Milletve-kilinin yedeği olsun mu olmasın mı?

Milletvekili seçilme yaşı 18’e insin mi inmesin mi diye tartışmaktan sadede gelemiyoruz..

Sadet ne?

Eğitimdeki kara tablo..

Mesele şu..

OECD tarafından yaptırılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) üç yılda bir ülkelerdeki 15 yaşındaki (liselere) öğrencilere uygulanıyor..

Geçen yıl 72 ülkede uygulandı..

PISA’ya Türkiye’deki 187 okuldan 5 bin 895 öğrenci katıldı..

Durum şu..

Matematikte, 2012’de 44’üncü sıradaydık, 49’uncu sıraya düştük.. 

Fen bilimlerinde 43’üncü sıradaydık, 52’nci sıraya indik..

Kendi dilini okuyup anlamada 41’inci sıradaydık, 50’nciliğe geriledik..

***

OECD’nin 35 ülkesi arasında ise 34. sırayız.. Bizden kötü tek bir ülke var; Meksika..

Anlayacağınız, eğitimde yerlerde sürünüyoruz..

Romanya, Arnavutluk, Uruguay bizi sollamış..

Nal topluyoruz..

Ankara’nın dünkü gündemi bu olmalıydı..

Maalesef olmadı; ne iktidar iki laf etti, ne muhalefet..

Yedek milletvekilliğini gün boyu konuştular ama 15 yaşındaki çocuklarımızın durumu ilgilerini çekmedi..

Bu sonuçlar çok mu önemli?.

Çok.. Çünkü..

 ***

Sen istediğin kadar derslik yap.. İstediğin o derslikleri akıllı tahtayla donat.. 

Geçtim dil bilip bilmemesini.. 

Geçtim matematikten anlayıp anlamamasını..

Geçtim fen bilimlerine ilgisiz kalmasını..

Okuduğunu anlamayan nesil yetiştiriyorsan, vay haline..

 ***

Şu hale bakın..

PISA’da yüksek performans gösteren öğrenci oranı yüzde 1.6..

Düşük performans gösterenlerin oranı yüzde 31.2..  

 Tepetaklak gitmemizin sebebi ezbere dayalı eğitim sistemi mi? 

 4 artı 4 artı 4 dayatması mı?

 Bütün okulları imam hatip yapma çabası mı?

  Liseleri tek tip yapmayı amaçlayan sıradanlaştırma politikası mı?

Nedir?

***

Şu gerçeği görelim artık..

Dil bilen, iyi eğitimli, teknolojiyle, bilimle, matematikle sorunu olmayan gençler yetiştiremezsek..

Demokrasinin adı olur, kendi olmaz..

Hukukun adı olur, kendi olmaz..

Türkiye’ye yazık olur..

Yaz saati herkesi perişan etti..

Meğer memleketin önemli sorunlarından biriymiş..

Geçen pazar ele aldım, şikâyet bombardımanıyla karşılaştım..

Ne o diyeceksiniz?

Yaz saati..

Kışın yaz saatini uygulamak..

Herkes isyanda, herkes mutsuz.. 

Çünkü hava bir türlü aydınlanmıyor.. İnsanlar güne başlayamıyor..

Pazar günü özetle şu satırları kaleme almıştım..

***

Yaz saatinde kalınca ne oldu?

Hayatımız karardı..

Sabah yataktan kalkıyorsun, ortalık zifiri karanlık.. Evden çıkıyorsun karanlık..

Sabah yedi..

Otobüs durakları hıncahınç.. İstanbul’da bir yerden bir yere gitmek mesele.. Sekizde sekiz buçukta işbaşı yapmak isteyen yedide yola çıkmak zorunda..

Saat yedi..

Otobüs beklerken sabah namazı okunuyor.. 

***

İşe vardın.. Saat 7.45 diyelim..

Hava hâlâ zifiri karanlık..

Sekiz oluyor, hava yavaş yavaş aydınlanmaya başlıyor..

***

Çocuklar gece karanlığında servise biniyor, gece karanlığında okula varıyor..

Ülkede sabah olmuyor..

İnsanlar güneşle güne başlayamıyor..

***

Dindar, mütedeyyin insanları düşünün.. Sabah namazını kılıp evden çıkamıyor..

Sabah namazını kazaya bırakmak zorunda kalıyor..

Böyle saat uygulaması olur mu?

***

Okula, işe giden, dükkânını açan gün ışığıyla hayata başlayamıyor..

Başlayamadığı için kimsenin enerjisi olmuyor..

Herkes uykulu..

Çünkü beyin kalksa bile vücut uyuyor..

***

Öğretmenlere sorun..

İşyerlerinde bölüm şeflerine sorun..

Amirlere, müdürlere sorun..

Sabah saatlerinde verim alıyor musun deyin bakalım ne cevap verecekler..

Enerji tasarrufuymuş..

Peki insanın enerjisi!. İnsanın enerjisinin hiç mi önemi yok..

 ***

Tekrarlamamın sebebi şu.. Bu konunun peşini bırakma diyen o kadar çok talep geldi ki..

Bizi yönetenleri bir kez daha uyarayım dedim..

Belki bu iç karartan duruma son verirler.. Belki bir daha denemeye kalkmazlar..