Damarlarımızdaki kirli kan!

  • 7.05.2012 00:00

 Saatlerdir ne yazacağımı düşünüyorum. Son bir haftadır bu ülkede yaşananlara, yapılan tartışmalara bakıyorum. Onlarca yazılacak konu, söylenecek binlerce kelime, yığınla yapılacak tartışma karşımda duruyor.

Hangi konuyu ele almalı... Ne yazmalı...

Bir haftadır bu ülkede yaşananlara bakıyorum.

Ve görüyorum ki hepsi ortak bir noktada buluşuyor.

Elbirliği etmişçesine, gerçeklerin üzerine kapamak için yapılan uğraş. Sistemin zehirlediği damarlarımızdan akan kirli kan. Kaybettiğimiz hafızamız. Yitirdiğimiz ahlakımız. Unuttuğumuz dürüstlüğümüz. İkiyüzlülüğümüz. Yok olan insanlığımız.

Son bir haftadır futbolda yaşanan tartışmalara bakın.

Sanırım ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Siyaset ve futbol dünyası el birliği etmişçesine kirliliği kapamaya çalışıyor. Şike ve teşvik iddialarının üstü örtülüyor. Plan aylar öncesinden hayata geçiriliyor.

Türkiye Futbol Federasyonu, Etik Kurulu, Yıldırım Demirören, Aziz Yıldırım, Şike, teşvik....

Bir haftadır sıkça duyduğumuz, tartıştığımız isimler, kelimeler... Tartışılmayan tek nokta ise ortada duran gerçekler. Sporun en temel felsefesi olan “ahlak”.

Aydın ve entelektüellerin, fanatik duygularla kaybettikleri “ahlakları”. Fanatizmin kör ettiği gerçeklik. “Ahlakın” ayaklar altına alınması. Paranın, iktidarın, gücün, kirliliğin karşısında yenik düşüşümüz.

Genelkurmay Başkanlığı’nın önce iki sivili ardından astsubayları hedef alan “muhtırasına” bakın... Benzer tartışmalara, açıklamaları orada da şahit oluyorsunuz.

Dün Kemalistler, laikler ellerinde “ordu göreve” pankartları taşırken, “27 Nisan gecesi başımızı yastığa huzur içinde koyduk” derken, bugün onların yerine başkalarının aldığını görüyorsunuz. Siyasetçiler, onlara yakın duran medyanın sivil muhtıraya karşı tuttuğu alkış gözlerden kaçmıyor. 27 Nisan’da dik durduk diyenler, bugün kendilerini ilgilendirmeyen benzer bir muhtırayı cansiperane savunuyorlar. Başlarını yastığa huzur içinde koyma mutluluğuyla.

Demokrasi, hukuk, ahlak bir kez daha rafa kaldırılıyor.

Siz-biz fanatikliği gerçeklerin üstünü örtüyor. Muhtıra ise tıpkı 27 Nisan’da olduğu gibi orta yerde duruyor.

Eli silah tutan askerin, demokrasilerde bu tür muhtıralar vermeyeceği, veremeyeceği ise akıllara bile gelmiyor.

Benzer bir durum soruşturması devam eden 28 Şubat süreciyle ilgili de yaşanıyor. Yine ortalıkta suçlar, hayatı karartılan milyonlar... Ve orta yerde duran, bu suçu işleyen, suça ortak olanlar... Elbirliğiyle bunları kurtarma telaşı. Aman, medyaya dokunmayın çığlıkları. Suçlunun, güçlünün yanında yer alma... Üzerinden tankların geçirildiği, unutulan, unutturulmaya çalışılan halk.

Balyoz soruşturmasına bakın...

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Çetin Doğan’ın itirazına verdiği cevabın ve de kararın saklanması için gösterilen onca çaba. Bu davayı sulandırmak için manşetlere çekilen onca habere rağmen, darbenin, ses kayıtlarının, planların, eylemlerin ve son olarak da AİHM’in kararının özenle manşetlerden, sayfalardan saklanması. Üstünün örtülmesi.

Yok aslında bugünün dünden farkı.

Yine iktidarın, yine güçlünün, yine suçlunun yanında yer alma çabası. Olaya bakmadan, failin kimliğine bakma çabaları. Kimliğin, “ahlakın” önüne geçmesi.

Binlerce öğrenciye dağıtılan ve çocukların zehirlendiği süt tartışmasına bakın derim. Sonrasında yapılan açıklamalara da.

Olayı kapatmak için özenle seçilen cümlelere.

Ya iktidar medyasına ne demeli.

Hastanede gözyaşı döken minik çocukları unutup, birinci sayfadan ancak büyüteçle okuyabileceğiniz, içeriği çok farklı olan haberlere. Binlerce çocuk hastanedeyken bunu unutup, “iktidar şu kadar kutu süt dağıttı” haberlerine.

Aslında zehirlenen o çocuklar değildi. Bizdik.

Hafızamızı kaybetmiştik... Ahlakımızı yitirmiştik... Dürüstlüğü unutmuştuk... Güçlünün yanında boyun eğmiş, iktidara el pençe durmuştuk. İkiyüzlüydük. İnsanlığımızı kaybetmiştik...

Kanımız zehirlenmiş, zehir saçan kirli kan damarlarımızda dolaşmaya başlamıştı. Beynimiz bu kirli kanla hayat bulmuştu. Fizyolojimiz değişmiş bu da ahlakımıza yansımıştı. Elbirliği etmişçesine gerçeklerin üzerini kapatmaya çalışıyorduk. Suçu, suçluyu övüyorduk. Kimliklerine bakarak.

Zehirlendiğimizin, damarlarımızda dolaşan kanın farkına bile varamamıştık...

İşte tam bunları düşünürken, damarlarımızda dolaşan o kandan bir ses geldi:

“Bu kadar kirli bir kandan ne bekliyordun ki!”


mbaransu@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums