızlanıp hastaneye yatınca…

Siyasi cinayete giden ve o dönem Ülkü Ocakları Genel başkanı olan Sinan Ateş, Bahçeli’nin artık MHP Genel Başkanlığı yapmasına sağlığının el vermediğini dile getirerek,  partinin genel başkanlığını  tartışmaya açar...

Bu tartışma ortamında Sinan Ateş suikastının azmettiricisi olarak gösterilen Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’da bulunmaktadır.

Olcay Kılavuz, bu konuyu yiyip içmez ve Devlet Bahçeli’ye yetiştirir...

Devlet Bahçeli Sinan Ateş’i çağırır hiçbir şey söylemeden, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığından istifasını ister.

Sinan Ateş’te itiraz etmez ve istifa eder, hatta Bahçeli’ye bağlığını da ifade ederek ayrılır.”

Olaylar bundan sonra hainlik ve kan davasına dönüşür..

Sinan Ateş’in ekibinden olan bütün ülkü ocakları başkanları görevden alınır.

Sinan Ateş’in ekibinden olan Mersin Ülkü ocakları başkanı Çağrı Ünel,Sinan Ateş’in görevden alınmasına karşı çıkar…Devlet Bahçeli’yi ve Mersin milletvekili Olcay Kılavuz’u eleştirir ve bu kararın doğru olmadığını söyler. Çağrı Ünel’e destek amaçlı Anamur ve Silifke ilçelerinin ülkü ocakları başkanları da istifa ederler.

Olcay Kılavuz Osmaniye ve Adana’dan kendi adamlarından  oluşan on kişilik ülkücü  bir ekip organize eder..Bu ekip Mersin’de Çağrı Ünel’e gözdağı vermek için saldırı düzenlemenin planını yaparlar.

Adana’dan   üç araba ile yola çıkarlar Mersin’e gelip ve bir otele yerleşirler.

İki gün otelde kalarak   Çağrı Ünel’i takip etmeye başlarlar.

Çağrı Ünel, bankamatikten para çekerken 6/7 kişiden oluşan grup Ünel’e yumruklu ve bıçaklı   saldırıya geçer…  

Çağrı Ünel taşıdığı ruhsatsız silahını çekerek, kendine saldıranlardan Adana Kadirli ilçesi ülkü ocakları başkanı olan  Emrullah Kaplan’ı olay yerinde öldürürken, üç kişiyi de yaralar. Bu olaydan sonra Çağrı Ünel tutuklanarak hapse atılır.

Mersin’de ki kanlı ölümcül olayların ardından Ülkü Ocakları Genel Merkezi bir bildiri yayınlar:

”Fetöcü bir hainin tetikçiliğini yapan kişiden kamuoyu önünde hesap sorulacak” der.

Böylece Sinan Ateş’i Fetöcü, Çağrı Ünel’i de Sinan Ateş’in tetikçisi olarak ilan ederler.

Ülkü ocaklarının açıklamasından sonra…

Sinan Ateş suikasta uğramadan önce çevresine” benim kalemimi kırmışlar” der.

Sinan Ateş bir ara can güvenliği olmadığı için yurt dışına çıkar, kısa süre sonra  ülkeye geri döner..

Yurt dışı dönüşünü şuan da görevde olan,Ankara Emniyet müdürü Saffet  Yılmaz,aynı zamanda  Sinan  Ateş’in çok samimi arkadaşıdır… Sabahları Yılmaz ile Ateş birlikte sabahları yürüyüşü yaparlar… Emniyet müdürü olan arkadaşı Saffet Yılmaz’ın  Sinan Ateş’e can güvenli konusunda  güvence verdiği için ülkeye döndüğü söylenmekte.

Sinan Ateş  cinayeti MHP’nin bilgisi dahilinde, Ülkü Ocakları tarafından İstanbul üzerinden planlanır, iddia hedef şaşırtmak.

Suikast timi:

MHP kanadı,MHP’nin kontrolünde olan Özel hareketçi polisler ve uyuşturucunun içinde olan ülkücü mafyadan” seçilir...

Cinayet ekibini, MHP İstanbul il yönetim kurulu üyesi Ufuk Köktürk’ün  organize ettiği ve MHP genel merkezinin bilgisi dahilinde yapıldığı, tartışılmaz bir vaka..

 Ufuk Köktürk’e bir parantez açalım;Köktür Sinan Ateş suikastında görev alan ve hala yakalanamayan Eray Özyağcı ile özel hukuk olan birisi…Kendinden para isteyen  Özyagcılar’a eşinin hesabı üzerinden  aralıklarla, 97 bin lira para gönderen kişi…

Suikast timi hazır olduktan sonra İstanbul’dan yola koyulur..

