- 14.03.2022 22:29
Ülkenin değişmez iki gündemi var…
Biri “Zamlar, hayat pahalılığı, yoksulluk ve işsizlik..”
İkincisi ”Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi..”
Ülke de öyle bir hayat pahalılığı, yoksulluk ve işsizlik var ki toplumun büyük çoğunluğunun ” İmdaat Yangın Var Yangın” çığlığını hiçbir yetkili duymuyor.
“Yoksulluk, pahalılık ve işsizlik” kol geziyor.
Araştırmalarda toplumun yüzde 75’i geçinemediğini söylüyor.
Binlerce insan günlerini ucuz ekmek satan Belediye büfelerinin önünde,ucuz yağ kuyruğunda,ucuz mazot ve benzin kuyruğundan geçiriyor.
Deriz ya beklenmedik afetler karşısında; “son elli yılın yağmuru karı yağdı.Sibirya soğuklarını,çöl sıcaklarını yaşıyoruz ”diye..
Tam da böyle, 50 yılda bir olan doğa felaketi gibi kontrolden çıkmış “hayat pahalılığını,yoksulluğu ve işsizliği” yaşıyoruz.
Savaşın içinde olan Rusya ve Ukrayna bile böyle bir enflasyonu, yoksulluğu ve işsizliği yaşamıyor..
Petrol zammını otomatiğe bağladılar.
Petrole zam gelince iğneden ipliğe de zam geliyor.
Gıda fiyatları son bir yılda yüzde 67 artmış.
Gündemde olan 5 litrelik Ay çiçek yağı bir yıl önce 63 lira iken..
2022 yılında 5 litrelik Ay çiçek yağı 190 liradan satılıyor.
Bir yıl içinde TL dolar karşısında yüzde 40 değer kaybetmiş.
Motorine yapılan zamlar,nakliye fiyatlarını tetikleyince sebze ve meyve fiyatlarındaki artışın, önü de alınamıyor.
Şahsım devletinin sahibi, ortağı ve avenesi bu zamları ve hayat pahalılığını umursamaması, insanları adeta çıldırtıyor.
Bir de çıkıp ülke ekonomisi uçuyor, kısa bir süre içerisinde dünyanın en zengin on ülkesi arasına gireceğiz demiyorlar mı?
Küçük ortak toplumdaki yoksulluğu ve hayat pahalılığı itiraf ederek ”askıda ekmek projesi başlattı”;arkasından patlıcan yemesek ne olur,’yağsız kalabiliriz ama yarınsız vatan olmaz’ gibi ipe sapa gelmez açıklamalarla pahalılığı, devletin bekasına bağlamıyor mu pes vallahi..
Resmen insanların aklı ile alay ediyorlar.
Gelin Muktedirin iktidara geldiği 2003 Tarihinden günümüze uzanan ekonominin fikri takibini yaparken; hane halkının ekonomiyi ölçme ve alım gücünü kıyaslaması olarak baz aldığı, ”dolar, çeyrek altın ve mazotun litresini” TL olarak hatırlatalım.
2003 yılında:
-Bir litre Mazot 1 Lira 48 Kuruş,
-Bir dolar 1 lira 67 kuruş,
-Asgari ücret 226 TL iken,
-Bir çeyrek altın 32 liradan alıcı buluyor,
-Bir asgari ücretli ayda 7 çeyrek altın alabiliyordu.
-Toplumun en varlıklı kesimi Milli Gelirin yüzde 39’nu alıyordu.
2022 yılında “dolar,mazotun litresi ve çeyrek altın” kaç TL?
-8 Mart 2021 tarihinde Mazotun litresi 6 lira 87 kuruş iken,
-8 Mart 2022 tarihinde mazotun pompa fiyatı 23 Lira, bu fiyatın da ucu açık.
-Bir dolar 8 Mart 2022 tarihinde an itibarı ile 14 lira 35 kuruş üzerinden işlem görüyor.
-Bir çeyrek altın 1,500 liradan alıcı buluyor,
-Asgari ücret 4 bin 253 lira..
-Asgari ücretten maaş alan birisi bugün 3 çeyrek altın bile alamıyor.
-Toplumun en varlık kesimi Milli Gelirin yüzde 56’sını alıyor.
AKP’nin 2009 yılına kadar olan süreci ayrı değerlendirmeliyiz;AB müzakereleri sürecinde ülkeye tam 220 milyar dolar yabancı sermaye girmiş.
Şahsım devletin sahibinin AB müzakerelerinden uzaklaşması ile yabancı sermaye gelmediği gibi var olan yabancı sermaye de, ülkeyi hızla terk etmeye başladı.Hukuktan da uzaklaşınca, bunun faturası topluma “işsizlik, yoksulluk,hayat pahalılığı ve hukuksuzluk” olarak döndü..
Muktedir 2009 yılına kadar benim iktidarımda alım gücü düşen; bana oy vermesin diye meydanlarda haykırır… İktidarından önce olan asgari ücretle, kendi döneminde uygulanan asgari ücretin alım gücünün kıyaslamasını; “tere yağ,et, süt ve baklagillerle karşılaştırır’ övünerek ballandıra ballandıra anlatırken..
Nereden nereye diye de hava atardı.
CHP demek karne ile ekmek demek,CHP demek benzin,yağ kuyruğu demek, CHP demek kıtlık demek diye yeri göğü inletirken..
Şimdi kuyrukları kendisi yaşatıyor.
Eyy yumurtaya can veren Allah…
Artık asrın Reisinin asgari ücret ve dar gelirlilerin durumu konusunda ağzını bıçak açmıyor, dut yemiş bülbül oldu.
Toplum olarak gece yarısı petrol istasyonlarındaki araba kuyruklarını izleyerek yatıp, sabah ta ucuz ekmek ve marketlerdeki Ay çiçek yağı kuyrukları ile uyanıyoruz.
Bu ülkede başarısız bir durum yaşanıyorsa suçlu belli “iç düşmanlar ve dış güçler. “
Bir başarı varsa tartışmasız Saray’ın sahibine ait.
Peki meyve ve sebze fiyatlarını kim yükseltiyor?
Yeşil sivri biberin kilosu 30 lira..
Tarımın ve hayvancılığın temel girdileri olan; “akaryakıt, gübre,yem ve ilaç” zamlarını önleyemediğiniz sürece;sebze,meyve ve temel gıda ürünlerindeki artışları düşüremezsiniz.
TÜİK yıllık üretici enflasyonunu yüzde 106 olarak açıklarken, üretici enflasyonunu körükleyen tarım girdilerini gösteriyordu.
Hukuka dönmeden,liyakatı esas almadan, piyasaya ve topluma güven vermeden tarım politikalarınızı üretici ve çiftçilerin lehine değiştirmeden ve üretimi de artırmadan, bir arpa boyu yol alamazsınız.
Marketçileri tehdit ederek, tedarikçi firmaların depolarına operasyon yaparak fiyat istikrarı sağlayamazsınız.
Toprak Mahsuller Ofisinin(TMO) ,Et Balık Kurumunun(EBK) depolarında tonlarca ay çiçek yağı ve et var,bu stokçuluk olmuyor mu? Buralara kim operasyon yapacak?
Fiyat istikrarsızlığı vatandaşı stokçuluğa teşvik ediyor.
Parası olan insanlar da doğal olarak uzun vadede tüketilen “Ay çiçek yağı, şeker, un ve kuru gıdalar” gibi ürünlerin stokunu yapıyor.
Yorum Yap