Bu ülkenin kaderi hiç değişmedi. Tanzimat’tan bugüne basın iktidarların hep hedefi oldu. Baskılar, gazete kapatmalar, yargılamalar, istibdat rejimleri…

Abdülhamit de bu yola başvurdu onun baskı rejimine son vermek için iktidara geldiklerini söyleyen ittihatçılar da. Basına amansız sansür uyguladılar.

Cumhuriyet’in kuruluşu ve Atatürk döneminde de benzer baskılara maruz kalındı. Adnan Menderes döneminde de sonrasında da aynı şeyler yaşandı.

İsimler değişti, zaman değişti, dönem değişti, ideolojiler değişti ama basına uygulanan baskılar hiç değişmedi. Bugün de 13 yıllık AKP iktidarının geldiği son nokta yine aynı. Parti programlarında halen basın özgürlüğü ifadeleri yer alsa da gazete kapatmakla kalmayıp, gaspçı bir politikaya da imza atıyorlar.

Yolsuzluk, hukuksuzluk diyen herkesi yok etme telaşındalar. İşten atmalar, gazete basmalar, gazeteci tutuklamalar, soruşturmalar, davalar… Bu dönemde henüz gazeteci cinayeti işlenmedi ama umarım son halka da bu olmaz.

Osmanlı’da da, Cumhuriyet döneminde de iktidarların yolsuzluklarını, usulsüzlüklerini yazanlar darbeye teşebbüsle hep suçlanıp yargılandılar.

“Büyük Millet Meclisi’ni ve hükümetin manevi şahsiyetini alenen tahkir ve tezyif etmek” suçlaması o dönemde de kullanışlı bir gerekçeydi. Bugün de aynı gerekçeye sığınılıyor. 17-25 Aralık diyenler darbecilikle suçlanıyor.

Demokrasi, hukuk ve özgürlük sloganıyla yola çıkan AKP’nin vardığı nokta İttihatçıların tek parti CHP’sinin durduğu yer.

Bugün ve Sözcü gazeteleri örneğinde olduğu gibi muhalif tüm medya susturulmak ya da Aydın Doğan ve grubunda olduğu gibi “onursuzca” diz çöktürülmek isteniyor.

Sözcü gazetesi, gazete ve yazarları hakkında son bir yılda 60’a yakın dava açıldığını yazdı. Köşe yazarları da tepki olarak köşelerini boş bıraktı.

Hapse atıldığım için kimse farkında değil. Son bir yılda hakkımda 70 dava açıldı, bir o kadar da soruşturma. Hepsinin gerekçesi yolsuzluk, hukuksuzluk ve kanun dışına çıkanları yazmış olmam.

Evlere şenlik bir davam var. Kanserli pirinçleri ülkeye soktular diye haber yaptığım için “silahlı terör örgütü üyeliği ve hükümeti yıkmaya teşebbüs darbe yapmak” suçlamasıyla hakkımda dava açıldı. (Bu davanın ayrıntılarını önümüzdeki haftalarda yazacağım.)

Artık sözün bittiği yerdeyiz AKP’nin Efganlaşma sonucu vardığı nokta. Farkında değiller ama uçurumdan aşağı doğru yuvarlanıyorlar. Farkında olanlar ise korku ve çaresizlikle susuyorlar. Allah’tan daha çok Recep Tayyip Erdoğan’dan korktukları için zulme, haksızlığa sessizce ortak oluyorlar.

Bugünler geçecek hem de çok yakın bir zamanda. Geriye ise korkan sessiz yığınların utancı kalacak. Bu hukuksuzluğa ve zorbalığa karşı dik duran, mağdur olan bizler başımız dik yürüyeceğiz ama onlar utançlarını saklamak için yerin yedi kat altına girmek isteyecekler.

CHP VE MHP’NİN HESAP SORMA VAKTİ

Çarşamba günü saat 10:00’da Anadolu Adliyesi Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşmam var. Gerekçe; MİT’in CHP ve MHP’lileri fişleme belgesini yayınlamam. Hani şu Deniz Baykal ve damadının da fişlendiği belgeler. MHP’li işadamlarının fişlenip kendilerine ihale verilmediği belgeler. 54 yıl hapsim isteniyor. Baykal dâhil tüm CHP ve MHP’lileri bu hukuksuzluğu yapanlardan hesap sormaları için duruşmaya bekliyorum.

NOT: Sevgili kızım Hazal. Hazofum doğum gününde baban hapiste olduğu için yanında olamadı. Seni çok seviyorum kuzum. Doğum günün kutlu olsun.

mbaransu@gmail.com