Aralarında ikisi özel hareket polisi Murat Can Çolakçı, Aşkın Mert Gelenboy.. Eray Özyağcı ve Doğukan Çep’ten oluşan dört kişilik ekip,güvenliğe takılmamak içinde,  Çakarlı bir minibüsle  İstanbul’dan Ankara’ya hareket ederler.

Doğukan Çep’in,Maltepe uyuşturucu çetesinin içinde yer alan ve ülkücü mafyadan olan biri. Doğukan Çep,uyuşturucu çetesine karşı mücadele veren, mahallesinde protestolara öncülük eden; Hasan Ferit Geyik’i öldürmekten ceza evine düşer ve iki yıl sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilir. Mahkeme   Doğukan Çep’e 35 yıl ceza verir ama Doğukan Çep, sırra kalem basar  ve altı yıldır  yakalanamaz. Sinan Ateş cinayetinde  yakalanan Doğukan ÇEP’in emniyetin bilgisinin, dahilinde yakalanmadığını gösteriyor.

Sinan Ateş cinayetini yapacak olan ekip,Ankara’da bir eve  yerleşirler…

Ve iki gün Sinan Ateş’in evinin etrafında keşif yapıp, etrafı kolaçan ederek Ateş’in giriş çıkış saatlerini öğrendikten sonra…Motosikletle gelen İki kişiden biri olan ve hala yakalanmayan Eray Özyağcı  Sinan Ateş’e, ve arkadaşına evinden çıkınca  ateş  ederler… Sinan Ateş olay yerinde ölürken, yanında olan arkadaşı aynı zamanda Sinan Ateş’in  bacanağı olan kişi yaralanır. Katiller de  hiçbir güvenliğe takılmadan motosikletle olay yerinden uzaklaşırlar.

Burada üzerinde durulması gereken iki nokta var.

Biri,Sinan Ateş’in azmettiricisi olarak bilinen MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, cinayetten dört gün önce,İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu makamında ziyaret etmesi ve Soylu ile çektirdiği fotoğrafını, sosyal medya hesabından paylaşması.. Olcay Kılavuz’un Mersin kanlı olaylarından önce de Süleyman Soylu’yu ziyaret etmesi hayra alamet olmasa gerek.

İkincisi,Sinan Ateş’e, ateş eden kişinin veya kişilerin  keskin nişancı olduğu…Çünkü,  kurşunların 5’nin de Sinan Ateş’in ölümcül yerlerine isabet etmesi,katilin profesyonel birisi olduğunu gösteriyor.

Sinan Ateş cinayetinin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen,MHP’deki sessizliğinin yanında…

Toplumun can ve mal güvenliğinden sorumlu İçişleri Bakanlığı ve topluma adalet dağıtan,  Adalet Bakanlığının suskunluğu, MHP’nin sessizliği ve Sinan Ateş cinayetinden daha vahim bir olay,hukuk devleti açısından.

Ne yazık ki iki bakanlıkta olaydan tam 12 gün sonra açıklama yaptılar.

Meğer MİT’in Erdoğan’a Sinan Ateş cinayeti konusunda kapsamlı bir rapor sunduğu basın haber yapınca,  iki bakanlık ta suskunluğunu bozuyor.MİT Raporunu T24 yazarı Tolga Şardan köşesinde yazmıştı.

Kamuoyunun merak ettiği, Sinan Ateş  cinayetine iktidarın neden   haber yasağı  getirmediğini de böylece öğrenmiş olduk.

MİT’in Erdoğan’a sunduğu  Sinan Ateş raporu,MHP’nin bütün planlarını bozduğu anlaşılıyor.

MİT’in raporuna Erdoğan inanmış olmalı ki…

Erdoğan’ın talimatıyla  AKP’nin  bir Bursa milletvekili, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve il örgütü,Sinan Ateş’in Bursa’da düzenlenen cenaze törenine katılır.

Yine Erdoğan’ın yönlendirmesiyle,  Bursa AKP il başkanı ve heyeti Sinan Ateş’in ailesine başsağlığına gider ve Erdoğan’ın sesli taziye mesajını dinletirler... Erdoğan ayrıca Sinan Ateş’in ailesini telefonla arayarak, cinayeti aydınlatacağı konusunda söz verir. MİT’in raporu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elini güçlendirirken,MHP’yi daha çok zora sıkıştırmış görünüyor.

Böylece cinayetle ilgili haberlere de yayın yasağı getirilmez.

