Kaset iç-dış yapım mı?

  • 19.09.2011 00:00

MİT-PKK görüşme kaydının internete sızdırılması gözleri birçok noktaya çevirdi. Üzerinde odaklanan konulardan biri de kayıtları kimin, neden sızdırdığıydı. Kamuoyu, sızdıranların beklediği tepkileri vermeyince, neden sorusu anlamını yitirdi. Konu üzerinde pek durulmadı.

Kayıtları kimin sızdırdığı konusunda ise farklı görüşler var. PKK diyenlerin yanı sıra İsrail diyenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar çok. Emre Uslu bu isimlerden biri. Kayıtları İsrail’in sızdırdığını düşünüyor. Dünkü yazısında da böyle düşünmesine neden olan olayları ayrıntısıyla anlattı. OdaTv - İsrail tezleri arasındaki bağlantıya vurgu yaptı. Soner Yalçın’ın kritik süreçlerde aldığı rollerin altını kalın harflerle çizdi. Detaylar Uslu’nun dünkü “MİT-PKK kayıtlarını sızdıran devlet İsrail” başlıklı yazısında. Konuyla ilgilenenler bu yazıyı okuyabilir.

PKK-MİT görüşme kayıtlarını kimin sızdırdığı konusunda doğrusu bir bilgiye sahip değilim. İki ülkeden kuşkulanıyorum. Bunlardan birisi İsrail diğeri ise Ergenekon yapılanması üzerinde hiç de küçümsenmeyecek etkisi olan Batılı bir ülke. Bu ülkenin hangisi olduğu Ergenekon iddianamelerinin satır aralarında gizli. Türkiye’nin şimdilik resmî yazışmalarına (Buna iddianameleri de katabiliriz) girmesini istemediği Batılı bir devlet.

Konuyu burada kapatıp, konuyla ilgisi olduğunu düşündüğüm başka bir alana geçmek istiyorum. Kasetin iç-dış yapımı ortak bir prodüksiyon olduğunu düşünenlerdenim. Bunun için gerekçelerim de hayli fazla. Kaldı ki hükümet de bu anlama gelebilecek açıklamalarda bulundu.

28 Şubat’ın toplumun üzerine karabasan gibi çöktüğü günlerdi... Devlet, İsrail’le ilişkilerini yoğunlaştırmış, savunma işbirliği tarihin en doruk noktalarına çıkmıştı. Dönemin kudretli isimleri Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Orgeneral Çevik Bir, Encümen-i Dâniş, “kukla” hükümetler, Dışişleri Bakanlığı’ndan bazı isimlerin eliyle, ülke İsrail devleti tarafından kuşatılmaya başlandı.

İşte bu kuşatılmışlık ortamında MİT, kapılarını İsrail gizli servisi MOSSAD’a açtı. Maltepe’deki arşivlere devlet yetkilileri ulaşamazken, MOSSAD ajanları ellerini kollarını sallayarak arşivleri karıştırabiliyordu. Dönemin iki üst düzey MİT yetkilisi, MOSSAD’a bu imkânları sağlayan kişilerdi. Bu isimlerin İsrail’le yakın ilişkileri hep tartışıldı. Bu ikilinin, daha sonra MİT Müsteşarlığı’na gelecek olan Emre Taner’i hedefe koydukları da Ankara’da hep konuşulmuştu.


Bu isimlerden biri yıllar sonra tartışmalı bir şekilde emekliye sevk edildi.
Altında imzası olan mezhepsel raporlardan biri, dönemin bir bakanının eline geçti ve Milli Güvenlik Kurulu’nda bu rapor Cumhurbaşkanı’nın önüne kondu. Sonunu hazırlayan da bu rapor oldu.

Aynı zamanda “mezhepçi” olan bu isim emekli olduktan sonra da boş durmadı. Genelkurmay Başkanlığı’nı, Orgeneral İlker Başbuğ’u en sık ziyaret eden isimlerin başında yer aldı. AK Parti’nin kapatılması sürecinden önce, İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın hazırlandığı dönemde Karargâh’ı sık sık ziyaret etti. Refah Partisi’nin kapatılması sürecinde de hukuk dışı bir dizi faaliyete imza atmıştı. Refahlı bakanları, milletvekillerini yasa dışı dinletmişti. Anlayacağınız bu konuda geçmişten tecrübeliydi. Susurluk raporunu kararttığı da hep iddia edildi. O dönem bazı isimlerle ilgili kara propaganda belgeleri de hazırlatmıştı. Bunları irtibatlı olduğu isimler üzerinden dolaşıma sokmuştu.

Bugün tartıştığımız derin devletin MİT’teki operasyonel ayağı oldu. Yasadışı sol örgütlerle irtibatını hiç koparmadı. Bu ilişkiye rağmen MİT’te üst düzey makamlara tırmanmayı becerebildi. Tırmandıkça akrabalarını MİT’e yerleştirdi. Bugün kendisi emekli olsa da akrabaları MİT’te etkin pozisyondalar. Bu isim görevdeyken yasak aşklarıyla da hep konuşulmuştu.

PKK-MİT görüşme kayıtları sızdırıldığında hükümet sızdırmanın dışarıda değil içeride olduğu yönünde açıklama yaptı. Hükümet, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı birileri istedi diye harcamayacaklarını en üst perdeden kamuoyuna açıkladı. Hükümet “sorumluyu dışarıda değil içeride arıyoruz” minvalinde açıklama yaparken, doğrusu bu isimle ilgili bilgiler aklıma geldi. Bir de Soner Yalçın’a ait OdaTv internet sitesinde Hakan Fidan’ın kardeşinin Fethullah Gülen’in en yakın adamı olduğu ve Amerika’da bulunduğu yalan haberi... Fidan hayatında yurtdışına çıkmadığı gibi karanlık odacıların açıkladığı isim de kardeşi değildi. Yazıyı sonlandırırken aklıma gelen son bilgiyi de paylaşayım. Hakan Fidan göreve geldiği zaman İsrail, Fidan’ın İran’la yakın ilişki içerisinde olduğu yalanını acaba neden dolaşıma soktu?

***


NOT:
Geçen haftaki yazımın ardından Hakan Albayrak’la telefonda konuştuk. Mavi Marmara gemisinin ikinci kez neden gitmediğinin bazı gerekçelerini sundu. Hükümetle ilgili olmayan bu gerekçeler doğrusu çok mantıklıydı. Ben de olsam göndermezdim.


mbaransu@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • mete
    mete
    8.03.2014 16:02

    Yani,, eskiler hırsızdı, hizmet etmiyodu... Bunlar çalıyo ama hizmet de ediyo demii.. Tabi herşey aşama aşama, Bi aşama sonra hem hizmet edip hem çalamayanlar gelir inş..

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums