ŞİDDETİN ÖTESİNE BAKALIM

  • 14.09.2013 00:00

 Son yıllarda tanışıklığımız bir hayli arttı çevik kuvvet polisleriyle, son aylarda resmen kaynaştık. Devlet babanın eli bir hayli incitir oldu çocuklarını. Ancak artık tüm taraflar anlamalı bu sopanın acısı, izi geçse de etkisi geçmeyecek. Sadece bedenlere mi, zihinlere de kazınacak bu şiddet.

‘’Amaan, birşey olmaz’’ düşüncesiyle yola çıktığımızda olacakları kestirmemek için gözlerimizi kapamaktan fazlası gerek. Örneğin polis memurları 48 saattir durmaksızın görev yapıyor ya da polise verilen ‘’durdurun’’ emri muğlak bir standardı ortaya koyuyor. Böylelikle psikolojik olarak etkilenen polis memurlarının, protestoları durdurma amacıyla kontrolsüz güç kullanmaları sonucu doğuyor. Olay mahallindeki kaos ortamı ve bunun beraberinde getirdiği psikolojik baskı ve korku da eklendiğinde hepimizin takip ettiği polis şiddeti sorunun ortaya çıkmaması için bir neden kalmıyor.

Bedendeki yaranın geçebilme ihtimali, psikolojik etkilerin silinememe ihtimaliyle birleşince dağ oluyor. Uzmanlara göre şiddetin uzun vadede kişilerde bıraktığı tesir, beden acısından çok daha önemli. Mağdurlar travma sonrası stress bozukluğu, korku atakları, öngörülemez şiddet eğilimi gösterecekler. Ayrıca kişinin dost ya da düşman, sevgi ya da nefret kavramları arasındaki tahlil yapabilme yetisi zarar görecek, paranoya sorununa dek uzanan  problemlerle tanışacak. 

Polisler de güç kontrolü eğitimi alıyorlar evet, ancak ortaya çıkan sonuç gösteriyor ki bu eğitim oldukça yetersiz. Polislerin aldığı eğitim, ‘’devletin bekasını kollama ya da tanımlanmış vatan hainini imha etme’’ noktasına geldiğinde, tüm dünyada bilim insanlarının kritik gördüğü sınırı ezip geçiyor: yasaların insan haklarını her koşulda koruma ve kollama  görevinin.

 

Polis şiddetinin günübirlik sonuçları tüm dünyada hükümetler tarafından memnun edici olabilir. Sorun çıkaran güruhlar engellenerek, yönetimin karşısında olan sorunlar kısmen çözülmüş olacak. Ancak hükümetlerin düşünmeleri gereken en önemli hususların başında, toplumun devlet kurumuyla olan ilişkisi gelmelidir.

   Bilimsel araştırmalar ortaya koyuyor ki polis şiddetine mağruz kalan kesimler, kolluk kuvvetine ve bu doğrultuda devlete olan güvenlerini yitiriyorlar. Devlete olan güven eksikliği beraberinde adalet hususuna olan güveni ortadan kaldırıyor. Kişiler adaleti sağlamak amacıyla yargıya başvurma eğilimlerini terkedip ya hukuksuzluğu görmezden gelme ya da hukuku ‘’kendi başına’’ sağlama yoluna yöneliyorlar. Ayrıca toplum ile devlet kurumlarının diyalog yollarının kapanması öncelikle bireylerin çeşitli alternatif iletişim yolları aramalarına sonrasında seslerini duyurmak için şiddet yöntemini enstrümanlaştırmasına neden oluyor. Bu sonucun en üzücü aşaması, şiddetin toplum ya da devlet unsurları tarafından meşru bir yöntem olarak tanınmasıdır.

Bilimsel araştırmalar toplumsal olaylarda polisin caydırıcı etkisini onaylıyor. Evet, polis memurlarının yürüyüş ya da protesto hakkının kullanılması durumunda bölgede bulunması, topluluk içerisindeki yasal olmayan unsurları çaydırıyor. Ancak buradaki sorun, tam da polisin toplum tarafından nasıl algılandığı sorusunu beraberinde getiriyor. Çünkü protesto hakkını kullanan halk, polis memurlarının tarafsız, tüm tarafların güvenliğini sağlayabilen ve adil olduklarını düşündüklerinde barışçıl bir şekilde dağılıyor.Ancak, toplum kolluk kuvvetlerini kendilerine karşıt olarak algıladığında şiddet olaylarının artması sonucu doğuyor. Dolayısıyla ‘’devletin polisi’’ algısının ortadan kaldırılmasına çabalanmalı ve polis memurlarnın, hukukun üstünlüğünü ve halkın güvenliğini birincil ögeler olarak gördüğü algısının yerleşmesine çalışılmalıdır.

Son olarak bahsetmemiz gereken bir başka konu ise polis ve halkın karşı karşıya gelmesiyle ortaya çıkan problemler, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin aşağıda yazdığım maddelerini ihlal etme potansiyeli taşıyor.

 

Madde 1- Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.

Madde 2- Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.

Madde 3 -Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.

Madde 5- Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez.

Madde 6- Herkesin, her nerede olursa olsun, hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır.

Madde 9- Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez.

Madde 11-a. Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça, suçsuz sayılır.

Madde 19- Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar.

Madde 20- a. Herkesin silahsız ve saldırısız toplanma, dernek kurma ve derneğe katılma özgürlüğü vardır.

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums