- 15.11.2013 00:00
21. yüzyılda olmayacak işler sıralaması yaptığımızda, tartışmaların bizleri götüreceği yer mutlaka tecrübe edilen hataların tekrarlanmaması beklentisi olacak. Yani öyle bir noktaya varacağız ki insanlık tarihinin kazanımlarına sırt dönmüş bir bakış açısını ya da uygulamayı kabullenmeyeceğiz.
Yaşayacağımız her yeni günü, dünden biriktirdiklerimizle yoğuracağız. Bu yaklaşım daha akıllı bir hayvan olduğumuzun en önemli kanıtı olacak: karşılaştırma yapma konusunda daha kabiliyetli olduğumuzu kanıtlayacağız.
Ancak, “Ortak Akıl” ile birikimlerimizi bir düzleme oturttuğumuzu varsayarken, eksik akıl ile ortaya çıkan, bizleri kazanımlarımızdan vazgeçmeye ve ateşi tekrar tekrar test etmeye iknaya çabalayabiliyor.
Örneğin, bir başkasının beni, sadece başka bir ırk ile anılıyorum diye öldüremeyeceğini söylediğimde, bu kanıya insanlığın binlerce yıllık kazanımı olan “Ortak Akıl” bizi taşımışken, o yarım aklıyla benim yok edilmem gerektiğini iddia edebiliyor.
Örneğin, düşünce özgürlüğünün tartışılamaz olduğu kanısına bizleri tarihten biriktirdiklerimizin bilgeliği taşımışken, o aklını beni susturmaya, bastırmaya yorabiliyor.
Örneğin, bedenim hakkında mutlak karar sahibi ben iken, o çapının iştiraki olan zihniyle benim bedenim hakkında karar verme gayretini haddi bilebiliyor.
“Bilge olan” bana, dün yaşanmış olanlardan öğrenmemi öğütlerken; yok etmeyi değil üretmeyi savunmak bu çerçevede mutlak ve makul iken o, yok etmek için kimilerine makbul bahaneler üretebiliyor.
O bizlerin aklını, eğreti aklıyla uydurmaya gayretkar olan.
O hırsını, güçlünün de yardımıyla bizleri çapsızlaştırmaya harcayan.
Toplumu kör olmaya iten...
İnsanlığın en büyük belası o.
Öyle ki kişilerin içlerindeki mutlak zafer olgusunu beslemekte ve bu zafere ulaşmak için her yolu mubah kılmakta.
Ortak aklı bir düşman, bir yozlaşma aracı olarak karalamakta, her toplumda başka bir biçimde ortaya çıkan hinliğini makbul ve kaçınılmaz ilan etmekte.
Bazen Hindistan’da bir kadının kocasının ölmüş bedeni ile diri diri yakılmasını arzularken.
Bazen bir Albino’nun sadece “başka” diyerek katlini vacip gören de o.
Bazen gelenekleri silahlaştırırken emellerine,
Bazen dini, kendi yozlaşmışlığıyla kullanan da o...
Bazen itibarlı atfedileni kirlenmiş diline dolarken,
Bazen itibarlı olana silah dayayan, başka dillerde çan bulup konuşan...
Kim mi o?
Bizlerin ellerine ve zihinlerine görünmez kelepçeler vuran, sinir uçlarımızı körelten ve birer et yığınına dönüştüren bedenimizi. En büyük tehlikelere gözlerimizi kapayan ya da en güzel şeylere nefretle dolduran, üstüne üstlük canlar yandıkça dilsizleştiren bizi...
Cehaletimiz bizim... Bizleri ve onları ayıran, bizden olanı hep ötekilerden üstün kılan... Şimdiye dek öğrendiklerimizi unutturan ya da bugüne kadar öğrendiklerimizi hep haklı sayan cehaletimiz...
Tam da şimdi başka cahilleri aratan zihninizde... Şimdi sizde var olmadığı iddiasını sunan, o.
Kurtulun ondan...
Yorum Yap