- 4.02.2014 00:00
Her ne kadar bazı çevreler haddinden fazla Osmanlı’ya övgüler düzüp dönemi yad ediyorlarsa başka çevreler de Osmanlı’yıhaddinden fazla yerden yere vurarak siyaset sahnesinde kendilerini konumlandırıyorlar. Bu iki konumun ikisini de ideolojik olarak reddetmek pek hala mümkün ancak gerek Osmanlı gerek Cumhuriyet dönemi olsun, siyasetin mirasını reddetmek mümkün olmuyor.
Osmanlı’nın‘’tebaa-i şahane’’olgusuCumhuriyet döneminde‘’tebaa-i İnkılap’’ olmuş, toplumun fertlerinin mutlaka bir amir ile ast-üst ilişkisi kurması sağlanmıştır. İlk örnekte padişahın varlığı ve onun tebaası ile ilişkisinin ‘’tebaa-i şahane’’ olarak tanımlanması,milleti bir hiyerarşik ilişkinin ‘’varlığı,daha önemli olan bir varlığa ilintili’’olantarafı yapmıştır.Keza Cumhuriyet Devrimleri ile toplum ilişkisinin de benzer nitelikler taşıdığını, inkılabın fertler karşısında üstün kabul edildiğini görüyoruz.
Cumhuriyet döneminde sivilotoritenin, askeri otoritenin gölgesinde hüküm sürebildiği ya da askeri gücün iktidara hep yan gözle baktığı söyleniyor. Bu durum tartışıladursun, silahlı gücün mevcut iktidara doğrudan ve dolaylı nüfuz etmesi ilişkisinin Osmanlı’dan miras kaldığını görmek gerekir.Yeniçeriler‘in siyasete ne denli ortak olmaya çalıştıklarını tartışmak ya da İttihat ve Terakki’nin silahlı gücünü siyasete entegre etmesinden söz etmekde tarihin günümüze taşınan bir başka mirasına işaret edebilir.
En büyük siyasi miraslarımızdan biri ise düşman yaratmak ve bu düşmanlara karşı savaşmak için otoritenin mutlaklığınıve doğrudan ya da dolaylı şiddetinidesteklemek. Osmanlı dönemi Meşrutiyet dönemlerinde Masonluk-Farmasonluk ya da özellikle son yüzyılda vatan hainliği suçlamaları, Cumhuriyet arifesinde Bolşevizm ve İngiliz ajanlığı ile palazlanmıştı. Cumhuriyet döneminde ise Komünizm, Hilafet ya da Saltanat yanlısı olmak,engellenmesi gereken ya da izole edilmesi vacip olan tehdidiişaret etmiştir.Erken Cumhuriyet döneminin Komünizm ya da Devrim karşıtlığı olarak kodlandırdığı sorunlar zaman geçtikçe evrilmiş, inkılaplar yerleştikçemevcuttan evvel olanı referans almak ya da arzulamak İrtica-i Faaliyet olarak kayda geçirilmiştir. Sonrasında önce Güneydoğu sonra Kürt Meselesi diye tanımlanan siyasi meseleler çerçevesinde ‘’Ayrılıkçılık, Bölücülük’’ resmi düşman olarak resmi kayıtlarda yerini aldı.Ayrıca Ermeni ya da Alevi olmanın da hedef olmaya yeterli olması durumlarını bu ülke tecrübe etti.
Geçmişten bugüne kalanlara bakalım. İçerisinde olduğumuz siyasi havanın, otoritelere tebaa olmayı, başka üst vazifelere her türlü uygulamayı makul ve makbul kılmayı sağladığına şahit oluyoruz.Dini ya da siyasi aktörlerintaraftarlarına baktığımızda, destekledikleri liderlerin mevcudiyetini ve istikbalini korumak için her türlü eylemi meşru gördüklerini takip ediyoruz.Bu göbekten bağlanmışlık durumunun tarihimizin reddedemediğimizmiraslarından olduğunu düşünüyorum. Makbul ve meşru olarak kodlanmış her türlü ‘üstün yapının’sorgusuz sualsiz korunmasının çalışılması geçmişin bugüne taşıdıklarından değil midir?
Mevcut iktidarın elde ettiği siyasi gücü kullanarakher türlü şiddet kullanımını meşrulaştırmaya çalıştığı anlaşılmalıdır.Düşman yaratarak şiddetini arttırmasının da (Paralel Devlet, Faiz Lobisi, Dış Güçler, Baronlar) toplumun tümüyle reddetmesi gereken bir siyasi miras ürünü olduğunu görmek gerekiyor.Her siyasi çıkmazında başka ‘’sorgulanamaz hedefler’’ koyan mevcut siyasi iktidarın,‘’sorgulanması teklif dahi edilemez’’ eylemlerine şahit oluyoruz. Düşman yaratan hiçbir siyasi ilişkiyi kabul etmememiz gerektiğini, düşmanlar yaratan, sorgulanamaz normlar ve eylemler bildiren her sistemin toplumun ve fertlerinin zararına olduğunadikkatçekmek istiyorum.
Eğer bu mirası reddetmeyi bu dönem başaramazsakkorkarım gelecekte ülkeyeni üstün yapı ve normlara, beraberinde yeni düşmanlara, sonuç olarak üst yapının bekası için araçlaştırılanher türlü şiddet eylemine degebe olacaktır.Siyasetin gücüyle düşmanlar yaratmak toplumun bütünlüğüne dinamit koymak demektir ki bunu geçmişe bakarak anlayabiliyoruz. Birlikte yaşayıp, ‘’tartışarak’’ olgunlaşmak varken birlikteliği reddedip, yok etmek için çatışmanın faydasızlığını görmemiz gerekiyor. Demokrasiyi, tartışıp öğrenmek için amaç değil, mevcut ve müstakbel hedefleri yok etmek için araç olarak gören zihni deşifre etmek,geçmişin zararlı mirasını reddetmek amacı taşıyacaktır.
Sonuç olarak;tartışılamaz üst yapılar kurmak, askeri kuvvetlerin siyasete etkisi ve iktidarın gücünü palazlandırmak için tehdit unsurları yaratmak geçmişimizin hayaletlerinden bazılarıdır. Bunlara karşı farkındalık seviyemiz artmalıdır.
Yorum Yap