- 28.02.2013 00:00
AK Parti Hükümeti bakanları ve Başbakan’ın sık sık dile getirdiği bir terim: popülizm. Neredeyse tüm bakanların: “Biz popülist politikalara ve söylemlere başvurmayan bir partiyiz”açıklaması yaptığı gözlemlenmiştir. Ayrıca Başbakan Erdoğan, Tunus’ta kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerine de popülist politikalardan uzak durmalarını öğütlemiştir. Peki nedir bu popülizm?
İlkay Sunay, Popülizm’i şöyle tanımlamıştır: Kitleleri birleştirebilecek yaygın folklorik ögeleri, dinci, milliyetçi, sosyalist, liberal ya da faşizan ideoloji ile karşılaştırıp, (statükoya) hakim olan iktidara karşı kullanacak biçime getirir. Genelde az gelişmiş toplumlarda karizmatik liderin bireysel etkisini kullanarak uygulanır.
Başka bir deyişle, halkta her kesimin ihtiyacı olan ya da toplum nezdinde doğruluğu tartışılmayacak olan söylemleri dillendirerek, ideolojik nitelikler çerçevesinde popülerlik ve buna bağlı oy kazanmaktır. Popülizm yapan yöneticinin argümanı, hitap ettiği kitlenin ve karşısında durduğu statükonun karakteristik özelliklerine göre farklılık gösterecektir.
Liderlerin söz verdikleri vaatler kısa vadede üretilmiş ise, dönemsel öneme sahipse ve toplumun hassasiyetlerine dayandırılıyorsa, popülizmin türemesi kaçınılmazdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin popülizm geçmişi üç ana temayı kullanır: Ekonomik geri kalmışlık ve kriz, dinsel öğeler ve maruz kaldığı baskı, siyasi baskılar ve adli engellemeler.
Hiç kuşkusuz iktidara aday olmuş bir partinin çeşitli ekonomik bunalımların ya da siyasi, adli baskıların çözümlenmesini vaadetmesi doğaldır, akla en uygun olandır.
Bu çözüm vaadini popülizm yapan en önemli etkenler:
1. Seçim vaadlerin siyasi partinin ideolojik temellerine aykırılığının göz ardı edilmesi; örneğin neo-liberal ekonomiden yana olan bir partinin sosyal adalet ve sosyal hizmet sağlayacağını duyurması popülizmdir.
2. Ülkenin zararlı sosyal, ekonomik ve siyasi sorunlarına yönelik: “sorunu biz çözeriz, onu da çözeriz, Ötekini? Bizden başkasını çözemez...” biçimindeki söylemlerin seçim sonrasında unutulması da popülizm yapıldığının göstergesidir.
3. Popülizm, çeşitli dönemsel sorunların çözüleceğine halkı inandırmaktır. Bu noktada kritik olan: vaad veren liderin güvenilirliğidir. Eğer lider başaracağına toplumu inandırıyorsa, popülizm’in gerçekleşmesi daha da olanaklıdır. Tabi bu durumda liderin, “ben diğerlerinden daha iyiyim ve ben sizden biriyim” propagandası yapması kaçınılmazdır.
4. Demokrasi çerçevesinde iktidar olmaya yetecek oyu alan bir partinin, “Milli İrade” söylemine sık sık başvurması ve bu yolla politikalarını meşrulaştırmaya çalışması da popülizmdir.
Türkiye’den popülizme birkaç örnek vermek gerekirse:
1. Genç Parti kurucusu Cem Uzan, popülist bir liderdir, mazotun 1 TL olmasından tutun, işsizliğin bitirilmesine kadar vaad ettikleri popülizmi yansıtmaktadır.
2. Kemal Kılıçdaroğlu’nun 12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde,“Birçok aileye 300 TL, bazı ailelere 600 TL verilecektir” vaadinin, kamuoyunda “600 TL dağıtılacak” gündemi oluştuktan sonra, daha önce duyurulan modelin dışına çıkılarak herkese “600 TL dağıtacağız” söylemini dillendirmesi bir popülizmdir.
3. Siyasetçilerin maruz kaldıkları kaset krizi, YGS de hile şüphesi, Hızlı Tren Faciası gibi kamuoyunda tepkiyle karşılanan olaylar sonrasında hükümetin sorunların izinde olduğu söylenmiştir. Ancak sonrasında olayların takipsizliği popülist bir söyleme göstergedir. Ek olarak, “mağdur siyaseti” diye adlandırılan; AK Partinin ve ideolojilerinin mağdur edildiği söylemi sürekli tekrarlanmaktadır, popülizmdir.
4. Türkiye siyasi tarihinin en trajikomik popülizm örneklerinden biri az gelişmiş yörelerde onlarca yıl yaşanmıştır. Belde, ilçe belediyesine aday olan siyasetçiler seçimlerden birkaç ay öncesinde hep aynı sorunlar için söz verir: tapu, yüksek imar planı, altyapı, yol... İhtiyaç sahibi vatandaşlara neredeyse aynı vaadler her seçim tekrarlanır.
Yorum Yap