Sinan Ateş cinayetine muhalefetin ve muhalif medyanın gündemde tutmak için büyük çaba sarf ederken;Sözcü Gazetesinin Sinan Ateş suikastı üzerine, yazarlarından bir yorum yapmamaları  dikkatimi çekti.MHP’nin bu suikasta  ve iddialara sessiz kalması, MHP tabanında deprem etkisi yaratmış durumda…MHP’den 150 bin üye, e-devlet üstünden partiden istifa ederken, parti önlem olarak internet sitesini kapatır.

Türkiye 2018 yılında, adına Cumhurbaşkanlığı hükümet modeli denilen ucube sisteme geçtikten sonra;iktidarın değişmez ortağı mafya olunca, ülkenin uluslararası itibarı da  Birleşmiş Milletler raporuna olumsuz olarak  yansıyordu…

Birleşmiş Milletlerin Raporundan: “Türkiye Küresel Suç Endeks”de 193 ülke arasında,12.sırada yer alırken…

Türkiye’de devletin suç örgütleriyle arasına yeterli mesafeyi koymadığını, raporunda detaylı bir şekilde anlatılmakta.”

Sinan Ateş suikastı, elinde silah olanınaynı davayı savunsa da, bir gün görüş ayrılığına düşünce, en yakınını da öldüreceğini göstermiyor mu?

Gelin Ülkücü hareketin Tarihine bir göz atalım:

” Ülkü Ocakları 1968 Yılında,MHP ise 1969 yılında kurulur.

MHP ve ülkücü hareket anti komünizm üzerine siyasi varlıklarını konumlandıran,sırtını da devlete yaslayan,aynı yolda yürüyen iki hareket olarak yola çıkar.

Ülkü Ocakları MHP’nin bir gençlik örgütüdür. Bugüne kadar ülkücü hareket   silahlı veya silahsız ne kadar eylem yaptıysa,partisinin bilgisi dahilinde yapmıştır. Ülkücü hareketin konsepti “Türk Milliyetçiliği” olsa da, “zor oyunu bozar” ilkesiyle hareket eder...Bu aynı zamanda  MHP’nin de konseptidir. Ülkücülerin yol haritasını ve sosyal yaşantılarına kadar  MHP yön verir.MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli bir ara ülkücülerin bıyık bırakmamalarını ve beyaz çorap giymemelerini açıklamıştı.

Ülkücülerin ideolojisi aynı zaman bir ordu ideolojisidir.

Ülkücüler çağdaş, çoğulcu demokrasiyi değil, temsili demokrasiyi savunurlar.

Çoğulculuk kavramına yabancıdırlar.

Farklı kültürlerden olan ve kendilerine biat etmeyenlere, kendileri gibi düşünmeyenlere şüpheyle bakarlar.

12 Eylül öncesinde başta Maraş’ta olmak üzere Alevilere yapılan toplu  katliamlar, unutulur gibi değil.

Ülkücü hareketin Kürtlere yaptıkları saldırıların sayısı hatırlanmayacak kadar fazladır.

Hiçbir ülkücü yaptığı eylem ölümcül olmadığı sürece tutuklanmaz, tutuklansa da üç beş ay sonra serbest bırakılır.Bunu MHP’den ayrılanlara ve MHP’yi eleştiren gazetecilere, Kürtlere  yapılan saldırılar teyit etmektedir.

Ülkücüler Bireyin özgürlüğünü, azınlık haklarını tanımazlar.

Evrensel olan temel hak ve özgürlükleri kabul etmezler.

Eşit vatandaşlık hukukunu yok sayarlar.

Türkiye’de yaşayan toplumun her kesimini “TÜRK,Müslüman ve Sünni” olduğunu savunurlar.

Devleti, toplumda en çok kutsayanların başında ülkücü hareket ve partileri MHP gelir.

Aslında bu düşünceleri mevcut devlet yapısının kuruluş felsefesiyle de örtüşen bir düşüncedir.

Ülkücülerin siyasal anlayışlarında, “Konsensüs mutabakat, hoş görü ve uzlaşma” yok denilecek kadar azdır.

Ülkücü hareketin içinde yer alan gençliği sosyolojik olarak incelediğinizde, genel de ırk olarak “Türk kökenli”, mezhep olarak ta “Sünni mezhebinden” ve taşra kökenli, eğitim düzeyi düşük, mesleksiz gençlerden oluştuğunu görürsünüz.

Ülkücü  gençliğin  sanat ve edebiyata ilgi duymayan ve uğraşmayan” gençlerden oluşmakta.

Çevre sorunlarına, hayvan haklarına, kadın ve iş cinayetlerine karşı duyarlı değillerdir.

Küçümsenmeyecek bir genç kesimin, Ülkücü hareketin içinde yer almaları da düşündürücü bir durumdur.

Gençlerin Ülkücü hareketin içinde yer alması ile kendine bir statü kazandırdığını düşünenlerdenim. Devlet nezdinde  büyük itibar görmeleri ve imtiyazlı kişi olduklarını, devletin özellikle de güvenlik kadrolarında   istihdam edilmeleri, küçümsenecek  bir konu olmasa gerek.

Dikkat ederseniz başta, özel hareket ve polis teşkilatında ağırlıklı olarak Ülkücü hareketten seçilmesi tesadüf olamaz.Bu kişiler taşıdıkları silahlarının kabzasına MHP’nin üç hilalini kazımaları ve imajlarını da,sarkık bıyıklarıyla, kurt başı hareketleriyle, mesaj vermekten çekinmezler.

Ordu içerisinde kadrolaşmayı hedefleyen, orduyu kutsayan bir siyaset anlayışları vardır ve özellikle de Türk Silahlı Kuvvetlerini, Emniyet teşkilatlarını, kolay kolay eleştirmedikleri gibi, eleştirtmezler de.

Her yaptıkları yasa dışı eylemi ve olayı kutsal davaları ve devletin ali menfaatleri için yaptıklarını savunurlar.”

Hatırlatayım, 12 Eylül Askeri darbeden sonra tutuklanan MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş savunmasında; ”düşüncemiz iktidarda kendimiz zindandayız” demişti.

Ülkücü hareket, gençleri askerliğe özendirmeyi kendilerine şiar edinmişlerdir.Asker uğurlamaları bunların başında gelir. Asker uğurlamalarında Şehrin en işlek caddelerinde ve yollarında araba konvoyu oluşturup, havaya silah sıkarlar yasak olmasına rağmen , eğlence yaparlar,saatlerce trafiği kilitlerler ama polis müdahale etmez.

Ülkücü gençliğin silaha özendirildiğini görüyoruz, isteyen her ülkücü rahat ruhsatlı silah alabilir ve güvenlik soruşturmasına da takılmaz.

Ülkücü gençliğe seksenli yılların,beynelminel tröstlerinden olan  üç teröristi, idol olarak gösterirler.

Bunlardan biri:Derin devletin emrinde  yer almış,  aranan birisi iken, kanunen yakalaması gereken  polis müdürü ve bir milletvekili ile aynı arabada seyahat ederken; sevgilisi Gonca Uslu’nunda içinde olduğu arabanın bir kamyonla çarpışması sonucu,Susurluk’ta trafik   kazasında ölen, Abdullah Çatlı’dır…

İkincisi,7 TİP’li öğrenciyi Ankara Bahçelievlerde vahşice öldüren katillerden biri olan,Erzurum Valisi iken nikah şahtitliğini yapan  Mehmet Ağar’ın yakın arkadaşı,  Haluk Kırcı’dır…

Üçüncüsü,Gazeteci Abdi İpekçi’yi katleden, Papa’ya suikast düzenleyen Mehmet Ali Ağca’dır.

Ağca için ,Memleketi Malatya’da bir futbol maçında  türbinler koro halinde ,”Malatya da doğdu Papayı da vurdu” diye  tempo tutarak kahraman gibi alkışlandı.

Bu üç katil de Ülkücü hareketten gelen,devlet içinde hukukun denetimine girmeyen, devlet görevliler tarafından yıllarca kollanmış ve kullanılmışlardır.

Sinan Ateş suikastı şunu gösteriyorki;bir hareket mücadelesini düşüncesiyle değil de, silahla veriyorsa ki,Ülkücü hareket böyle bir örgüttür. Sonunda birlikte silahlı mücadele verdiği aynı dava arkadaşını, görüş ayrılığına düştüğünde,örgütün tepe noktasında  görev almış olsa bile,onu rahatlıkla öldürmekten çekinmiyor.

Silahlı mücadele veren örgütler aynı hedefe  yürüseler de, görüş ayrılığına düşenleri, örgüt ilk önce hain ilan edilir, sonra da davaya ihanet ettiği içinde öldürülür.

Sinan Ateş bunun en son örneği.

Bunun tarihte ” Sağ -Sol ve İslami terör örgütlerinde” sayısız toplu katliam yapan vahşi  örnekleri var.

Sinan Ateş, “uğruna ölümüne gittiği ve kutsadığı, tepe noktasında  görev yaptığı Ülkü Ocakları tarafından ilk önce hain ilan edildi, sonra da öldürüldü.”

Ortaya çıkan tabloyu şu tezimizle özetleyelim:

“Siyaset yapanların elinde silah olmamalı, elinde silah olanlar da siyasete müdahale “etmemeli.

Ancak, böyle bir hukuk toplumu ve AB standartlarında bir demokrasimize kavuşuruz.

Yoksa bu tablo değişmeyecek.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.